Kur’an-ı Kerim; Rabbini tanımak ve O’na ibadet etmekle mükellef kılınan insanın, akıl ve irade nimetleriyle donatıldığını, onun dünyada her daim imtihan edildiğini haber verir (Mülk 67/2). Zira her imkân aynı zamanda bir imtihandır. Kur’an’ın dünya hayatına bakışını yansıtan ayete göre (Kasas 28/77) Müslüman, sorumluluk sınavını, Allah’ın kendisine emaneten verdiği malı (Hadid 57/7) ve her türlü nimeti ahireti kazanmak için ölçülü bir şekilde sarf edince kazanabilir. Çünkü âlemde var olan her şeyin belli bir maksadı ve gayesi vardır. Dünya hayatının fani olan bu metası, insana ahiret yatırımına dönüştürülmesi gereken bir sermaye olarak ihsan edilmiştir.

İnsanlar, yaratılış bakımından bedeni ve akli kabiliyetleri itibariyle birbirinden farklıdır. Kimi zayıf, kimi güçlü, kimi de az veya çok yeteneklidir. Bu birtakım hikmetlere göredir. İslam, inanan insanın nefsini ıslah ederek dezavantajlı kimselere, ihtiyaç sahiplerine vb. karşı diğerkâm ve yardımsever olmasını ister. Gönlüne îsâr (başkasının yararı için fedakârlıkta bulunma) ahlakını yerleştirip “nefsinin insanı” olmasına engel olmasını diler (Âl-i İmran 3/92; Haşr 59/7; İnsan 76/8-9).

Bu gaye ile İslam, belirli bir hayat standardının altında yaşayanlar lehine bir gelir transferini sağlamak, müreffeh bir toplum ortamını hâkim kılmak, sosyal güvenliği temin etmek için sosyal yardımlaşma ve dayanışma müesseseleri kurmuştur. Kur’an’da bu müesseseye  “infak” kurumu denir.

İnfak dini bir terim olarak, “Allah rızası için kişinin, kendi malından hayır yollarına harcaması, muhtaçlara karşılıksız olmak üzere ayni ve nakdi yardımda bulunması” demektir. Allah nazarında en kıymetli amellerden biri de yoksulları doyurmaktır. İnfak, hem maddi, hem de manevi şeylerle ifa edilebilen bir ibadettir. Sadaka-i fıtır da infak ibadetinin bir şubesidir.

İnsan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutarak bayrama ulaşmanın bir şükür ifadesi olarak Ramazan ayının sonunda temel ihtiyaçları dışında en az nisap miktarı mala sahip ekonomik gücü olan Müslüman’ın ödemekle yükümlü olduğu sadakaya “fıtr veya fitre” denir. Fıtır sadakası, Müslüman, hür ve muktedir olan herkese vaciptir. Bu nedenle, dinen zengin sayılın mükellefin, büyük-küçük, kadın-erkek ayırmaksızın bakmakla yükümlü olduğu veya velayetini elinde bulundurduğu her bir fert için bu sadakayı ödemesi gerekir (Ebu Davud, Zekât, 20).

Ramazan ayı bir iyilikler ayıdır. İslam sosyal bir din olduğundan Ramazan ikliminde her türlü infakla ulaşılmak istenen asıl hedef, inananın kalbinin tasfiye edilmesi ve nefsinin de tezkiye edilmesidir. Çünkü din, insanların nefislerini arındırmak, onları fıtrattaki güzelliğine kavuşturmaktır.

Din İşleri Yüksek Kurulumuzca 2025 Yılı Ramazan ayından başlamak üzere (seneye Ramazana kadar) tespit edilen fitre ve fidye miktarı asgari 180 tl dir. Bu miktar, ayni yardım veya para vb. ile nakdi yardım olarak verilebilir. İhtiyaç sahibinin maslahatına uygun olanı tercih etmelidir.

Fıtır sadakasıyla sorumlu olan Müslüman’ın, fakir olsalar dahi fitresini anne-baba, dede-nine gibi üst soyuna (usul); çocuk, torun gibi alt soyuna (füru’); eşine ve zengin olanlara vermesi caiz görülmemiştir.

Allah, iman, ibadet ve güzel ahlakta bizleri devamlı ve kararlı kılsın... Ramazan ayımız her türlü hayra vesile olsun inşallah...

                                                                                                                                                         Feyzullah SELVİ/ Şube Müdürü

MEAL OKUYORUM

Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derler:) “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!

(Al-i İmran 3/191)

GÜNÜN DUASI

Allah’ım, fakirlikte de, zenginlikte de tutumlu olmayı nasip et! Allah’ım, borç altında ezilmekten ve düşmanın galebesinden sana sığınırım. 

HOŞ GELDİN ŞEHR-İ RAMAZAN HOŞ GELDİN ŞEHR-İ RAMAZAN

HER GÜNE BİR HADİS 

Üç şey öleni (mezara kadar) takip eder; ikisi geri döner, biri kalır. Ailesi, malı ve ameli onu takip eder. Ailesi ve malı geri döner, ameli kalır.” (Müslim, Zühd, 5)

BİR SORU-BİR CEVAP

Oruçlu iken böbrek taşı kırdırmak orucu bozar mı? 

Oruçlu olan bir kimsenin, vücuduna gıda verici bir madde enjekte edilmeden böbrek taşı kırdırmasıyla orucu bozulmaz. Bu operasyon esnasında böbreklere kan akması da orucu bozmaz. (Fetvalar, DİB Yay.syf.276)

 

Kaynak: HABER MERKEZİ