Eskişehir’in neredeyse her konuda örnek bir kent olduğunu ifade ediyoruz…
İçinde yaşamaktan herkesin mutlu olduğu, keyif aldığı bir kent diyoruz.
Bunu söyledikçe bazı çevrelerin saldırısına uğrasak da durum bundan ibarettir!
Elbette Eskişehir’in de eksikleri vardır, tıpkı dünyadaki tüm kentler gibi.
Bu şehir için yapılması gerekenler vardır, tıpkı her şehirlerin bekledikleri gibi!
Bunlara rağmen sosyal ve kültürel anlamda Eskişehir’in yaşadığı gelişim Avrupa kentleri kadar ileri boyuttadır…
Eğitim, uygulanan politikalar ve liyakatten uzak yönetimler yüzünden her geçen yıl geriye doğru gitse de hala farklı bir konumdadır mesela.
Eksik yolları, yapılmamış yatırımları olsa da Eskişehir demiryolu ve karayollarının hala kavşağı durumundadır.
Bir uçak seferi bile yapılmasa bile havacılığın kalbi burada atar.
Ülkenin en çok üretim yapan şehirlerin başında Eskişehir gelir örneğin.
Tarihe değer verildiği için bugün Odunpazarı bölgesi vardır, modernizmin kıymeti bilindiği için de çağdaş çizgiler vardır bu kentte.
En önemlisi Eskişehir’de huzur vardır.
Bu bile başlı başına farklı olmaya yetecek bir sebeptir!
+++
Tüm bunları neden anlattık?
Biliyorsunuz son aylarda ülkenin en çok konuşulan şehirlerinden oldu Eskişehir…
Seçim öncesi ulusal medyanın gözünü çevirdiği ender kentlerden olduk.
Seçimle birlikte de ortaya çıkan sonuçların, bu kentin yaşadığı gelişimin çevresinde bile ne kadar etkili olabileceğini gördük.
Bazı partilerin kalesi olan çevre il ve ilçelerin de CHP’den yana tavır koymalarının elbette başlıca sebepleri var.
Ancak!
O nedenlerin başına Eskişehir’deki bu çağdaş dokunun geldiğini ve çevreye örnek oluşturmaya başladığını açıkça söyleyebiliriz.
İşte bu nedenlerle Eskişehir’deki zekâ seviyesinin yüksek çıkmasına kimse itiraz edemiyor.
İşte bu yüzden ülkemize gelen yabancıların bile en yaşanılası şehir olarak Eskişehir’i seçmesine kimse bir şey diyemiyor.
İşte bu yüzden dünyanın pek çok yerinden ödül alan bu kent ile ilgili kimse eleştiri yapamıyor.
Tek bir kesim haricinde!
Onlar da zaten her eleştirilerinden sonra halktan gerekli yanıtı demokratik anlamda almaya devam ediyor!
***********
EMEKLİ VE EMEKÇİYE “YAŞAMAYIN” DİYORLAR!
Toplumun büyük bir kesimini emekli ve emekçiler oluşturuyor…
Bir taraf yıllarını ülkesi için vermiş, üretmiş, katma değer ortaya çıkarmış ve ülkesine kazandırarak görevini tamamlamış.
Diğer kesim ise sözünü ettiğimiz bu yolu yürüyor şu an.
Tüm gücünü üretime koymaya devam ediyor.
Kısacası;
Her iki kesim bu ülkenin gözbebeği olmalı!
Ancak gelişmiş ülkelerin tam aksine bir tutum var bizde…
Emekli ve işçi bir yük gibi görülüyor ülkemizde!
+++
Emekli 10 bin lira, emekçi ise 17 bin liraya mahkûm edildi.
Her iki kesime de “Sadece karnını doyur, başka bir şey yapma deniliyor”
İşin kötü tarafı ise şu;
“Emekli ve emekçi kesimi toplumun en büyük kesimini oluşturuyor!”
Bunun bir başka anlamı şu;
“Ülkenin küçük kısmı bu ülkenin tüm tadını çıkarırken, büyük bir kesimi maalesef ki evine götüreceği ekmeğin hesabını yapıyor!”
Daha kötüsü de;
Yeme içme alanlarında KDV’ler artırılıp bu insanlar sosyal hayattan iyice uzaklaştırılmak isteniyor.
‘Ara zam yok’ açıklamalarıyla da “daha da fakirleşip zengin kesimi sırtınızda taşımaya devam edeceksiniz” mesajı net biçimde veriliyor…
******
ŞİMDİ DE BOR’A PİS DİYORLAR!
Biliyorsunuz ülkemiz doğal zenginlikler açısından son derece talihli bir ülke.
Daha doğrusu öyle bir ülkeydi!
Şimdi öyle değil.
Önce atalık buğdaylarımızı aldılar örneğin elimizden.
Vücudumuza soktukları glütenle her hastalığın kapısını aralayıp ilaç sattılar, satıyorlar hepimize…
Kuyruk yağı pistir öldürür dediler sonra.
Mis gibi zeytinyağımıza “Kalp krizi yapar” dediler.
Bir nesil maalesef ki margarinle büyütüldü bu ülkede.
Doğal beslenme yerine yapay beslenme ile hayvancılığımızı bitirdiler.
Sadece ülkemizde yetişen tıbbi bitkilerimize çöktüler.
Yahu akarsularımızda yüzen balıklarımızın bile nesilleriyle oynadılar.
İsrail Sazanları yüzüyor artık canım sularımızda.
+++
Bunca bilgiyi neden hatırlattık hemen söyleyelim;
Biliyorsunuz gündemde şimdi de bor var!
Tüm dünyada en çok Eskişehir’de bulunan bor’a şimdi “tükaka” diyorlar.
Neymiş, İsviçre içinde bor var diye ülkemizden çıkan bir maden suyunun satışını durdurmuş.
Gerekçe olarak bor’un güya insan sağlığına zararlı olmasını göstermiş.
Yani ortada hiç yabancı olmadığımız bir hikâye var.
Tıpkı buğdaylarımız, yağlarımız, doğamız, tabiatımız, hayvanlarımız gibi kalan doğal ürünlerimizi de elimizden almak istiyorlar.
Ve bunu hep aynı hikâyeyi piyasaya sürerek yapmaya çalışıyorlar.