Bu emniyet bizim emniyetimiz, yargı bizim yargımız.

Buralarda kamu görevi yapanların partileşmesi demek, bunların gerçekten işlerini doğru yapması veya vatandaş eşit mesafede olması konusunda, çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Basına yansımayanlar çok.

Devletin kurumsal yapısı böyle, böyle çürütülüyor.

 

Siyaset politikaya o kadar bulaştırıldı ki Yargıtay başkanı seçimleri 37. turda da sonuçlanırken, Yargıtay Başsavcılığına aday adayı olarak seçimlere katılan ve sonunda adaylıktan çekilerek, Yargıtay başkanın seçilmesine katkı veren yargı mensubu, Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından getirildi. Savcı, aynı zamanda anayasa mahkemesi üyelerinin suç işlediği iddiasıyla görüş bile bildirmişti…

Gerisini siz düşünün!

 

MAYIS AYI’NIN EN ÇOK KONUŞULAN KONUSUYDU

 

Emniyet içerisinde ilk iddialar geldiğinde nasıl geldi? Bir kesim dedi ki; gerçekten bunlar 17/25 benzeri bir operasyon yapıyorlar…

Şimdi biraz akılcı düşünelim. 17/25 operasyonu yapmanız için sizin bir kişiyi dinlemeniz için telefon numarasının eşleşmesi gerekir. Bu durumda hâkimden izin alınması gerekir.

Hukuki uygulama böyledir.

En önemlisi, VIP isimler herhangi bir şekilde telefonla ilgili arandığında orada bir uyarı sistemi vardır… Biz bunu nerede görüyoruz. İşte bir vatandaş bakanın kimlik bilgileriyle girdiğinde sistem otomatik olarak devreye giriyor ve vatandaşa diyorlar ki hayırdır.  Sen kimsin? Sen neden aradın? diye sorular sorulur.

İsimlere bakıyorsun, bir şekilde dosya eklenmeye çalışan isimlere bakıyorsun. Aslında, onunla ilgili iki şey söyleniyor.

Birincisi deniyor ki, kardeşim bunlara zamanında operasyon yapılmıştı.

Aslında bize destek çıkmadılar, dolayısıyla da biz bunlardan bir hesap soralım böyle bir yaklaşım var emniyet içerisinde… Polis şefleri arasında en çok konuşulan meselelerden bir tanesi bu…

Bu konu araştırılmalı. Zaten Mülkiye müfettişleri bu konuda çalışıp rapor hazırladılar…

Gelinen süreçte Ali Yerlikaya İç İşleri bakanlığına getirildiği günden beri inanılmaz bir şekilde suç örgütlerinin, çetelerin üzerine giderken bazı kamu görevlilerini rahatsız etse de kamuoyundan ciddi bir destek de görüyordu.

Fakat olaylar o kadar dağılmış ki, Süleyman Soylu’nun ekipleri meselesi üzerinden algılandığında şunu da görmüş olduk. Teşkilatta anladık ki birileri kendine bir alan oluşturmuş ve o alanda neredeyse denetim dışı kalmış. Gerçekten çok fazla bir yetki aşımını kullanmışlar.

Şimdi emniyet içerisindeki klikleri mi sayalım? Kimin ne olduğunu devletin denetim organları çok iyi biliyorlar. Sorun şu. Hiç ders alınmamış.

AKP GEÇMİŞİN AYAK İZLERİNİ SİLMEK İSTİYOR.

 

Bu konuda samimi değiller.

Biz bir Fethullahçı yapısını gördük değil mi? Zamanında bakın bunlar devletin temeline dinamit koyuyorlar… Dikkat edin. Bunlardan uzak durun denildiğinde kulak tıkadılar.

Bunu söyleyenler de çok ciddi olarak suçlanmıştı. Bu hareketin STK olduğunu ve hayırlı işler yaptıklarını söyleyerek devlet katında destekleniyordu…

Tarihin sayfalarında kimlerin kimlerle beraber olduklarının fotoğrafları duruyor…

Sonra AKP’den CEMİL AYVALI diye birisi ekranlardaki tartışma programlarından birine çıktı ve dedi ki; Kemalistleri Fetuhlaçılara kırdırdık

Bu açıkça bir itiraftı. Aslında yürekli biriydi… Bu itiraf bile bir utanmazlık vesikasıdır. Bir zihniyetin itirafıdır.

Söyledikleri ağır cezalık bir suçtur aynı zamanda.

Bunun yükünü Türkiye bir darbeyle ağır bir şekilde ödemedi mi? Ödedi.

Bu olaylardan ders almadıysanız hala belli insanlar, belli gruplar, belli klikler hala etkinse, hiç kimse kusura bakmasın bu durum asla kabul edilebilir bir şey değil…

Bugün birileri sizin hoşunuza gider. Birileri sizin rakiplerinizi tasfiye anlamında sizin istediklerinizi yapabilir ama yarın şunu da unutmamak lazım. Onun size dönme ihtimali çok yüksektir… Bunu yaşayarak öğrendik. Men dakka dukka

Bumerang etkisi.

Acısını yine teşkilat mensupları çeker. Siyaset, ellerini polisin üzerinden çekmelidir ve “ADLİ POLİS”  zaman geçmeden kurulmalıdır.

Emniyetin içinden çürük elmalar temizlenmesine rağmen, hala bitmiyorsa, o zaman teşkilat yapısı ve organizasyonu yeniden gözden geçirilmelidir. İç işlerinde güç elde etme kavgaları gerçekten kontrol edilemezse, teşkilata yozlaşma başlar ve çok yazık olur. 

Çok değerli emniyetçilerin birikimlerinin heba edilmesine göz göre yapılmamalıdır.

Peki, bu iş nasıl çözülecek?  Ben çok açık söyleyeyim. Kimsenin gözünün yaşına bakmamak gerekiyor. Meslekten ihraç ve kamu hizmetinden yasaklanması ilk akla gelen çözümlerden biri.

 

Hiç kimse kendisini, kullandığı kamu görevi yetkisini “devlet” yerine koyarak yerine getiremez…

Hukuka uymak zorundadırlar…

Dürüst polislere sahip çıkmak her şeyden önce siyasetçinin görevidir.

Atatürk, polisler için ; "Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır”…demiştir

Yandaş polis değil, Türkiye Cumhuriyetinin polisi olmak en kutsal görevdir.