Ramazan ayı denilince ilk olarak akla gelen oruç, ardından ise Kadir gecesidir. Kadir gecesi, Kur’an-ı Kerim’in ilk indirilmeye başlandığı zaman dilimi (el-Kadr 97/1) olarak kıymeti haizdir. Gecenin Kur’an-ı Kerim ile bağlantılı olması, Müslümanlar açısından önem kazanmasına vesile olmuştur. Gece, Peygamberimiz (s.a.v.) döneminden itibaren Ramazan ayı boyunca Müslümanların gündeminde olmuş ve bugün de olmaya devam etmektedir.
Kadir gecesinin Ramazanın son günlerine denk gelmesi, oruçla temizlenen ruhların yeniden inşasının Kur’an ile olacağı mesajını akla getirmektedir. Bir ay boyunca oruç tutan Müslümanlar, sonunda bayram gibi bir ikramla karşılık bulurken; senenin kalan 11 ayının istikametini Kadir gecesi ve dolayısıyla Kur’an’ın belirlediğine işaret edilmiştir. Kadir gecesi; hem bedenen hem de ruhen yenilenen insanın, senenin kalan kısmında hayatına daha zinde ve daha maneviyat yüklü bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır.
Kur’an’ın indirildiği bir geceyi içinde barındıran ayda, bir Müslüman olarak hayat kitabımız Kur’an ile münasebetimizi sorgulamamız gerekir. Ülkemizin tamamına yakınının Müslüman olduğu düşünüldüğünde, acaba Kur’an okuma seviyemiz nedir diye hiç düşündük mü? Bu sorunun cevabını, bir kaç yıl önce Diyanet İşleri Başkanlığımızın yaptırdığı bir ankette bulmaktayız. Bu anket bizlere, Kur’an okumayı bilmeyenlerin % 58 oranında olduğunu bildirmektedir. Bir Müslümanın öncelikle yapması gereken, hayat kitabıyla tanışmak ve irtibatını her gün devam ettirmektir. Kadir gecesi ve Ramazan bunun için bir milat olabilir.
Kur’an-ı Kerim’de Kadir gecesi ile ilgili özel bir sure vardır. Kendisiyle ilgili müstakil bir surenin olması, meselenin ne kadar kıymeti haiz olduğuna işarettir. Surede, gecenin bin aydan hayırlı olduğu ifade edilir (el-Kadr 97/3). Bin ay, 82 yıllık bir süreye tekabül eder. Ancak ayet ve hadislerde geçen rakamlı ifadelerin, eğer ibadet yönlü bir mesele değilse büyük oranda çokluktan kinaye olduğu genel kabuldür. Buradan hareketle, “bin ay” ifadesini, bu gecede yapılan ibadetlerin çok fazla sevaba karşılık geldiği yönünde anlamak gerekir. Bu noktada, bin ay ifadesinin Rabbimiz tarafından niçin zikredildiğini Kur’an-ı Kerim’i en güzel şekilde tefsir eden Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle beyan eder: “Önceki ümmetlerin uzun ömürlü olmaları sebebiyle fazla sevap kazanma imkânına sahip bulunmalarına karşılık, Müslümanlara Kadir gecesi verilmiştir” (Mâlik, el-Muvattaʾ, “İʿtikâf”, 15). Dolayısıyla bu geceyi mezkûr sevaplardan dolayı azami seviyede ihya etmeliyiz.
Bu kadar değerli ve mükâfatı fazla olan gecenin ne zaman olduğu tam olarak bilinmemektedir. Ümmet, geceyi genellikle 27. günde idrak etmektedir. Allah Rasulü’nden konuya dair gelen başka hadislerde “yirmisinden sonra ve tek günler” ifadeleri (Müslim, “Ṣıyâm”, 205-220) geçmektedir. Peygamberimizin de son on gün ibadete çekildiği (Buhârî, “Fazlü leyleti’l-Ḳadr”, 5) düşünüldüğünde, Ramazanın yirmisinden sonraki günlere ağırlık vermek en güzel yol olacaktır.
Kadir gecesinde nasıl hareket edilmesi gerektiğini Allah Rasulü bize göstermektedir. Şu dua bunun en güzel örneğidir: “Allah’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni de affet!” (Tirmizî, “Daʿavât”, 84).
Birey, toplum, ümmet ve insanlığın zor günlerden geçtiği şu zaman diliminde birbirimize bolca dua etmeye ihtiyacımız vardır. Buna ilaveten, Ramazanın manevi ortamından ve Kadir gecesinin Kur’an-ı Kerim’i rehber edinmeye teşvikinden hareketle, gelin hayatımıza yeni bir istikamet çizelim… Bu dünya imtihanını en güzel şekilde verenlerden olmak için iyi Müslümanlar olmaya çalışalım…
Kadir gecesinin kadrini bilenlerden olmak duasıyla…
Betül ÖZTOPRAK
Vaiz
MEAL OKUYORUM
Biz onu (Kur’an’ı) Kadir gecesinde indirdik. Bilir misin nedir Kadir gecesi? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. O gece melekler ve ruh, rablerinin izniyle her bir iş için iner dururlar. O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur.
(Kadir 97/1-5)
HER GÜNE BİR HADİS
“Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabı’dır. Yolların en iyisi Muhammed’in (sas) yoludur...” (İbn Hanbel, III, 310)
GÜNÜN DUASI
“Ey Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik, o peygambere de uyduk. Artık bizi şahitlerle beraber yaz.” (Âl-i İmrân, 3/53)
BİR SORU-BİR CEVAP
Telef olan ürünün öşrünün verilmesi gerekir mi?
Hasattan sonra ürünün öşrünün verilmesi gerekir. Henüz hasat edilmeden ürünü tarlada telef olan çiftçinin, zekât/öşür ödemesi gerekmez. Ancak hasat edildikten sonra, ürünü zayi olsa da öşrünü vermesi gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 273). Nitekim Yüce Allah, “Devşirilip toplandığı günde hakkını (zekât ve sadakasını) verin.” (En’âm, 6/141) buyurmuştur. .(Fetvalar,DİB Yay.syf.243)