Hafta sonu Haller Gençlik Merkezi’nde Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), kuruluşunun 30’uncu yılını kutlamak amacıyla, “Sosyal Demokrasi ve Belediyecilik Anlayışı” konulu bir panel düzenlendi... 

Panelin tamamını izleyemedim. Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’yi dinledikten sonra ayrıldım…

Panelde konuşan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, şehirde hayata geçirdikleri sosyal belediyecilik projelerini ve uygulamalarını paylaştı…

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin yoksullukla mücadele alanında yaptığı, yakın zamanda mahallelerde “halk mutfakları” kuracaklarını belirterek şöyle devam etti: “Eskişehir’den yükselen bir umut olup, Türkiye’ye nefes olmak adına çok çalışıyoruz. Bunca yoksulluğun ve umutsuzluğun içerisinde nefes almaya ihtiyacımız var. Belediye olarak yoksullukla mücadele alanında yaptığımız çalışmalarımız var. Kent Lokantasını başlattık. Aşevlerimiz var. Hala bağışlarla yürüyor. Yakında mahallelerimizde halk mutfakları kuracağız. Vatandaşlarımız uygun fiyatlarla halk büfelerden yemek alabilecek. Halk Ekmek’te büfe sayımız 69’a ulaştı. Fabrikamızın kapasitesi 350 bin adet. Kent esnafımızın zarar görmemesi için bu rakamı dengede tutuyoruz ve günlük 100 bin adet halk ekmek üretiyoruz. Seçim döneminde Kazım Başkan ile gezerken bizi en çok üzen konulardan birisi vatandaşın yaptığımız projelere ilişkin eleştirisi ya da beğenisi değil, sosyal yardım talepleri oldu. Bu bile toplumun ne kadar yoksullaştığını gösteriyor.” 

* * *

Özellikle son 5 yılda yoksulluk arttı…

Nedeni de uygulanan düşük maaş artışları, iğneden ipliğe aklınıza ne geliyorsa fiyatları yüzde 100’ün üzerinde artması…

Aşevlerinden yararlananların sayısı sürekli artıyor…

Büyükşehir Belediyesi’nin açmış olduğu “Halk Lokantası” önünde bekleyenlerin sayısı giderek artıyor…

Ayşe Ünlüce, bunu görmüş ki, mahallelerde “halk mutfakları” kuracaklarını söyledi…

Bu sayede fakir fukaranın mutfak giderine katkı sağlanmış olacak…

* * *

Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, “Sosyal Demokrasi ve Belediyecilik Anlayışı” konulu bir panelde önemli konulara da değindi…

Onları da yarın yazacağım…

* * *

BIRAKIN KIRMIZI ETI BEYAZ ETI BILE ALAMIYORLAR

Ekonomik kriz, kendisini en çok çarşı, pazar gibi yerlerde hissettiriyor…

Kış mevsimiyle birlikte sebze meyvelerdeki artan fiyatları gören emekli ve dar gelirliler yaptıkları ihtiyaç listesindekilerinden bazılarını alamadan evine dönüyor…

Pazartesi günü Cem Evi’nin yakınında kurulan pazar yerine gittim…

Fiyatlar Ekim ayına göre nerede ise yüzde yüz artmış…

Alışveriş yaptığım pazarcı esnafına, “Fiyatlar uçmuş. Tezgaha bakıyorum yarısı duruyor. Saat 16.00. Bir saat sonra hava karacak, müşteri çekilecek. Ürünü satamadan döneceksin” dedim…

Hani “Bir Dokun Bin Ah İşit” atasözü var ya…

Anlamı: “Bazı insanlar vardır ki dertleriyle ilgili bir kez sorulduğunda bitmek tükenmek bilmeyen dertlerini anlatmaya başlarlar.”

Tıpkı öyle oldu…

15 dakika dert yandı…

“Bir ay sonra fiyatlar katlanır” dedi…

* * *

Emekliyim. Emekli maaşımın haricinde çalışmış olduğum gazeteden de maaş alıyorum… 

Çift maaş alıyorum. Ev kira derdim yok. Allah’a şükür kimseye muhtaç değiliz. Ancak buna rağmen açık yüreklilikle ifade ediyorum tasarruf yaparak geçinmeye çalışıyoruz…

Çalışıyoruz diyorum çünkü ben de eşimin elime tutuşturduğu ihtiyaç listesindekilerin bazılarını alamayan emeklilerden biriyim…

Üstelik eşimde emekli devlet memuru olmasına rağmen…

2022 yılında iki haftada bir kasaba uğrayıp et ve kıyma haftada bir de tavuk eti alabiliyordum. Bugün ise kasaba iki-üç hafta da bir gidebiliyorum…

Ama kırmızı eti unutan, beyaz eti ise artık ayda bir kez alanların sayısı arttı…

* * *

Cumartesi günü bir marketten tavuk eti alırken yanımdaki yaşı 70’ın üzerinde olduğunu sandığım bir vatandaş kendi kendine konuşmaya başladı:

“Yuh tavuk etinin bile fiyatı uçmuş! Ayda bir tavuk eti alıyordum. Bu gidişle onu bile alamayacağız. İki-üç günde sabah kahvaltıda yumurta yiyorduk. Yumurtanın tanesi 8-9 TL olmuş. Artık hafta da iki-üç gün değil hafta da bir yemeye başlayacağız.  Yani yumurtadan bile tasarruf etmek duruma geldik.  Kırmızı eti soframıza koyamazken bu gidişle tavuğu da yiyemeyeceğiz. Her şey ateş pahası oldu. Bizim çocukluğumuzda kıtlık vardı. İstediğimizi babam alamıyordu. Bugün her şey var, ama alacak gücümüz yok. Artık bunlara bir ‘dur’ demenin zamanı geldi.” 

“Acaba yanında birisi mi var ona mı söylüyor” diye sağıma soluma baktım...

Reyonda ikimizden başkası yoktu…

Adam herhalde benim duymam için yüksek sesle konuştu…

Ardından da fiyatını herhalde yüksek buldu ki elindeki tavuk etini reyona bıraktı…

Kırmızı etin yanından bile geçemeyen dar gelirli ve emekliler son aylarda fiyatının artmasından dolayı tavuk bile alamaz duruma gelmiş…

* * *

2025 de emekli ve çalışanların maaşlarına ve asgari ücrete yüzde 40 zam yapılacağı konuşuluyor…

Yapılacak yüzde 40 zam özellikle emeklileri tatmin etmez…

12 bin 500 TL olan en düşük emekli maaşı 16-17 bin TL’ye yükselecek…

İğneden ipliğe kadar gelen yüksek zamların yüzde 100’ü geçtiği bu zamanda 16-17 bin TL ile geçinmek ne kadar mümkün onu da sizlerin takdirine bırakıyorum... 

Önemli olan maaşlara zam yapılırken ürünlerdeki fiyatlarında en azından sabit tutulabilmesi kaçınılmaz. En azından bu şekilde emekli, dar ve sabit gelirliler belki bir parça olsun rahatlayabilir…

2025 yılı için uygulanacak yeniden değerlendirme oranı yüzde 43,93 olarak gerçekleşti…

Bu demek oluyor ki yılbaşında ürünlerde aynı oranda artacak.

O zaman emekli ve çalışanlara yapılacak maaş zammının da pek hükmü kalmıyor…

Tekrar ediyorum.

Maaşlara zam yapılmasıyla insanların temel ihtiyaçlarını kısıtlama yapmadan giderebilmesi için ürün fiyat yükselişinin önüne mutlaka geçmek gerekiyor...

Peki, geçebilirler mi?

Hep birlikte göreceğiz...