Kurtuluşa götüren amelleri Kur’an ve Sünnet ışığında anlamaya çalışalım:
Namazı huşu ile kılmak
Namaz, belirli şartları taşıyan müminin yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetlerin başında gelmektedir. Günde beş vakit namazı kılmak farzdır. Namazı huşu ile kılmak; farz, vacip, sünnet ve âdâbına uyarak, Allah’ı görüyormuş gibi ihlasla kılmaktır. Namazın huşu ile kılınması Kur’an’da şöyle ifade edilmektedir:
“Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında huşu (derin saygı) içindedirler” (Mü’minûn 23/1-2).
Allah yolunda infak etmek
Allah’ın kendilerine lütfettiği nimetleri, toplumda bu nimetlere muhtaç insanlarla paylaşabilmeleri olgun müminlerin özelliklerinden biridir.
Toplum, bütün uzuvları ile bir bedene benzer. Uzuvlar nasıl bir bedeni oluşturuyor ve bütünlük arz ediyorsa, toplum da zengini ve fakiri ile bir bütündür. Bu açıdan bakıldığında Allah, toplumu teşkil eden her ferde diğer fertlerin yararına sunulduğunda faydalanabileceği türden nimetler vermiş; kimini zengin, kimini fakir, kimini sanatkâr, kimini tüccar yapmıştır.
İnfak, insanın sahip olduğu nimetlerden belli bir kısmını toplumda muhtaç kimselere sunması, arz etmesidir. İnfak dinimizde çok önemli bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma şeklidir. Kur’an-ı Kerim’de en çok yer alan kavramlardan biri infaktır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardıklarımızın iyilerinden verin. Kendinizin ancak içiniz çekmeye çekmeye alabileceğiniz bayağı şeyleri, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, bütün iyilik ve güzellikler O’na mahsustur” (Bakara 2/267).
“... Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız” (Bakara 2/272).
Sabırlı olmak
Kur’an-ı Kerim’de ısrarla müminlerin sabırlı olmaları emredilmektedir. Çünkü sabır, başarının temel taşıdır. Sabır; olaylar karşısında yılmamak, ibadet ve çalışmaya yılmadan devam edebilmek, tahammülü güç ve katlanması zor olaylar karşısında sebat göstermektir.
Allah insanı çeşitli musibetlerle imtihan eder. Bu imtihanda başarı ancak sabırla mümkündür. Sabreden, ilâhî mükâfat ile müjdelenmeyi hak eder:
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele” (Bakara 2/155).
Sabır kolay bir iş değildir. Bu yüzden Allah, sabredenlere hesapsız derecede mükâfat vereceğini bildirmektedir:
“... Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilecektir” ( Zümer 39/10).
Güvenilir olmak
Müminlerin en önemli özelliklerinden biri de güvenilir olmalarıdır. Peygamberimizin yaşadığı toplumda en belirgin özeliği “el-emîn” oluşu idi. Yaşadığı toplum O’nu adından daha çok bu unvanıyla anardı. Peygamber olarak görevlendirilip insanları Allah’ı tanımaya ve yalnız O’na ibadet etmeye çağırınca Mekke müşrikleri O’na düşman oldular ve düşmanlıkları, onları Peygamberi ortadan kaldırmaya cürete kadar sevk etti. Buna rağmen birbirlerinden çok O’na güveniyor, kıymetli eşyalarını, altın ve mücevherlerini ona emaneten bırakıyorlardı. Mekke’den Medine’ye hicret ettiği gece yanındaki emanetlerin sahiplerine verilmesi için Hz. Ali’yi yerine bırakmıştı. Peygamberimizin bu davranışı, O’nun emanete ne kadar önem verdiğini göstermektedir.
Kur’an-ı Kerim’de müminin özellikleri sayılırken emanete riayet etmeye de yer verilmiştir:
“O müminler ki, emanetlerine ve ahitlerine (verdikleri sözlere) riâyet ederler” (Mü’minûn 23/8).
Emanete hıyaneti Peygamberimiz nifak belirtisi saymıştır:
“Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar” (Buhârî, İman, 2/24).
Müminin, şüphesiz ki Kur’an ve Sünnette bunların dışında pek çok özelliği vardır. Mümin, şartlarına uygun imandan sonra Allah ve Peygamberine itaat eden, Kur’an ve Sünnette yer alan emir ve yasaklara, öğüt ve tavsiyelere uyan insandır…
Necati ERDAĞLI
Vaiz
MEAL OKUYORUM
Onlar, “Ey rabbimiz!” derler, “Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!”
(Furkan 25/74)
HER GÜNE BİR HADİS
“Doğruluktan ayrılmayın. Çünkü doğruluk (insanı) iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi devamlı doğru söyler ve doğruluktan ayrılmazsa
Allah katında ‘doğru/sıddîk’ olarak tescillenir. Yalandan sakının! Çünkü yalan (insanı) kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi devamlı yalan söyler, yalan peşinde koşarsa Allah katında ‘yalancı/kezzâb’ olarak tescillenir.”
(Müslim, Birr, 105)
GÜNÜN DUASI
“Ey Allah’ım! Hak yoldan sapmaktan, saptırılmaktan; ayağı kaymaktan, kaydırılmaktan; zulmetmekten, zulme uğramaktan; cahillik etmekten veya cahillikle karşılaşmaktan sana sığınırım.” (Ebû Davud, Edeb, 103)
BİR SORU-BİR CEVAP
Bir öğrencinin burs olarak aldığı para nisap miktarına ulaşırsa zekât vermesi gerekir mi?
Bir yıllık borcu ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gr. veya daha fazla altına veya bu değerde para veya ticaret malına sahip olan bir kimse, buna mâlik olduğu günden itibaren üzerinden bir yıl geçtiğinde, zekât vermekle yükümlü olur (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 330). Zekâta konu olan paranın alınan yardımlardan ve burs paralarından oluşması durumu değiştirmez (Fetvalar,DİB Yay.syf.238)