Hüseyin Turhan
Koronavirüsü sonrasında nelerin bizi beklediğine dair belirsizlik her geçen gün kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı.
Haftalardır iş yerleri kapalı. Özellikle hizmet sektöründe çalışan vatandaşlarımızın ve kapatılan iş yerleri sahiplerinin ekonomik zorluklar içerisinde olduklarına dair haberler alıyoruz.
Devletimizin ekonomik zorluklarla mücadele eden vatandaşlarımıza karşı 'baba devlet' sorumluluğu çerçevesinde almış olduğu kararlar attığı adımlar var.
Yeterli mi? elbette değil.
Yaşananlar bana 70'li yıllarda ekonomik zorluklar içerisinde çırpınan ülkemizde merhum cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel'in şu meşhur cümlesini hatırlattı. 'Benzin vardıda biz mi içtik'
'Hazinede para vardı da vatandaşa verilmiyor mu?'Cümlesine anlam olarak çok benziyor.
Başlatılan kampanyaların zora giren yurttaşlarımızın derdine bir nebzede olsa fayda sağlayacağını umut ediyoruz. Ancak görebildiğimiz kadarıylabirlik beraberlik halentam olarak sağlanamadı. Yerel yönetimlerin birçok ilde başlattığı kampanyalar Ankara tarafından yasalara uygun olmadığı gerekçesiyle durduruldu. Hesapları bloke edildi.
Kampanyaların, mevzuata ve yasalara uygun olup olmadığı hukukçuların karar vereceği bir konu. Biz meselenin bu yönünde değiliz. Burada esas olan muhtaç durumda bulunan vatandaşın derdine ne ölçüde derman olunması.
Yoksa yardımı sen yaptın ben yaptım gibi tartışmalar, halk nazarında karşılık görmüyor uygunda karşılanmıyor.
Bu satırları kaleme alırken haber sitelerinde ve gazetelerde okuduğum bir habere üzüldüm. Eskişehir'de yıllardır binlerce muhtaç insana günde iki öğün 'sıcak yemek'hizmeti veren Odunpazarı Belediyesine ait 'Aşevi' hizmetlerini durdurmuş.
Gerekçesinde banka hesaplarına bloke konulması olarak belirtilmiş.
Bırakın isteyen istediği yere bağışını ve yardımını yapsın. Kime ne? Allah aşkına!
Sahi bunu yapmaktaki amaç nedir? Bilen varsa anlatsa da öğrensek. Merak ediyoruz çünkü.
Dünyayı adeta esir alıp eve hapseden hepimizi fazlasıyla kaygılandıran, endişelendiren bir virüs salgınıyla karşı karşıyayız.
Sağlığımız çok ciddi oranda tehdit altında. Sonuçları doğrudan ekonomiye yansımış olarak görülüyor.
İşini,gelirini kaybetmiş bir dilim ekmeğe muhtaç olan vatandaşlarımızın olduğu bir zamanda 'Aşevi' faaliyetlerine son veriliyor. İnanılır gibi değil!
Olağanüstü bir dönemde yaşıyoruz. Olağanüstü dönemler, olağanüstü önlemler gerektirir. Vatandaşların yaşamını zorlaştırmayacak, kolaylaştıracak tedbirler alınmalı yöneticiler tarafından.
Hatırlayınız…Geçmişte böyle dönemlerde liderler Cumhurbaşkanının başkanlığında yuvarlak masa etrafında toplanırdı. Ortak akıl ve ülke menfaati doğrultusunda görüş birliği yaparlardı. Toplantı sonunda alınan kararlar kameralar karşısında birlikte açıklanırdı.
Sayın Cumhurbaşkanımızın 'Biz bize yeteriz Türkiye'm' kampanyasını eleştirenler olsa da olumlu buluyorum. Ancak kampanya başlatıldığında yanında tüm siyasi liderlerin olmasını da bir vatandaş olarakgörmek isterdim.
Bugün herşeyi bir kenara bırakarak siyasi ayrımın olmayacağı küresel bir salgında seferberlik ruhuyla hareket edilmesi gerektiği,siyasi görüşü ne olursa olsun tüm vatandaşlarımızın bu kampanyaya katılması gerektiği mesajı verilebilirdi.
Ama yapılan yorumlardan görüyoruz ki bu birlik maalesef sağlan(a)madı.
'Ülkemiz ciddi bir tehlike karşısında iken bugün değilse ne zaman bir araya gelecek bu liderler?'şeklinde haklı bir soru geliyor aklımıza.
Maalesef ki salgının ekonomiye yükü artarak devam ediyor. Demem o ki, birlik olursak bu ağır yükün altından az hasarla kalkabiliriz.Aksi halde işini aşını iş yerini kaybeden binlerce insanımız olacak.
Ki önümüzdeki 2-3 ayın çok zor olacağı, vaka ve kayıp sayısının maalesef artarak bizleri üzeceği, kaygılandıracağı her akşam ekranlara çıkan uzman bilim insanları tarafından dile getiriliyor.
Sonuç olarak, ekonomi açısından zorlu yıllar bizi bekliyor fakat bunun boyutunu henüz bilmiyoruz.
Koronavirüsten sonra dünya ekonomisinde iş yapma süreçlerinden, davranışlarımıza ve alışkanlıklarımıza kadar çok şeyin değişeceği kesin gibi.
Dünyadaki tüm ekonomik sistemlerin artık insanlığın temel ihtiyaçlarını karşılamadığı dolayısıyla ülkelerin yeni arayışlara gireceği, para basma dahil birçok seçeneğin masada olduğu yüksek sesle konuşulmaya başladı bile. Ancak bu işlemler bir sistem dahilinde yapılmazsa ülkeleri felakete de götürüleceği belirtiliyor.
Bu anlamda Rusya ve Çin ekonomilerinin uyguladığıekonomik sistemler insanlığa bir umut ışığı olarak görülüyor.Şöyle ki bu ülkelerde uygulanan ekonomik sistem, bir Türk bilim adamı Prof.Dr.Haydar Baş Beyin yıllar önce kaleme alıp dünya çapındaki iktisatçılar tarafındanuluslararası kongrelerdetartışılıp onaylanan Milli Ekonomi Modeli, pandemi sonucu hasar gören ekonomiler için bir can simidi mesabesindedir.
Modelin ayrıntılarını ilgi duyan okuyucular internetten araştırabilirler.
Resesyona (durgunluk) giren ekonomilerin yaşam mücadelesi verdiği oksijen çadırından çıkmasını sağlayacak -bize göre- bu sistemden başka çarede görülmemektedir.Görene, köre ne?