Hayat; acı yüzünü göstermekten zevk alan bir bencilliktir. Hayat, sadece gereksiz bir kavramdır. Hayat denilen kavramın anlamı kişiliği biz insanların yaptığı yorumlarla kılıktan kılığa girer. Onu iyi yapan da, kötü yapan da tek bir kişi var insanhttp://www.formalev.org/images/smilies/nokta.gif.
İnsanlarARMUT PİŞ, AĞZIMA DÜŞ deyimini uygulamaktan büyük zevk alırlar. Çaba göstermek, acı çekmek, üzülmek, olumsuz bir şey ile karşılaşmak, ağlamak, dert çekmek, kısacası onları bitirip tüketecek hiç bir şeyi istemezlerhttp://www.formalev.org/images/smilies/nokta.gif. Neden mi? Çünkü bunlar olunca, kendileri hayat Pamuk İpliği ile bağlanmış zannederler.

Hâlbuki
Hiç bilmezler ki; Çaba göstermeden bir yere ulaşırlarsa ondan zevk almayacaklarını, acı çekmeden mutlu olurlarsa mutluluğun ne olduğunu anlamayacaklarını, üzülmezlerse sevincin ne olduğunu anlamayacaklarını, ağlamazlarsa nasıl nasıl içten gülüneceğini bilmezler. Daha doğrusu bilemezler.
Koca usta Aşık Veysel’in dediği gibi’’Hayat Çatlak Bir Bardakta ki Suya Benzer;’’ Siz O suyu içseniz de biter içmeseniz de. Siz hayatı yaşasanız da biter, yaşamasanız da.
Hayat, doğruları ile yanlışları ile bize sunulmuş bir armağandır. Hayatı Dün olarak yada Yarın olarak hatta Bugün olarak görmeyin Hayat sizin her saniyenizdir. Yanlış yada doğru yaşayın yanlışlarınızı azaltarak yaşayın çünkü sizde biliyorsunuz ki yanlış yapınca size konuşacak kişi çoktur. Ama doğru yapınca sizi destekleyecek kişi azdır. Yeri gelince üzülün kırılın gerekirse kırın ama yapıcı olmaktan asla vazgeçmeyin yanlış yapmadan doğruyu bulmanız zordur. İmkânsız demiyorum ama zordur. Zoru başarmakta büyüklüktür. Şunu asla unutmayın hayat felsefenizde bu sözde yer alsın ;
İyiliğe iyilik HER kişinin; Kötülüğe iyilik ER kişinin hakkıdır.
Hayatı size sunulmuş bir armağan olarak görmekten asla vazgeçmeyin o, sizin hediyeniz ona sahip çıkın.

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde, yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, dağlara dönmeli. Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak. Hep isteyip de bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa gerçekleştirmeyi denemeli! Her geçen gece ölüme bir gün daha yaklaştığını; zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da, o dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı. Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam aynı can sıkıntılarıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri, küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli! Sağlığını kaybedip ölümle yüz yüze gelmeden önce, değerli olabilmeli hayat. İlla büyük acılar çekmemeli küçük mutlulukları fark etmek için!
Başkasının yerine koyabilmeli kendini; ağlayan birine “ GÜL ” inleyen birine “ SUS “ dememeli! Ağlayana omuz inleyene çare olabilmeli. Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; sevgisiz, soysuz kalarak! Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, derin bir soluk alıp hapsetmeli kokusunu içine. Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını. Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda; öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!

Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; ama herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan. Tıpkı her şeye sahip olamayacağı gibi

Konumuzu her hafta olduğu gibi gerçek bir hayat hikâyesiyle bitirelim.

Genç bir çift, yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına ' Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor.' demiş. Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş.
Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah ayni yorumu yapmaya devam etmiş.
Bir ay kadar sonra, bir sabah, komsusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış 'Bak' demiş kocasına ' Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum, kim öğretti acaba ?'
'Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim' diye cevap vermiş kocası.
Hayatta da böyle değil midir?
Başkalarını izlerken gördüklerimiz, baktığımız pencerenin ne kadar temiz olduğuna bağlıdır. Birini eleştirmeden ve hemen yargılamadan önce zihin durumumuza bakmak ve 'iyi' olanı görmeye hazır olup olmadığımız fark etmek güzel bir fikir olabilir...

Bakmakla görmek farklı şeydir.