Aile, toplumun özü ve temel direğidir. Allah (c.c.) tarafından cennette kurulan ilk kurum aile kurumudur.

İnsan neslinin devamını sağlamak ve nesebin muhafazası, ancak aile müessesesinin kurulması ve meşru bir biçimde işlemesiyle mümkün olabilir.

İslam dini aile yuvasını sağlam temellere oturtmak ve erdemli nesiller yetişmesine imkân sağlamak için meşru ölçüler içinde evlenmeyi emretmiş; buna karşılık her türlü nikâhsız birlikteliği, gayrimeşru ilişkiyi ve iffetsizliği yasaklamıştır.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır” (Rûm 30/21).

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de; “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir...” (Buhârî, “Nikâh”, 1) buyurmuştur.

Aile, bir milleti millet yapan millî ve manevî değerlerin, gelenek ve göreneklerin öğrenildiği bir okuldur.

Birbirlerine sevgi ve saygıyla bağlı, kalpleri aynı düşünce ve duygular için çarpan fertlerden oluşan mutlu ve huzurlu aileler, pek çok ülkeleri fetheden sultan ve kralların dahi ele geçiremeyeceği kadar sağlam ve muhkem birer kale gibidirler. Birbirlerine karşı güven duygularını, sevgi ve saygılarını kaybetmiş mutsuz aileler ise, bütün surları tahrip olmuş yıkık dökük viraneler gibidir.

Ailenin mutluluk ve huzur içinde yürütülebilmesi için onu meydana getiren fertler arasında karşılıklı hak ve sorumlulukların dengeli bir şekilde yerine getirilmesi; sevgi, saygı, hoşgörü, özveri, yardımlaşma, dayanışma, af ve anlayışın bulunması şarttır.

Ailede huzur ve mutluluğun olabilmesi için eşler arasında karşılıklı sevgi ve saygı şarttır.

Bir ailenin temelini oluşturan karı ve koca, birbirlerinin sevinç ve üzüntülerini paylaşmalı, işlerini birbirleriyle danışarak yapmalı, karşılıklı sevgi, güven, birlik ve beraberlik içerisinde bulunmalıdırlar. Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ eşleri, “birbirini koruyan elbiseler” olarak nitelendirmiştir (Bakara 2/187).

Rasulullah (s.a.v.) de bu konuda şöyle buyurmuştur:

“...Eşleriniz size Allah’ın emanetidir...” (Müslim, Hac, 147).

Koca, Allah’ın emaneti olan hanımını hoş tutmalı, ona nazik davranmalı ve merhamet duygusuyla hareket ederek ailesini korumaya ve geçimini sağlamaya çalışmalıdır.

Erkek, evine her zaman güler yüzle ve selam vererek girmeli; eş ve çocuklarının meşru istek ve ihtiyaçlarını titizlikle yerine getirmeli, ev işlerinde eşine yardımcı olmalıdır.

Hz. Aişe (r.anha)’ya Peygamber Efendimizin evinde ne yaptığı sorulduğu zaman o, “Ev halkına işlerinde yardım ederdi; elbisesinin söküğünü diker, ayakkabısını tamir ederdi; ezanı işitince de namaza çıkardı” (Buhârî, Nafakât, 8) demiştir.

Kadın, eşine ve çocuklarına derin bir sevgi göstermeli; evdeki işleri zamanında ve itinalı olarak yapmalı; evini, malını; kendisinin, kocasının ve çocuklarının onur ve şerefini korumalı, kocasına sevgi ve aşk ile bağlanmalıdır.

Evini ve çocuklarını iktisatla ve maharetle idare etmeli, ailesinin sorun ve sırlarını başkalarına açmamalıdır.

Aile içerisinde yer alan kadın ve erkekten her biri kendi anne, baba ve akrabalarını nasıl seviyor ve onlara nasıl hürmet ediyorlarsa, eşinin ana-baba ve akrabalarına aynı saygı ve hürmeti göstermelidirler.

Ayrıca, taraflar birbirlerinin mülkiyet haklarına saygı duymalıdırlar.

Aileyi meydana getiren temel unsurlardan biri de çocuklardır. Çocuklar bir ülkenin en büyük zenginlik kaynakları hem de umut veren çiçekleridir.

Çocukların eğitimi sırasında başta anne ve baba olmak üzere, ailede bulunan bütün fertler onlara güzel örnek olmalıdırlar. Ali (r.a.), “Çocuklarınızı bulunduğunuz zamana göre değil, onların yaşayacakları devre göre yetiştirin” demiştir.

Peygamber Efendimizin hayatı, çocuk sevgisi konusunda pek çok güzel örneklerle doludur. O bir defasında, torunu Hz. Hasan’ı sevip okşarken, onu gören birisi, “Benim on çocuğum var, hiçbirini öpmedim” demiş; bunun üzerine Peygamber Efendimiz, “Merhamet etmeye merhamet olunmaz” (Müslim, Fedâil, 65) buyurmuştur. Peygamberimize yıllarca hizmet eden Enes bin Malik, “Ailesine Rasulullah’tan daha şefkatli davranan başka bir kimse görmedim” (Müslim, Fedâil, 62,63) demiştir.

Peygamber Efendimiz, bir hadislerinde, “Çocuklarınız arasında adaletli olun” (Buhârî, Hibe, 13) buyurmuştur.

Ailede huzur olması için eşlerin, Allah’ın huzurunda durup namaz kılıp ailesinin mutluluğu için dua etmeleri de çok önemlidir...  

Faruk LATİFOĞLU

İl Müftü Yardımcısı

MEAL OKUYORUM

Sadakalar (zekât gelirleri) ancak şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri kazanılacak olanlar, âzat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyruğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir.

(Tevbe 9/60)

HER GÜNE BİR HADİS

“Dikkat edin! Yalancılıktan kaçının. Çünkü ister ciddi olsun, isterse şaka yollu olsun yalan söylemek Müslüman’a yakışmaz. Sakın kimse yerine getirmeyeceği bir şeyi küçük yaştaki çocuğuna (bile) vaat etmesin (bu davranış da yalancılığa girer).”

(İbn Mâce, Sünnet, 7)

GÜNÜN DUASI

“Allah’ım! Ben gerçekten nefsime çok zulmettim. Günahları ancak sen bağışlarsın. Beni katından bir mağfiret ile bağışla, bana merhamet et. Şüphesiz sen çok bağışlayansın, çok merhametli olansın.” (Buhârî, Ezân 149)

BİR SORU-BİR CEVAP

 Babası ile birlikte oturan kimse zekât ile mükellef midir?

İslam’da mülkiyetin şahsiliği esastır. Buna göre bir kimse babasıyla birlikte oturuyor olsa bile zekâta tâbi nisap miktarı mala sahip ise zekât ile mükelleftir. Ancak babası ile mallarını ayırmamışlar da ortak kazanıp ortak harcıyorlarsa, bu takdirde ellerindeki birikim üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi zekâtla yükümlü olur. (Fetvalar,DİB Yay.syf.238)