Büyükşehir Belediye Başkanımızın daha önce ettiği bir lafı var… Sözü her işi trafikte umarsızca hareket edenlere. Daha çok trafiğin akışkan olduğu caddelerde ulu orta araç bırakanlara…

Büyükşehir Belediye Başkanımızın daha önce ettiği bir lafı var…

Sözü her işi trafikte umarsızca hareket edenlere.

Daha çok trafiğin akışkan olduğu caddelerde ulu orta araç bırakanlara…

Diyor ki Yılmaz Hocamız;

“Evin önüne at bağlar gibi araçlarını caddelere bırakıp gidenler var”

Şehir hayatı içerisinde etrafınıza şöyle bir bakın.

Yılmaz Büyükerşen’in tarif ettiği pek çok araç parkıyla karşılaşmıyoruz.

Araç parkından daha çok caddelerin işgal edilmesine benzemiyor mu?

Zaten park edilmiş yere yapılan ikinci sıra parklar mesela.

Park yeri dururken onun yanına bırakılıp gidilen araçlar.

Bakın böyleleri hem ikinci bırak park ediyor hem de aracını park edecek sürücülerin yerini kapatıyor.

Bu kişiler daha çok zarar veriyor trafiğe.

Bitti mi, elbette bitmedi.

Kavşaklara terk edilip gidilen araçların yarattığı kaos.

İki adımlık yere araçlarıyla giderek park ihtiyacı olanların haklarına girenler.

Yayanın hakkı olan kaldırımların üzerine çıkıp park edenler.

Daha sayayım mı?

Bu arada araç işgali demişken.

Kaldırımlar farksız mı?

Her isteyen istediği gibi masasını sandalyesini atıyor kaldırımlara.

Kimi esnaf mağazasında olan ürünleri kaldırıma yayıyor satacağı eşyaları.

Taburedir şudur budur demeden araçların park edeceği cadde kenarlarına koyup yapılacak parklara da engel oluyor.

Burası benim diyerek kimseyi yaklaştırmıyor dükkânının önüne…

İşte şehirdeki manzaralar…

Sanırım bazı şeyler düzelmeden şehir trafiği de çok düzelmeyecek gibi, öyle değil mi?

****************