Merhaba Değerli Okurlar;

Geçtiğimiz hafta doktor hatası ve bunun doğuracağı sonuçları yargıtay kararları ve kanunlar nezdinde incelemiştik.

Bu hafta ise imam nikahlı eşin tazminat hakkı var mı ne gibi hukuki hakları var buna ilişkin kanunlar kapsamında değerlendirmelerde bulunacağız.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu gereğince düzenlenen 118-201 maddeleri arasına düzenlenen aile hukukuna ilişkin düzenlenen maddeler resmi nikahla evliliğin kurulduğu kişiler için geçerlidir. Toplumumuz da gelenek ve göreneklerden kaynaklı olan bazı durumlarda taraflar resmi nikah yapmamakta sadece dini nikah yapmaktadır.

Resmi nikah yapılacağı inancı ile tarafların karı koca hayatı yaşaması bu kişilerin ayrılması haline toplumsal baskı ve toplumda dul olarak nitelendirilmesi ve düşülecek güç durumdan kaynaklı zarara uğrayan kişinin elem ve üzüntü yaşayacak olması ve manevi anlamda yıpranmasından kaynaklı bu kişilere manevi tazminat hükmedilmektedir.

RESMİ NİKAHLI OLMAYAN EŞ TAZMİNAT VE ZİYNET EŞYALARININ İADESİNİ İSTEYEBİLİR Mİ ?

Konumuza ilişkin yargıtay kararlarına bakmak gerekirse ;

Yargıtay 4. HD. 2016/170 E. ve 2016/7430 K. sayılı ilamına göre;

“Dava, ziynet eşyalarının iadesi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, davacıya düğünde takılan altınlar ile davalıyla birlikte yaşadığı evden çıkarken üzerinde bulunan altınlar konusunda açıklama yaptırılarak ve tanıklara davacının davalı ile yaşadığı evden çıkarken üzerinde ne kadar altın olduğu hususlarının sorulup açıklattırılarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı gerekçe ile altınların iadesi taleplerinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…Tüm bu olgular birlikte ele alındığında davacının, davalı tarafından evlenme vaadi ile kandırıldığı ve bunun etkisi altında gerek fiziksel gerek ruhsal anlamda zarara uğratıldığı ve bundan elem ve üzüntü duyduğunun kabul edilmesi ve davacının hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması amacıyla uygun bir manevi tazminat hükmedilmesi gereklidir…”

 

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/7057 E., 2018/4216 K. sayılı ilamına göre;

 

 

“Toplumumuzun geleneksel yapısı ve tarafların yaşadıkları sosyal çevre de gözetildiğinde; resmi nikah yapılacağı inancı ile davacının davalı ile karı koca hayatı yaşaması, resmi nikah yapılacağı vaat edildiği için evlenecekleri inancına kapılan davacının, yaş düzeltilmesi davası açtığı, mahkemece yaş düzeltilmesi yapılmasına rağmen resmi nikahın yapılmaması, çocuğuyla birlikte babasının evinde yaşamak zorunda kalması, bu durumların davacının yeni bir evlilik yapmasını zorlaştıracağı gibi ileride yapacağı evliliklerde de böyle bir durumun varlığının aleyhine kullanılabileceği kaçınılmaz bir gerçektir. Aynı sosyal çevreyi paylaşan davalının, davacının içine düşeceği bu durumu da gözeterek, daha hassas davranmasının, ondan beklenen ve olması gereken bir davranış modeli olduğu da unutulmamalıdır…Tüm bu olgular birlikte ele alındığında davacının, davalı tarafından evlenme vaadi ile kandırıldığı ve bunun etkisi altında gerek fiziksel gerek ruhsal anlamda zarara uğratıldığı ve bundan elem ve üzüntü duyduğunun kabul edilmesi ve davacının hukuka aykırı olan bu eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması amacıyla uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gereklidir.” Şeklinde belirtilmiştir.

Yargıtay ilgili kararlarda resmi nikâhlı olmayan eşe bir takım talepleri ileri sürme hakkı tanımıştır.

Sonuç olarak; nikahsız eşin hukuki yollara başvurabilmesi için birlikteliklerini kanıtlama yükümlülüğüne girmesi gerekmektedir.

HUKUKLU GÜNLER

Av. Aslıcan ÖZGÜR İLELİ