Zafer Çatel yazdı.


AH! Bu yazar-çizer takımı. Ne de çok bilirler. Hem köşe kadılığı yap hem de ahkam kes.. Hem de demokrasi şarkıları söylet..
Demokrasiyi nasıl da dilimize dolamıştık. Maşallah! Politikacıların dillerinde demokrasi hiç eksik olmuyordu..
Hep demokrasiyi aradık..
Bazen kadehlerde, bazen şişelerde..
Şarkıdaki gibi.
Ömrümce hep adım adım, her yerde seni aradım?

Hukuk devleti, adalet lafları hiç eksik olmuyordu.
Geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle
Demokrasiyi bulabildik mi?
Bulamadık..
Neden bulamadık?
Çünkü demokrasi arayışında hiç olmadık ki?
Sadece, mış, muş gibi yaptık..

Bütün partilerin programlarında, demokrasi, hukuk ve adalet yazar..
En darbeci Anayasamızda dahi, 'T.C laik, demokratik bir sosyal hukuk devleti' dir diye yazar!.
Yaaa.
Anayasamızda bu vardır.. Tüm bunlar kağıt üzerindedir..

NE KADAR PARAN VARSA O KADAR DEMOKRASİN VAR DEMEKTİR..

Ne kadar paran varsa o kadar demokrasi vardır.. Düşünün! Cebinde paran yok. Bu ne demek. Harcama özgürlüğün yok. Harcamazsan nasıl? Yaşayacaksın.
Hani demokrasi? İş yok, paran yok..
Demokrasi dediğin nedir ki? Düşünce özgürlüğü mü?
Onun için üst norm olan anayasa kuşa dönüşüverir. Düne kadar ne anayasa ne de kanunlar, ne de hukuku taktılar…Bunlar çiğnendi de çiğnendi..
Sonra, bunlar 'fetöcüymüş' deyip işin içinden sıyrılmaya çalıştılar.. Kim de, 'güç' var idiyse onların boruları öttü..
Böyle bir ülkede demokrasi olur mu?
Olmaz!..
Siyaset anlayışımız da koltuk savaşları öne çıkmıştır ve kim gücü ele geçirdiyse onun borusu öter..
Dinlerde, Tarikatlarda da böyledir. Siyasette de Bu böyledir.. Adalette de böyledir..
Roma'dan beri..
Osmanlıdan beri..
T.C' nin kuruluşundan beri..
Adnan Menderes'in tahkikat komisyonlarını kurduğundan beri..

PROLETERYANIN DEMOKRASİSİ..

Mesela SSCB Lenin önderliğinde kurulduğunda, sözde 'proletarya DEMOKRASİ' si olarak kurulmuştur..
Gerçi diktatörlükte vardır yanında..

İşçi ve çiftçi sınıfı ülkeyi idare edecektir..
Bu ne demek ..Allah Allah. Yalın ayaklar ülkeyi idare edeceklermiş? Böyle bir şey olabilir miydi?



LENİN önderliğindeki devrimciler çarı devirdiler ve iktidarı kanlıda olsa ele geçirdiler..
Aynı dönemde iki önemli imparatorluk yıkılmıştı.. Çarlık RUSYA ve Osmanlı..

BOLŞEVİKLER iktidara gelmişti..
Dünya yeniden kuruluyordu..
Rusya yoktu artık..
Adı Sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği olmuştu. Yani konfederal bir yapı..
Ama merkeziyetçi..
Dizginler Moskova'da..
Polit-büroda..

İşçi sınıfını polit büro temsil eder. Kendilerine sorarsanız 'sosyalist demokrasi'.. Amma velakin polit -büroda ne işçi sınıfından, ne de köylüden birisini bulamazsınız. Seçkinciler yönetimlerde yer almıştır..
Halk Cumhuriyeti adına! Lakin 'halkın Cumhuriyeti' hiçbir zaman olamamıştır. Parti-Bürokratik oligarşik yönetim metodu, ülkeyi demir yumrukla yönetmiştir. Muhalif olanlar ya öldürülmüştür, ya da sürgün edilmişlerdir..

SOVYETLERİN DAĞILMASI KÜRESEL OYUNA DÂHİL OLMASI İÇİNDİR

Sovyetler Birliği'nin dağılması 25 Aralık 1991 tarihinde, Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un istifa etmesinin ardından Sovyetler Birliği'ni teşkil eden Cumhuriyetlerin bağımsızlığını kazanmalarıyla birlikte Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağıldığı olaydır.

SSCB'nin revizyonist sosyalizmi çökmüştür ama, yerine kontrollü-ulusçu daha akılcı bir yönetim modeli oluşturulmuştur.
Küresel dünyada rolünü soğuk savaş döneminden daha iyi oynamaktadır..

DÜZENİN GÖREVİ HALKI UYUTMAKTIR..
Düzenin asli görevi halkı uyutmaktır..
Lafa gelince, '1 Mayısta hey Özgürlük' şarkıları söylenir..

Gelelim madalyonun bu yüzüne.
Liberal demokrasi. Sanayi devrimi sonrası güçlenen işçi sınıfı ve Burjuvazi…
Haklar, özgürlükler, sivil toplum örgütleri, kitle örgütleri ve özgürlükler.. Paranın her şeye egemen olduğu bir yapı. Kapitalizm, finansal kapitalizme evrimleşince küreselleşmenin adı konmuştu.. Şimdi entelektüel finansın elinde dünya var.

Parmak uçlarıyla dokunuyorlar ve dünyayı zıplatıyorlar..

Aslında, ne ulus devleti, kaldı ortada ne de devletçikler. Para kimdeyse, askeri güç ve teknoloji kimdeyse, onun borusu öter oldu.. Küreselci dedikleri bu. Her şeyi sömüren bir yapı. Devletlerin sadece adı var.
Erdoğan'ın isyanı işte bu. Dünya 5' den büyük. Sermaye her şeyden büyük..
Sıkıştık mı 'IMF''nin kapısına gidiveriyoruz.
19. yüzyılda İngiltere küresel devlet iken, 20 yüzyılda 2.dünya savaşından sonra sahnede ABD'yi görüyoruz..
Dolar onda..
Basıyor parayı, oynatıyor dünyayı.. Her şeyi onlar belirlemiyor mu?
Şimdi, küresel oyun yeniden kurgulanıyor.
ÇİN. Dev bir ekonomi. Borcu yok. Kasaları dolarla dolu.
En çok ABD' den alacağı var. En borçlu ülke de ABD… Peki, bu kadar borçlu ülke olan ABD' nin Küresel başrol oyunculuğu daha ne kadar devam edebilir ki?
Göreceğiz bakalım..