Ülkenin herhangi bir yerinde nedenli nedensiz öylesine bir tartışma olur ve tartışma belli bir ''olgunluğa'' erişince hepimizin kulak aşinası olduğu şu cümleler duyulur.
Şahıslardan biri: siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?
Şahıslardan diğeri: bana ne kardeşim kimsen kimsin! ( tartışma esnasında anlatım bozukluğu vs kimselerin umurunda olmaz. Her türlü dilbilgisi ihlalini gönül rahatlığıyla yapabilirsiniz.)
Şahıslardan biri tartışmanın ortasına bıraktığı soru işaretini bırakmak istemez ve inatla sormaya devam eder.


Şahıslardan biri: siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?
Şahıslardan diğeri bu soruyu bir daha duymamak adına, malum cümleleri duyacağını bile bile karşı tarafın istediği o soruyu sorar.
Şahıslardan diğeri: kimsin kardeşim sen?
İlginçtir; bir yandan hararetli bir tartışma süregelir diğer yandan bir acayip kardeşlik devşirilir.
Şahıslardan biri en nihayet o çok istediği soruyu karşısındakine sordurmuştur. Büyük bir özgüvenle (aslında sözde güvenle) şu bildik cümleler düşer dilinden.
Şahıslardan biri: ben falancanın yeğeniyim.
Yeter mi yetmez elbet!
Çok yalan az gerçek devam eder.
Şahıslardan biri: falanca yerin müdürü benim babamın dayısının oğlunun torununun küçük eniştesi... ( hadi bee...))
Ve gelinen noktada ; hem tartışmanın birinci derecede muhatabı şahıslardan diğeri, hem de bu müstesna olaya göz ve kulak misafirliği yapan şanslı diğer kişiler ''şahıslardan birinin'' aslında kim olduğunu tüm çıplaklığıyla öğrenmiş olurlar...

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar