Zafer Çatel yazdı.

Akademi Başkanı Yılmaz Büyükerşen. Bozkırın ortasındaki bulunan topçu birliğinden emanet alınan yeri yeşertmeye başlıyor.
Bilim yuvası kuruluyor..
Onunla birlikte, Cumhuriyet kenti Eskişehir'in Tepebaşı'nda Yeşiltepe mahallesi kuruluyor..1971 de gelen Bulgaristan göçmenleri, arkasından 77' de gelenler buraya yerleşemeye başlıyorlar. İşte imar planı olmayan tarlalar hisselendirilerek sözüm ona arsa haline getirilmiş yerlere kendilerince kaçak evler yapmaya başlıyorlar. Aslında hepsi meslek sahibidirler. İnşaat ve bahçe işlerinde de hünerliler. Yeşiltepe'nin sokakları daha düzenlidir. Diğer mahallere mukayese edildiğinde evler daha bakımlıdır.
Cumhuriyet kenti Eskişehir' de Tayyare Bakım Merkezi, ELMS, Şeker fabrikası, Sümerbank, toprak sanayi ile un fabrikalarının olduğu bir şehir..
Endüstriyel gıda üreten ilklerden ETİ ve sonraları CİCİ şekerleme fabrikası..
Bir de küçük sanayi sitesi..
Bursa'da ise, kamu yatırımı olarak sadece Merinos var..
1960 yıllarda Bursa ile aynı ekonomik ve sosyal kulvardayız. Adı da yeşil Bursa…Allah bütün nimetleri adeta buraya yağdırmış…Osmanlı imparatorluğuna başkentlik yapmış, yüzlerce tarihi eser, Uludağ kayak merkezi, deniz kıyısı, zeytinciliğin ve ipekçiliğin ,tekstilin başkenti çok verimli topraklarında çok çeşitli meyve sebze üretimin gerçekleştiği ovası, bizim avunabileceğimiz sadece Porsuğumuz var..

KASABA GÖRÜNÜMÜNDE ESKİŞEHİR..
Henüz kasaba görünümünde bir Eskişehir. Yapıların kaçak olduğu, gecekonduların yaygın olduğu bir kasaba görüntüsü..
İmarı olmayan bir şehir, adı üstünde Eskişehir..
O yıllarda, at arabalarının yollarda cirit attığı, pisliklerini yollara bıraktıkları, kömür ve hurda depolarının mahalle içlerine kadar sızdığı, soba ile ısıtmanın yapıldığı bir dönem..
Gökyüzünü görmek ne mümkün. Gökyüzü bulutları gri oluyordu. Yağmur yağdığında adeta çamur yağıyordu.
Yakacak olarak kamuoyunda Kütahya kömürü olarak bilinen kükürt oranı çok yüksek olan seyid-ömer ile ısınıyordu..
Henüz alt yapı ile tanışmamıştı şehir. Çeşme hak getire. Sokaklarda kazılan fosseptik kuyuları depolama alanı olarak kullanıldığı dönemler..
Belediyelerin ulaşımda kullandığı elinde Leyland otobüsler, Mercedes benzler, Macar menşeli ikarus körüklü otobüsler, MAN'lar vardı.., İlkel dolmuşların hakim olduğu dönem..
Tepebaşında Maarif koleji son durak.
Zincirlikuyu köy. Mutallıp köy.

ÖNCÜ EĞİTİM YÜKSEK KURUMU ETİA.
Tek yüksek öğretim kurumu ETİA..Şimdiki iş ve işçi bulma kurumunun bulunduğu yer..2 katlı yığma tuğla ile yapılmış geçici bir bina..
Sonraları..
Şimdiki Anadolu Üniversitesi bulunduğu alan askeriyenin. İçinde küçük bir topçu birliğin var. Ramazan da iftar topu buradan patlatılır ses bütün şehirde yankılanırdı..
İftar o zaman açılırdı..

FABRİKALAR BÖLGESİ…
Fabrikalar bölgesi olarak bilinen alan un ve kiremit tuğla fabrikaları ile doluydu. İşte böyle bir manzara. Büyükerşen, bu memleketin öz evladı. Dile kolay. Eskişehir'in tozunu, toprağını yutmuş, bayat pazarında yumurta tokuşturmaları görmüş geçirmiş, sıcak sularda DDT'ci Kemal amca ile yan yana, ele, kola, bele don lastiği satmış bir sevdanın öyküsüdür..

AKADEMİ İLE BİRLİKTE ESKİŞEHİR GELİŞİME BAŞLADI..
Akademinin Tepebaşının tepelerine taşındığında yeni bir hayat başladı. Eczacılık ise, HASTAŞ'a aitti. İlk özel yüksek öğretim kurumu..
İleride büyük bir üniversitenin temelleri, bu taş, toprak, kumluk tepelik vira hanelik yerde atılıyor. Bu tepelik ağaçlarla, çiçeklerle donatılmaya başlayınca her taraf yeşillenmeye başlıyor. Adı, Yeşiltepe ama yeşillikten yoksun olan mahallede tek yeşil alan yok..Belkide Yeşiltepe mezarlığını sayabiliriz..
Hemen sulama kanalın arkasında, 27 Mayıs İlkokulu.. Yanında Hacı Sadık Camisi. En son durak orası. Devamında ise yüzlerce tuğla ocakları başlıyor. Su ihtiyaçlarını motopompla sulama kanalından sağlıyorlar. Yaz tatillerinde çocukların ekmek parası harçlıklarını kazanmak için temmuzun kavurucu sıcağında alın teri döktükleri açık iş ocakları.

1977' DE AYÇE ESKİŞEHİR SORUNLARINI DİLE GETİRİYOR.
İşte bu dönemde parlayan bir akademisyen. Yılmaz Büyükerşen. Akademi başkanı. İleride Eskişehir'in kentsel gelişimine fikri katkı verecek olan AYÇE'yi kuruyor.
Eskişehir'in çevre sorunlarına değinen ilk konferans düzenliyor. Yıl 1977. O zamanlar adı henüz Anadolu Üniversitesi değil.
Sadece akademi.
Kısıtlı olanaklarına rağmen ETİA Orhan Oğuz ve Yılmaz Büyükerşen'in yönetimlerinde, isim yapmaya başlıyor. Sonra, akademi başkanlığına getirilen Büyükerşen atak üstüne atak yapmaya başlıyor.
Kampüsleşme dönemi başlıyor. O yılları kısmen de olsa adım adım bilirim..

SONRA, DMMA KURULMUŞTU 1970' Lİ YILLARDA..
Şimdiki Eczacılığın olduğu yer, HASTAŞ idi. Sonradan kamulaştırıldı. Hemen arkasında yer alan DMMA' si… Şimdi Endüstriyel Tasarım Fakültesi. Çevresinde, konteyner barakaların ve prefabrik atölyeler ve laboratuvarların olduğu mekanlar. Bölge çöplük vira hane.
Akademi başkanı, Suat Mirza.. Mühendislik bölümlerine, İTÜ, ODTÜ ve 9 EYLÜL üniversitelerin en seçkin hocalarını getirtip ders almalarını sağlıyordu. Amacı, öğrenciler en iyi bir şekilde yetişsin. İlginç bir kişiliği vardı. Amfideki derslerinde öğrencilere sigara içmek serbestti. Sınavlarda ders kitapları açıktı.

Bozkırın çağdaş yüzünün temellerinin atıldığı dönemler, Büyükerşen'le başlar... Akademi Başkanlığına getirilen Büyükerşen'in, büyük bir azimle çağdaş bir eğitim kenti haline getirecek olan projelere imza attığı dönemler.
KAMPÜSLEŞME DÖNEMİ..
Kampüsleşme dönemi. Eğitimde uluslararası standartlara yükseltilmeye başlandığı dönemler.
Ve eğitimden herkes yararlanmalı ülküsüyle gerçekleştirdiği uzaktan öğrenme metodu ile, teknolojiyi eğitimde kullanmaya başladığı dönem..
Dev bir üniversite markası..