Sorun yaratmak için değil, çözüme katkı sağlamak için çalışmalı Eskişehir Belediye Başkanı Merhum Selami Vardar‘ın söyledikleri çok önemli...  

Başkan Selami Vardar, siyasetçi kimliği ile ortaya çıkmamışken bile yakın çevresi tarafından kendisine abi diye hitap edilen, görüşlerine ve analizlerine değer verilen bir isim olmuştu.

 Belediye Başkanı olduğu günden bu yana ortaya koyduğu tavırlar ve yaptığı analizler ile sadece içinde bulunduğu partinin değil, Eskişehir‘de siyasete ilgi duyan hemen her çevreden siyasetçinin de bir biçimde takip ettiği bir siyasi kişilik olmuştu.

 Komplekse ve kıskançlığa kapılmadan ürettiklerini, imkânlarını başkaları ile paylaşabilme ve paylaşırken, buradan ne üretebilirim? Arayışında olan bir isim olmuştu. Selami Abi, kimler siyasetçi olmalı, siyasetçi nasıl olmalı? Sorularına cevap aramış, bir toplantıda, Başkan‘a göre siyaset:

 Toplumun yüküne talip olmak. ve böyle sıralamış birkaç önemli şartı: Sıhhat şart: Bir siyasetçi; hem fizyolojik yapısı, hem biyolojik yapısı, hem de psikolojik yapısı itibariyle sağlam ve sıhhatte olmalıdır.

 İnsan, kendini tartmalı, taşımalı ki, başkalarının ağırlığını da ta taşıyabilmeli.

Mali Şart: Bir siyasetçi, mali imkânları bakımından da kendini taşıyabilmeli. Yani, bir siyasetçi, kazanç olarak başkalarına muhtaç olmamalı. Ekonomik bağımsızlığını ilan edememiş devletlerin devlet olamadığı, ailelerin aile olamadığı bir durumda, siyasetçinin iyi bir siyasetçi olması elbette düşünülemez.

 Ekonomisi bozuk bir siyasetçi, toplumun yükünü yüklenemeyeceği gibi topluma yük olmanın yollarını aramaya başlar.

 Fikri yeterlilik: Bir siyasetçi, fikren de yeterli ve yetkin olmalı. İnsanların fikri sürekli değişir. 49 Bin kişinin değişik zamanlarda ki düşünceleri, fikirleri, eski fikirlerine göre değişikliğe uğrayabilir. Ama bu değişim zamana karşı kendini yenileyebilendir.

 Siyasetçinin kendi içinde, zihninde ve bedeninde kendini tartar hale gelmesi lazım.

 Selami Başkan, üç maddede özetlemiş. Eskişehir‘deki siyasetçiler peşin peşin pohpohlanmayı bekliyor. Zaman zaman onu da yapıyoruz. Pohpohluyoruz. Motive olsunlar, kendilerini ve siyasetlerini geliştirsinler istiyoruz. Çünkü onların gelişmesini; kendilerine, partilerine, kente ve insanlara katkı olarak görüyoruz. Ama olmuyor. İki pohpohlanınca yürüyüşleri değişiyor.

 Hazım sorunu yaşıyorlar. Anlaşılan o ki, bizler de yanlış yapıyoruz. Şimdi kötü bir şey mi diyoruz?

Gelişin, Üretin, Paylaşın, mütevazı olun. Samimi, şeffaf, Dürüst olun. Kente katkınız olsun. Sorun yaratmak için değil, çözüme katkı sağlamak için çalışın. Mücadele edin. Siyasetçi kimliği taşıdığınız için değil, insan olduğunuz için sevilin, sayılın diyoruz. Sonrası nasıl olsa gelir.

 İnsanlar sizi başlarının üzerinde taşır. Ama yok… Anlamıyorlar. Gerçekten anlamıyorlar. Görmüyorlar. Zannediyorlar ki, siyaset bu kadar ucuz. Zannediyorlar ki, gazeteciler keriz. Zannediyorlar ki, millet salak. Alternatifsizlikten yararlanıp zoraki alternatif olduklarını çabuk unutuyorlar. Hasbel kader bir fırsat yakalıyorlar. Onu da yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.

Sonuç ortada.