Recep Tayyip Erdoğan'ın ' ustalık' döneminde! Neler oldu?
15 Temmuz darbesi ile karşılaşıldı.
OHAL ilan edildi.
Ülke KHK'ler ile yönetilmeye başlanıldı.
Tek adam BAŞKANLIKmodeli Anayasa değişikliğine gidildi.
Burun farkıyla yeni sistem modeli kabul edildi.
Herkesin ortak kanısı bu referandumda şaibe olduğu izlemi var...
YSK'nın kararları anayasa ya karşı olmasına rağmen, anayasa mahkemesine gidilemiyor...
EKONOMİDE;
Enflasyon frenlenemedi. TL değer kaybetti.
Vergi yükleri çoğaldı.
İş ve sosyal hayat çok zorlaştı.
İÇ ve dış politikada başarısızlıklar üst üste geldi.
Bütün dünya ya Ey! Dedik ve bundan çok mutlu olduk!
Yasalar torba şeklinde çıkmaya başladı.
Milletvekilleri, ellerini indirip kaldıran robotlar haline getirildi.
Devlet BAHÇELİ bir gün erken uyanınca dedi ki; erken seçim olsun,26 Ağustos'ta olsun...
AK Parti genel başkanı Erdoğan düşündü taşındı, 'kanka'sının önerisini dikkate alarak seçimler 25 Haziranda olacak! Dedi.

Şimdi seçim zamanı...
2 sandıklı, Tek zarflı seçim.
İttifaklar belli...
Cumhur ve Millet ittifakı...
Cumhur ittifakı Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini sonuna kadar savunuyor...
Millet ittifakı da diyor ki; Bu bir TEK adam modelidir. Dikta rejiminde bu yetkiler olur. Başkan denetlenemiyor ve hesap vermiyor.
Önerisi güçlendirilmiş, 'Demokratik parlamenter sistem modeline' dönmeliyiz?
Bunun için yola çıktık.
AK Parti Genel başkanı Erdoğan diyor ki, Güçlü parlamento olacak...
Güçlü yargı olacak.
Güçlü yürütme olacak...
Gelelim şimdi gerçekler böylemi?
Değil!
Neden değil?
Çünkü bu 'demokrasicilik oyunu'. Oyunun en önemli parçası siyasi partiler...
Yasamayı kim belirliyor?
Genel başkanlar ve onun 'oligarkları'. Onların belirledikleri isimler eğer seçilecek yerlerde ise, seçilirler!
Var mı itirazı olan. Yok...
Aslında adayları seçenler, siyasetin de 'kaderini' çiziyorlar. Atanmış adaylar 5 yılda bir sandığa giden seçmen tarafından sadece onaylanıyor.
Milletvekillerini vatandaş mı seçmiş oluyor?
Hayır!
Bir de bunu demokrasinin zaferi diye, Millete yutturmaya çalışıyoruz.
İkiyüzlülüğümüz.
Politika dediğimiz buydu. Çok yüzlü olabilmenin sanatsal eylemlerini sergilemek ve bunları 'illüzyon' numaraları yaparak yutturmak.
Bu güne kadar, gerçek demokrasi ile hiç karşılaşmadı. Olmazda zaten...
Bu topraklarda, Demokrasi bizim FITRATIMIZA çok aykırı. Bunu da biliyorum...
Toplumun sosyolojisine aykırı...
Onun için, yeni sistem diye yutturulan bu tek adam modelidir ve asla denetlenemez.
Batıda bu denendi...
Almanya HİTLERLE denedi perişan oldu.
İtalya MUSSOLİNİ ile denedi perişan oldu.
İspanya FRANKO ile denedi perişan oldu.
Portekiz SALAZAR ile denedi perişan oldu.
Sovyetler STALİN ile denedi perişan oldu...
Daha birçok örnekler var...
Sonuç; diktatörler ve zalimler eninde sonunda giderler ve zalimlikleri tarihe geçer...
Bizim fıtratımıza, sosyal yapımıza çok daha uygun bir başkanlık modeli olabilirdi.
1-Genel başkanların belirleyemeyeceği adaylar...
2-Dar bölge seçim sistemi.
3-Çift turlu seçim sistemi
4-Demokratik anayasa ve denetlenebilir iktidar.
5-Çift meclis.
6-Bakanların senatonun onayına tabii olması.
7-Güvenoyu...
8-Mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olması...
9-Yanlış ve kasıtlı karar veren mahkemelere yaptırım uygulanması.
10-Masumiyet karinesine ve tutuklamalara evrensel kurallar getirilmesi ve masumiyet karinesinin korunması...
Masumiyet karinesi korumayanlar hakkında ağır yaptırımlar uygulanması...
Ekonomi yönetiminin bağımsız ve özerk olması...
Satır başları ile böyle...
Gelelim parlamenter sisteminin savunucularına. Bu sistem çoktan köhnedi. Birbirinizi kandırmayın artık...
İşte, Avrupa da birçok ülke bunun sancılarını çekiyor.
Kültürel ve demokrasi düzeyleri çok yüksek olmasına rağmen bu sistem orada da kriz üretiyor...
Bizdeki durumda böyleydi...
1971,1980 darbelerin altında bu sistem bozukluğu vardı. Yanlış şuydu. Askerlerin siyasi hayata yaptıkları yanlış müdahalelerden sonra hiçbir şey düzelemedi. Şimdi her şey onlara fatura edilmekte...
Askerler, her şeyi bilirdi o zamanlar. Askeri 'vesayet dönemi'!
Bizler, o dönemlerin çocuklarıyız. Yaşayarak, sopa yiyerek, gördük. Yaşamlarımız zehir edildi...
O günlerden bu günlere, kolay gelmedik. Keşke, öngörüleri yüksek olan, bilgili birikimli adayları seçmen seçebilme şansına sahip olabilseydi bu gün Türkiye çok daha farklı olabilirdi.
Olmadı. Olamadı...
Nedeni de, parlamenter sistemde değişiklikler yapılamamıştır. Meclis siyasi partilerin genel başkanların 'oyun' alanı haline gelmiştir.
Salı günleri Genel Başkanların politik vaazlarını dinlemek zorunda kalan vekiller haline dönüştürülmüştür.
Hiçbir milletvekili, halkın karşısına çıkıp seçilmemiştir. Genel başkanlar tarafından atanan birer memur haline gelmişlerdir. Birazcık öz eleştiri yapanlara 'parti grup disiplini sopası' hemen gösterilmiştir.
Hiç kimse samimi ve dürüst olmamıştır...
Genel başkanların demokrat olup olmadıklarının ölçüsü, dar bölge seçim sistemini kim savunuyorsa o gerçek 'DEMOKRATTIR'.
DOĞRU MODEL DEMOKRATİK BAŞKANLIK SİSTEMDİR.
Çünkü bu sistemde, Milletvekili adayı kendi seçim bölgesinde bire bir yüz yüze gelmekte ve ona hesap vermektedir.
Baraj % 50+1 dir... Bunu ilk turda geçemeyen 2 aday ikinci turda yarışırlar.
Onun için siyasi partiler seçim bölgesinde en güçlü adayı Milletvekili adayı olarak gösterirler...
2. tur uzlaşmayı doğal olarak getirir...
Bu sitem de milletvekilleri gerçekten çok güçlü olurlar ve genel merkez ipoteğinde olmazlar...
Bu sistemde partilerin sadece adları vardır...
Gerçekten halkın seçtikleri 'Milletvekilliği' yaparlar...
Çünkü 'kuvvetler ayrığı serttir'...
Meclis hiçbir zaman yasama ve denetim yetkilerini devretmez...
Şimdi böyle bir sistem önerisi var mı?
Yok...
BİR DEMOKRASİ PALAVRASI...
Efendim! Bu sistemde, 'Meclis güçlü' olacakmış?
Sen gel benim külahıma anlat...
Bizde demokrasi kültürü o kadar çok gelişmemiştir. Biz partileri futbol takımı tutar gibi bakıyoruz.
Uzlaşma kültürümüz yok...
Sosyolojimiz hiç uygun değil.
Çünkü etnik site, din, inançlar, üzerinden politika yapıyoruz.
Hatta mikro bazda koloni kültürleri ne kadar, uyduruk derneklere kadar gidiyoruz...
Demokrasi adına. Bunların demokrasiye hiçbir katkıları olamaz. Olmadı da...
Bunları oy depoları olarak görülürler...
Demokratik kitle örgütleri cılız haldedir. Güç ve fonksiyon kaybetmişlerdir.
Sendikalar kan kaybetmiştir.
STK'lar çok gelişmemiştir, genelde bir partinin 'arka bahçesi' konumuna düşmüşlerdir.
Kısacası, bu topraklarda bize demokrasi gömleği bol gibi. Henüz demokratik bir toplum olamadık...
Yalanlar üzerinden politika yapıyoruz!
Yalanlar üzerinden din ticareti ve oy avcılığı yapıyoruz...
Otokrat bir adamın peşinde 'aklımızı emanete' bırakıp gidiyoruz.
Sonra,'Milli irade böyle tecelli' etti diye kibirleniyoruz.
Yaptığımız bütün numaralara rağmen bunları meşru görüyoruz eve kendimizi nasıl da kandırıyoruz!
Akıldan, mantıktan o kadar uzaktayız ki!
Kendimizi kandırmanın'egoizmin' farkında bile olamıyoruz. Sadece güzel seçim 'şarkıları' dinliyoruz arada bir 'Dombrayı' da unutmuyoruz!
EY! Demokrasi sağım solum sobe... Ayva dersem çıkma, kiraz dersem çık gel artık, çok özledik seni.
Gel, gelebilirsen!