Eğitim-Sen Şube Başkanı Sertaç Durdu, 2002 yılında AK Parti’nin iktidara gelmesiyle eğitimde köklü değişiklikler yapıldığını belirterek, “Bu değişiklilere reform dediler ama yapılan işler sürekli daha kötüye gitti. Yapılan değişikliklerle müfredat ve öğretim programlarının dayandığı temel felsefe, büyük ölçüde 12 Eylül darbecilerinin zihniyetine dayandı. Darbecilerin din dersini bütün kademe ve öğrenciler için zorunlu hale getirmesine benzer biçimde AKP de eğitimde laikliği ve bilimi dışladı, sosyal değerler yerine bireyciliği baz aldı, evrensel demokratik değerleri dışlayıp dinsel ve milli değerleri temel aldı. Bugüne kadar yapılanlar yeterli görülmemiş olacak ki, müfredatın ‘milli ve dinsel değerler’ temel alınarak bir kez daha değiştirilmesi gündemde” dedi.
DİNSELLEŞMENİN SOL HALKASI
“Bakan Tekin’in bugüne kadar yaptığı açıklamalardan çıkarılabilecek en somut sonuç, yeni eğitim müfredatının, tüm derslerde sarmal olarak ‘dini’ ve ‘milli’ değerleri temel alan, farklılıkları ötekileştiren bir içerikte hazırlıkların yapılmış olmasıdır. Yıllardır iktidar eliyle adım adım hayata geçirilen eğitimde dinselleşmenin son halkasının yeni müfredat üzerinden tamamlanması hedeflenmektedir” diyen Durdu, “MEB’in müfredat değişiklikleriyle yapmak istediği şey, tam olarak iktidarın siyasal ve ideolojik çizgisine paralel olarak ‘milli ve manevi değerlerle’ donatılmış nesiller yetiştirmektir. Nitekim Milli Eğitim Bakanı’nın STK olarak tanımladığı tarikat ve cemaatlerin ısrarıyla, ÇEDES projesiyle tamamen dini değerlere dayalı ‘değerler eğitimi’ uygulamasının eğitimin tüm kademelerinde hayata geçirilmesi hedeflenmektedir” ifadelerini kullandı.
VERECEĞİ HİÇBİR ŞEY YOK
Türkiye’deki inanç, kültür be kimlik farklılıklarının hiçbir zaman eğitim müfredatlarında karşılık bulamadığının altını çizen Durdu, Bu farklılık, zenginlik ve çeşitlilikler ya görünmez kılındı ya da ‘karşı’, ‘düşman’ ve ‘öteki’ olarak yaftalandı. Bireycilikle, milliyetçilikle, dini değerler ve rekabetle yoğrulmuş, bilimsel, sanatsal, estetik yönden sığ, büyük ölçüde dini kural ve referanslara dayanan bir dilin kullanıldığı eğitim müfredatının çocuklarımıza ve öğrencilerimize verebileceği hiçbir olumlu şey yoktur. Laik, bilimsel ve demokratik eğitimin temel işlevi, bireylerin kendilerini çocuk yaşlardan itibaren özgürce gerçekleştirmelerine yardım etmektir. Dolayısıyla eğitim programları, yaşamı bir bütün olarak kavramayı hedeflemeli, öğrencilerin çok yönlü gelişimlerine hizmet edecek öğrenme yaşantılarını içeren bir içerikte olmalıdır. Eğitim Sen olarak laik, bilimsel, demokratik bir eğitim için mücadelemizi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.
ATATÜRK’ÜN ADI GEÇMİYOR
Eğitim İş Şube Başkanı Hüseyin Yurtman ise müfredatın ‘eğitimin anayasası’ olduğunu belirterek, “Bu programların ihtiyaç analizi yapılmadan, eğitimin paydaşları olan kurumlardan üniversiteler, sendikalar, eğitimcilerden fikir alınmadan kapalı kapılar ardında değiştirilmesi kesinlikle doğru değildir. Milli Eğitim Bakanlığı bu iktidar döneminde 4’üncü kez müfredat değişikliği yaparak eğitim sistemini yapboz tahtası haline getirmiştir. Milli Eğitim Bakanının sadece kendi görüşleri doğrultusunda hazırladıkları programları 1 haftalık bir süre için görücüye çıkararak şeffaf bir çalışma yaptıkları algısı yaratmaya çalışması beyhude bir çabadır. İçerisinde Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün adı geçmeyen, ilimden, sanattan, felsefeden, spordan uzak olan bu müfredat programlarının amacı gayet açıktır. Bu müfredat programlarına ‘Türkiye Yüz Yılı Maarif Modeli’ adı verilmiştir. İktidar partisinin geçtiğimiz seçimlerde kullandığı ‘Türkiye Yüz Yılı’ sloganının müfredata başlık olarak seçilmesi bile eğitimin nasıl siyasallaştırıldığının ve iktidarda kalabilmek için kendilerine göre bir nesil yaratma çabasının göstergesidir. Bu müfredat programları Türkiye Cumhuriyeti’nin 2’nci yüzyılının eğitim ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaktır. Bu hayliyle bu müfredatı kabul etmemiz mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ihtiyacı çağdaş, bilimsel, akılcı bir eğitim sistemidir” ifadelerini kullandı.