Ulus Anıtı’nda düzenlenen takas pazarında Nazlıcan Arık Kaya Kadın Savunma Ağı adına yaptığı konuşmada, üyelerin bir araya gelerek dayanışmanın ve direnişin önemini vurguladı. Kaya, tüketimden gelen gücü sivil bir direnişe dönüştürdüğünü belirtti. Kadınların ve tüm ezilenlerin sesi olduklarını vurgulayarak 1 Mayıs’a çağrı yaptı.
KARŞI DURUŞ
Nazlıcan Arık Kaya, takasın Anadolu’nun hafızasından gelen bir dayanışma biçimi olduğunu söyleyerek, “Takas, sadece bir alışveriş biçimi değil; Anadolu’nun hafızasından gelen bir karşı duruştur. Kapitalizmin hep daha fazlası dayatmasına karşı bir hayırdır. İhtiyacımız olmayanı paylaşmak, ihtiyacımız olanı harcamadan edinmek; doğaya ve birbirimize kulak vermektir. Atık değil, ihtiyaç görüyoruz. Harcamak değil, paylaşmak istiyoruz. Doğayı sömüren değil, ona kulak veren bir toplumsal hafızayı birlikte yeniden kuruyoruz. Küle muhtaç kaldığımız şu günlerde, komşumuza kibrit veriyoruz. Kötülerin inşa ettiği sistemi, bu kibritle tutuşturacağız. Ve bunu yaparken uzun zamandır unutturulmuş toplumsal dayanışma ağlarımızı yeniden örüyor, tanışıyor, kaynaşıyor, kahkahayla güçleniyoruz. Umutsuzluk, bizi evde tutmak istiyor. Ama biz biliyoruz: Bu karanlıkta, kahkahalarımızın sesi en çok duyulan şey olacak! Kahkahalarımıza karışanları tanımıyoruz” diye konuştu.
SÖZ HAKKI BİZE AİT
Özellikle kadın bedenine yönelik baskılara karşı net bir tutum sergileyen Kaya, “Kendi bedenimiz üzerindeki söz hakkı yalnızca bize aittir. Kürtaj da, sezaryen de, doğurmak da doğurmamak da bizim kararımızdır. Kadınların doğum tercihlerine dair kurulan ikiliklerle bedenimiz denetleniyor. Futbol sahalarında “doğal olan normal doğumdur” pankartı açtıranlara sesleniyoruz: Vajina diyemeyenler doğum politikası yapamaz! Bedenimiz küfür nesnesi değil, direniş alanıdır! Doğumu da doğurmamayı da, kürtajı da kararı da biz belirleyeceğiz” dedi.
MÜCADELEYİ SÜRDÜREN BİZİZ
Kaya, “Sermayeyle iç içe geçmiş iktidarın aldığı her karar, bizim yaşamlarımızı şekillendiriyor. Diplomalarımız iptal edilebiliyor, tapularımız güvencesiz hale getirilebiliyor. Deprem bölgesi Hatay’da, Samandağ’da acele kamulaştırma kararıyla halkın geçim kaynağı olan topraklar gasp edildi. Zeytin ağaçları yalnızca ağaç değil, hafızadır. Ve biz bu hafızayı sermayeye karşı koruyoruz.
Kâr hırsıyla altın madeni işletenler Eskişehir’de, Sakarya Havzası’nda, Kazdağları’nda doğayı talan etmeye çalışıyor. Sokak hayvanlarının katledilmesine zemin hazırlayan yasaların karşısındayız. Ölüm kampına döndürdükleri barınaklarda yetkililerin cezasızlık politikalarıyla hayvanlara yönelik şiddeti teşvik ettiğini gözlerimiz önünde görüyoruz.Buldozerlerin önünde, hayvanların yaşam haklarının yanında, ağacın gövdesindeyiz.
Ataerkil ve homofobik şiddete her gün maruz kalıp öldürülenler biziz. Yine de adil, eşit, özgür bir yaşam için mücadeleyi sürdüren de biziz” ifadelerini kullandı.