DENİZ ÇAĞLAR FIRAT

Dün sosyal medyanın bir numaralı gündemi Mudanya Belediyesi'ydi. CHP'li Mudanya Belediyesi, plajı kullanan Suriyelilere plajı yasakladı şeklinde servis edilen haber ve paylaşımlarda Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz, 'katıksız ırkçı' ilan edilerek 'duyar kasıcılar' tarafından adeta linç edildi.
Konu da şu; Mudanya Plajını kullanan Suriyeliler; çadır, yorgan, at, deve, eşek ve mangal kullanarak sahili diğer insanların kullanımına kapatıyor ve belediye de Suriyelilerin 'uygunsuz' davranışlarına daha fazla tahammül edemeyerek onları plajdan çıkartıyor. Duyar kasıcılar da bu durumu ırkçılık olarak tanımlayıp karşı saldırıya geçiyor. Konuya ülkenin önemli kanaat önderleri bile müdahil oluyor. Hatta İsmail Saymaz bile 'Böyle sahil mi olur? Tabi ki kaldırılacak bu çadırlar' diyerek bir de görsel paylaşıyor. Daha sonra da Suriyelilerin sahilde sergilediği durumu gösteren fotoğraflar sosyal medyada paylaşılarak duyar kasıcılara bir nevi savunma yapılıyor.
Dün bunları sosyal medya üzerinden incelerken Eskişehir'den Ankara'ya YHT ile seyahat ediyordum. Ülkemiz ulaştırma politikaları içinde gözbebeğimiz olarak kabul edilen, mevcut toplu taşıma teknolojilerimiz arasında yüksek teknoloji içeren, yüksek hizmet kalitesi sunulan YHT ile seyahatimin tam ortasında bir anons yapıldı;
'Değerli yolcularımız, lütfen yolculuğunuz esnasında ayakkabılarınızı çıkarmayın' diye masum ve sevimli bir kadın sesi hepimizi uyardı.
Evet, yüksek hızlı tren ile seyahat ederken ayakkabılarımı çıkarmamam yönünde TCDD tarafından uyarıldım, uyarıldık. Ve YHT ile seyahat ederken 'ayakkabılarını çıkarmaması' yönünde ikaz edilenler Mudanya'da halk plajında at, eşek, deve, ateş, çadır, yorgan ile sahili işgal eden Suriyelilerin sahilden çıkarılmasına tepki gösteriyordu.
Bu deneyim bana şunu gösterdi ki; toplum içinde nasıl davranılması, diğer insanların rahatsız edilmemesi, bulunduğumuz ortamda çevreye zarar verilmemesi yönünde ciddi sorunlarımız var. Ve bu sorun genel olarak Türk, Arap, Iraklı, Suriyeli demeden genel bir sorun olarak hepimizi ele geçirmiş durumda.
TEK BİR SORUNUMUZ VAR MEDENİ OLMAK
Konuya ırkçılık ve insan hakları gibi kavramlar sergileyerek yaklaşmak yerine çok daha basit bir temelden yaklaşmak gerekiyor; medeni olmak.
Medeniyet basamağında ileriye doğru adımlamak yerine toplumların, grupların, bireylerin geri bilincine ve geri davranış biçimlerine yaslanarak ve hatta bunlara 'yaşam tarzı' diyerek saygı duymamız beklenerek medeniyet merdiveninden aşağıya doğru hızla iniyoruz.
İstediğimiz kadar yüksek teknolojiye sahip olalım, en akıllı telefonları kullanalım, en kaliteli yerlerden giyinelim, büyüme hızımız isterse %15 olsun, gelirimiz aylık 5 haneli rakamlara ulaşsın hiç önemi yok. Önemli olan toplum içinde nasıl davrandığımız ve bu davranışlarımızdan dolayı uyarılıp uyarılmadığımız… Eğer toplum içinde nasıl davranmamız konusunda hiçbir bilgimiz yok ve çevreye zarar verecek düzeye kadar ulaşmışsa kimse kusura bakmayacak elbette ki uyarılacak, elbette ki gerekeni yapılacak.
Duyar kasmaya hiç gerek yok. Medeni misiniz değil misiniz? Tek soru bu işte.
Hiç kimse Suriyeli olduğu için plajlardan kovulmuyor. Hiç kimse de durup dururken 'YHT içinde ayakkabılarınızı
çıkarmayın' diye uyarılmıyor. Ortada topluma zarar verecek davranışlar sergilendiği için Suriyeliler plajlara sokulmak istenmiyor, ayakkabılar çıkarıldığı için uyarılar yapılıyor.
Duyar kasmaya da gerek yok, ırkçılık safsatası yapmaya da…
SENİN ÖZGÜRLÜĞÜN BENİM ÖZGÜRLÜĞÜMÜ KISITLAYAMAZ
Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz'ın dediği gibi;
'Atlarla, develerle, eşeklerle yaşam olmaz. Don-atlet olmaz. Erkekler cıbıldak bir şekilde, kadınların kapkara bir şekilde bir yaşam tarzı var. Tamam kapkara giyinsin, giyimine-kuşamına da bir şey demiyoruz ama bir adap var. Çadırlar kaldırıldı, başkalarına yaşam hakkı verildi. Görseniz zaten yayılmışlar, başkalarının girmesi mümkün değil. Siz gitmezsiniz. Kendiniz dahi olsanız girmezsiniz. Bunlara çekidüzen verildi. Olması gereken de bu zaten. Başkalarının rahatını bozmaya kimsenin hakkı yok. Özgürlüğü sonuna kadar savunuyoruz ama sizin özgürlüğünüz bizim özgürlüğümüzü kısıtlayamaz. Benim özgürlüğüm de sizin özgürlüğünüzü kısıtlamamalı. Bu görsel anlamda, gürültü anlamında her anlamda yorumlanabilir. Bizim söylemek istediğimiz de bu.''
Ben de bir cümle ilave edeyim;
Medeni misiniz değil misiniz? Benim de söylemek istediğim bu.
Anlayana…