Demokrat Parti'nin biraz geçmişine göz atalım ve hatırlayalım.
-1946'da Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan tarafından kuruldu.
-1950'deki genel seçimlerde oyların yüzde 53.3'ünü aldı ve Celal Bayar Türkiye Cumhuriyeti'nin üçüncü Cumhurbaşkanı oldu.
-DP'de Adnan Menderes başkanlığındaki ilk hükümet ise kurulmuş oldu.
-1954 genel seçimlerinde oylarını yüzde 57,6'ya kadar çıkardı.
-1957 seçimlerinde en son aldığı oy oranına göre yüzde 10 düşüş yaşadı fakat iktidarlığını devam ettirmeyi başardı.
-Ve 1960, 27 Mayıs ihtilalında askeri darbe ile parti kapatıldı, 10 yıllık DP iktidarı sona erdi.
-1983'ün 12 Eylül darbesinde Adalet Partisi kapatılınca devamı olarak DYP ismiyle yeniden kuruldu.
-1991-1997 arasında kurulan koalisyon hükümetlerinde Süleyman Demirel ve Tansu Çiller aralıksız iktidarda kaldı. -2000'den sonra varlığı neredeyse kalmadı.
-2007 yılında DYP'nin ismi DP olarak değiştirildi.
-AK Parti iktidarı ile birlikte geçmişteki birçok parti silindi gitti.
-Yalnız köklü bir parti olan Demokrat Parti varlığını sürdürmeyi devam ettirdi.
DP'nin kısaca geçmişi bu şekildeydi...
Peki, ya şimdi?
Yıllar sonra partiden ilk kez bir isim 24 Haziran genel seçimlerinde TBMM'ye girdi.
O isim Genel Başkanlık görevini yürüten ve Afyonkarahisar Milletvekili olan Gültekin Uysal...
Son yıllarda varlığını daha da hissettiren DP, 31 Mart yerel seçimlerinde de oldukça iddialı...
Eskişehir genelinde yakın zamanda gerçekleşen kongrede İl başkanlığına gelen Hüseyin Özcan partide oldukça etkin bir isim.
Duruşu, sözleri ve üslubu ile iyi bir siyaset yapıyor.
Bu tavırlarıyla Demokratları heyecanlandırıyor.
Diğer yandan...
Genel seçimler sonrası ittifak devam ederken, DP bu seçimlerde kendisinden başkasını desteklemiyor.
Zira İl Başkanı Hüseyin Özcan göreve geldikten sonra İlçe belediye başkan adaylarını açıklamaya başladı.
İlk olarak Mihallıççık'a Tamer Toraman, Sivrihisar'a Habil Dökmeci, İnönü'ye Hasan Hüseyin Kaya...
Özcan, 3 isimde de oldukça iddialı olduklarını söylüyor.
Öyle ki her birinin bulundukları bölgelerde birçok hizmetleri olduğunu, sevildiklerini ve diğer adaylardan avantajlı olduklarını dahi ifade ediyor.
Şaşırdım tabi bu sözleri duyunca fakat şaşkınlığım geçmeden, 'Şaşırma, bu sözlerimi de unutma. 31 Mart seçimlerinde beni arayacak ve haklıymışsın diyeceksin' dedi ve devam etti.
Urfa'da Büyükşehir'i alabilecek güçte olduklarını, Ege'de birçok belediyeyi alabileceklerini söyledi.
Eğer biz bu seçimlerde 2-3 belediye alabilirsek, 'Bil ki, Hükümet sallanıyor' diye de ekledi.
İnancı tamdı, net konuştu!
Özcan'ın bu sözleri ise; 'DP acaba yeniden mi doğuyor' dedirtti.
Bekleyip hep birlikte göreceğiz.

Bir Kıssa

Vaktiyle çok zengin bir adam yaşarmış.
Bir gün rüyasında mezara gireceğini, orada tek başına sıkıntı çekeceğini, malı mülkünün de orda burda çarçur edilip kimseye fayda vermeyeceğini görmüş.
Aradan günler, aylar, yıllar geçmiş.
Yaşlanmış ve yataklara düşmüş.
Fakat rüyası bir an olsun aklından çıkmamış.
Düşünmüş taşınmış ve
Evlat, eş, dost, akrabalarına dönerek, kendisiyle birlikte bir gece kabirde kalacak olana bütün malını mülkünü vereceğini söylemiş. Her biri bu sözleri işitince donup kalmış.
Bir tarafta tüm mirası tek başına almak,
Diğer tarafta kabrin ürpertisi...
Hasılı kimse buna cesaret edememiş.
Adam tellal çıkartıp ilan ettirmiş yine aday yok.
Ve vakit gelmiş, ruhunu teslim etmiş.
Cenazesinde cemaatin arasından bir hamal korksa da, yüklü bir mal veya para vaadini duyunca ben dururum demiş.
Cenazeyle birlikte hamalı da gömmüşler naaşın yanına, tabi havalandırma için gerekli tedbiri de almışlar.
Münker-Nekir melekleri gelmişler sorgu için.
Demişler ki ölü zaten bizim. O bir yere gidemez. Biz önce canlıdan başlayalım.
Başlamışlar sorguya; sen kimsin, dinin ne, kitabın, peygamberin, kıblen neresi derken; sen ne iş yaparsın demişler. Demiş, hamallık yaparım.
Malının şükrünü eda ettin mi? Malım yoktu ki demiş. Ben insanların taşınacak mallarını taşıyarak, akşama kadar çalışıp sabaha kadar yiyorduk. Neyle taşıyordun o malları demişler. Urganım vardı, o urganla taşıyordum demiş hamal.
Neyle ve nerden aldın o urganı diye esas sorgu başlamış ve sabaha kadar devam etmiş. Urganın hesabını verinceye kadar sabah olmuş.
Sabah komşular gelmişler ve mezarı açmışlar.
Hamalın beti benzi atık, saçlar beyazlamış vaziyette mezardan çıktığı gibi son sürat kaçmaya başlamış.
Ya gel nereye gidiyorsun. Söz verdiğimiz üzere vaat ettiğimiz malı vereceğiz demişler.
Hamal yok demiş, yok istemem! Ben sabaha kadar bir urganın hesabını veremedim. Sizin o bana vereceğiniz malın hesabını hiç veremem demiş ve kaçmaya devam etmiş.
İşte böyle...
-Hesabını verebileceğimiz işler yapalım inşAllah.