Deniz Çağlar Fırat yazdı.

Dün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramıydı. 29 Ekim nedeniyle çok sayıda kutlama mesajı yayınlandı. İsmi cumhuriyet olunca yayınlanan mesajların çoğunluğu siyasal içerikli oluyor. Belki de bu yüzden cumhuriyet ile siyaset kavramlarını yan yana getirip kutuplaşmalar yaşanıyor. Oysa cumhuriyet bir yaşam biçimidir ve siyasal içerikli yaklaşımlardan daha fazlasını hak eder.
Çünkü cumhuriyet; İktisadi, kültürel, bilimsel, hukuki, eğitim gibi toplumu bir arada tutan kurum ve yapıların niteliği ile doğrudan ilgilidir.
Buradan hareketle dün okuduğum en güzel cumhuriyet kutlama mesajı ise bir özel eğitimciden geldi. Anadolu Üniversitesi Eğirim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü Başkanı Prof. Dr. Atilla Cavkaytar, sosyal medya hesabından cumhuriyetin faziletlerini içeren bir bakışla çok değerli bir mesaj yayınladı.
Atilla Hoca diyor ki;
'Amerika Birleşik Devletlerinde 1965 yılında ilk kez dezavantajlı öğrencilerin eğitimine ilişkin yasal düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenleme 2001'de Amerikan kongresinden geçerek 8 Haziran 2002'de Başkan George Bush tarafından imzalanmıştır. Böylece The No Child Left Behind Act (Hiç bir Çocuk Geride Kalmasın Yasası) tüm çocukların eğitim haklarını kullanmalarını sağlayacak şekilde uygulamaya konmuştur.
Savaşlardan yorgun düşmüş, nüfusu eğitimden mahrum kalmış genç Türkiye Cumhuriyetinin en büyük kazanımı eğitimde yapılan yenilikler olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti kurulur kurulmaz imzalanan uluslararası bildirgelerden ilki Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesidir. Bu bildirge uluslararası alanda çocukların korunmasına yönelik yapılan ilk sözleşmedir.
Cenevre Bildirgesi`nde; çocukların doğal biçimde gelişmesine olanak sağlanması, aç çocukların beslenmesi, hasta çocukların tedavi edilmesi, terk edilmiş çocukların korunması, felaket anında yardımın öncelikle çocuğa yapılması, çocukların her türlü istismara karşı korunması ve kardeşlik duyguları içinde eğitilmeleri gerektiği belirtilmiştir.
Bildirge 26 Eylül 1924'te bugünkü adı Birleşmiş Milletler olan örgüt olan Milletler Cemiyeti Genel Kurulunda kabul edilmiştir. Bu 5 maddelik bildirgeyi imzalayan devlet başkanları arasında genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal de yer almıştır.
Amerika Birleşik Devletlerinde yasalaşan 'Hiçbir Çocuk Geride Kalmasın' sloganını çok önceleri Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğunda 'Eğitimde Feda Edilecek Tek bir Fert Yoktur' sözüyle farklı bir yaklaşımla dile getirmiştir.
Cumhuriyetimizin 95. yılında en kısa zamanda biz de tüm çocukların toplumdan ayrıştırılmadan, toplumla bütünleştiği, eğitim olanaklarından hiçbir koşul olmadan eşit şekilde yararlanabileceklerini sağlayacak Yeni Bir Özel Eğitim Yasasına kavuşuruz.
Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.'
Atilla Hoca'yı Eskişehirliler sadece akademisyen ve bilim insanı kimliği ile tanımaz. Kendisi aynı zamanda Tepebaşı Belediyesi ile işbirliğiyle hayata geçirilen Montaj Atölyesinin de mimarlarındandır. Burada özel eğitime gereksinim duyan kardeşlerimiz topluma kazandırılıp belediyenin atölyelerinde istihdam edilir. Gökkuşağı Kafe'de garson olarak çalışır ve yüzlerini topluma dönmeleri sağlanır.
Orayla ilgili onlarca haber yaptık, günlük çay, kahve, yemek ihtiyaçlarımızı bile zaman zaman oralarda gideririz. Başkan Ahmet Ataç'ın gözbebeği bir projedir. Önemli basın toplantılarını her zaman orada yapar, önemli misafirlerini orada ağırlar.
Orada çalışan özel kardeşlerimiz ile içli dışlı oluruz. İşte Atilla Hoca, o projelerin arkasındaki önemli isimdir.
29 Ekim nedeniyle yayınladığı mesajda da genç cumhuriyetin 1924 yılında imzaladığı anlaşmaya atıfta bulunarak cumhuriyetin neredeyse yüzyıl sonrasını gördüğünü ve belirtiyor.
Kendisinin dileğine kulak kabartarak biz de özel eğitimcilerin talebini yineleyelim; diliyoruz ki ülkemizde acilen 1925 yılında olduğu 'eğitimde kaybedilecek hiçbir fert yoktur' anlayışı içinde olarak Özel Eğitim Yasası çıkar.
Çünkü cumhuriyet bunu gerektirir.