Eskişehir

Zafer Partisi İl Başkanı Demir, Suriyeli göçmenlerin dönüşünü değerlendirdi

Zafer Partisi Eskişehir İl Başkanı Hasan Demir, Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönüşüyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.Zafer Partisi’nin misyonunu kaybettiği yönündeki iddialara da yanıt veren Demir, partisinin politikalarından taviz vermediğinin altını çizdi.

Abone Ol

Zafer Partisi Eskişehir İl Başkanı Hasan Demir, Suriye’deki siyasi gelişmeleri değerlendirerek, Beşar Esad’ın 24 yıllık yönetiminin sona ermesinin ardından Şam’daki son gelişmelerin, Orta Doğu’daki dengeleri değiştirdiğini vurguladı. Ayrıca, Türkiye'nin toprak bütünlüğüne yönelik tehditler konusunda dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

Zafer Partisi’nin misyonunu kaybettiği yönündeki iddialara da yanıt veren Demir, partisinin politikalarından taviz vermediğini ve Türkiye’nin geleceği için sağlam bir duruş sergilediklerini belirtti.

Suriyelilerin ülkelerine dönüşüne ilişkin açıklamalarda bulunan Demir, bu dönüşün göstermelik olduğunu ve gerçek bir dönüşün mümkün olmadığını dile getirdi. Demir,” ‘Zafer Partisi artık misyonunu yitirdi, Suriyeliler dönüyor’ gibi söylemler dile getiriliyor. Ancak gerçekler çok farklı. Göstermelik gidişler söz konusu olabilir, ama Suriye’nin mevcut durumuna baktığımızda gerçek bir dönüş mümkün değil. Şam rejimi yıkıldıktan sonra Suriye’yi organize edecek bir lider ya da yapı görünmüyor. Böyle bir ülke ne kendi ayakta durabilir ne de orada yaşayan Suriyelilerin dönüşüne uygun bir ortam sağlayabilir. Çoğu terör unsurlarının kontrolünde olan yapılar mevcut. Bu durum, orada savaşın devam edeceğini ve Suriyelilerin ülkelerine dönmelerinin mümkün olmadığını açıkça gösteriyor” dedi.

Demir, sözlerine şöyle devam etti: “Suriyeliler dönmeyecek, Afganlar Afganistan’a dönmeyecek. Çünkü bu grupları ülkelerine döndürmek için gerekli otorite ve altyapı oluşturulmuş değil. Bunun için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üst yapısının doğru şekilde tanzim edilmesi gerekiyor. Ancak böyle bir yapı kurulursa, bu göçmenlerin ülkelerine dönmeleri sağlanabilir. Allah’ın izniyle, bu durumun düzeltilmesi bize nasip olacak. Biz iktidara geldiğimizde, Suriyelilerin ve diğer göçmenlerin ne şekilde ülkelerine dönmesi gerekiyorsa, o süreçleri hayata geçireceğiz.”

"Türk milletini yeni bir İstiklal Harbine zorlamayın”

Demir, Ortadoğu’da yaşanan hızlı gelişmelerin altyapısının çok daha öncelere dayandığını, ancak bu planların 1983’te somutlaştığını belirtti. Demir, “İsrail Devleti’nin güven içinde yaşaması ve büyümesi için hazırlanan proje, 1983’te netleşti. Bu proje sadece İsrail’in değil, bizim coğrafyamızın da geleceğini belirledi. Afganistan’dan Irak’a, oradan Suriye’ye ve ileride İran’a kadar uzanan bir strateji uygulanıyor. Suriye şu an fiilen 4 parçaya bölünmüş durumda. Halep’te Türk bayrağının dalgalandığı görüntülerle halkımız avutulmaya çalışılıyor ama esas tehdit, sınırlarımızın hemen güneyinde büyüyor. Bu bölünme, Türkiye’ye yönelik açık bir tehdidin altyapısını oluşturuyor.

Bugün Suriye’de kurulan yapıların devamı, Türkiye’nin güneyini tehdit edecek. Bu senaryonun sonunda, Türkiye’nin kendi toprak bütünlüğü tehlikeye girecek. Irak’ın 3’e bölünmesiyle başlayan süreç, Suriye’nin 4 parçaya ayrılmasıyla devam etti. Sırada İran var. İran’ın parçalanması için de bir altyapı oluşturuluyor. Bu süreç Türkiye’yi de doğrudan etkileyecek. Hükümetin bu süreçte alacağı yanlış kararlar, Türk milletine ağır bedeller ödetir. Türk milletini yeni bir İstiklal Harbine zorlamayın” diye konuştu.

"Adalete dayalı bir yapıyı inşa etmek zorundayız"

Demir, Türkiye’nin içinden geçtiği zorlukları aşmasının yolunun, Atatürk’ün 1923’te ortaya koyduğu anlayışı yeniden canlandırmaktan geçtiğini ifade etti. Demir, şu değerlendirmeleri kullandı: “Bizim yolumuz 1923 ruhunu diriltmek ve Atatürk çizgisinde ilerlemektir. Türk milletinin birliği ve dirliği için mücadelemiz sürecek. Türkiye’nin geleceği üretim, eğitim, hukuk ve adalete öncelik verilmesine bağlıdır. Üretimden uzaklaştırılan bir millet, ekonomik ve toplumsal buhranlarla karşı karşıya kalır. Hızlı bir şekilde eğitime, üretime ve adalete dayalı bir yapıyı inşa etmek zorundayız.”