SAVAŞIN RÜZGARI BİZİ NEREYE SAVURACAK?

Abone Ol

Rusya-Ukrayna krizi tırmanarak devam ederken krizin Türkiye'ye olası yansımaları üzerine konuşmak gerekiyor. Dünkü yazımda 2. Dünya Savaşı'nın hemen ardından Stalin Rusya'sının Türkiye'ye 1945 yılında bir nota vererek hem Boğazlar üzerinde hak istemesi hem de Erzurum-Kars'ın kendilerine verilmesini istemesi üzerine Türkiye'nin bu krizi İngiltere ve ABD'ye yaklaşarak Truman Doktrini imzalayarak kurtulduğunu aktarmıştım. Truman Doktrini ile Türkiye'nin 2. Dünya savaşına girmediği halde savaştan zarar gören ülkelere sağlanan Marshall Yardımlarından faydalandığını ve bunun da ülke iç ve dış siyasetinin tamamen değiştiğini söylememiz mümkündür.
Yine tarihe dönersek Rusya-Ukrayna krizinin AB ve ABD üzerinde yepyeni açılımlara neden olacağını söyleyebiliriz. Yine, kağıt paranın tarihini anlattığım 'Paranın Kitabı' isimli kitabımda detaylıca ele aldığım konu olan 2. Dünya Savaşı sonrası neler yaşandığına bakarsak belki de gelecek adına tahminlerde bulunabiliriz.
Kitabımdan alıntılayarak devam edelim:
Türkiye, Truman Doktrinini SSCB'nin kendisinden toprak talep etmesi üzerine 1945-47 arasında kabul etmek zorunda kalmıştı. Türkiye'nin dışa bağımlı hale gelmesinin, bir nevi 1838 yılında Batı sanayisinin Osmanlı ekonomisini şekillendirme sürecine benzer bir yapılanma cumhuriyet döneminde Marshall Yardımları ile olmuştu. Osmanlı'nın 1838'de imzaladığı Baltalimanı Ticaret Anlaşması ne ise Marshall yardımları da içerik olarak tamamen farklı olsa da sonuç olarak aynı anlamı taşıyordu. Menderes döneminde Türkiye devletçiliği tamamen terk ederek liberal politikalar ile tanışmaya başlamıştı. Cumhuriyetin 1923-1930 ve 1930-1949 arası dönemlerinin tam aksine Menderes yabancı devletlerin özellikle ABD'nin yardımlarına ve desteklerine büyük önem vermişti.
12 Temmuz 1947'de Paris'te Fransa Dışişleri Bakanlığı binası 'Quai d'Orsay'de bir araya gelen Avusturya, Danimarka, Belçika, Yunanistan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İsveç, İsviçre, Türkiye, İngiltere ve Fransa temsilcileri, Avrupa'nın acil ihtiyaçlarını belirlemek ve karşılamak için, Amerika Birleşik Devletleri'nin istediği biçimde Avrupa Ekonomik İşbirliği Konferansı (OECD) adında bir örgüt kurmuştu.
Türkiye'nin savaşa girmediği halde OECD içinde yer almasının nedeni ise SSCB'nin toprak talebi yani Sovyet tehdidi yüzündendi. Ancak tek neden bu değildi. Türkiye, Marshall Planının öngördüğü yardımdan pay almak istemiş ve bu pay ile doğrudan kalkınacağını düşünmüştü.
Görüldüğü üzere tarihte yine Ruslara karşı birleşen Batı devletleri OECD'yi bu dönem kurmuş ve açıkça topyekûn bir mücadele içine girmişti. Bugün yaşananlara baktığımızda da Batı devletlerinin yine birlik içinde Rusya'ya karşı olduğunu görüyoruz. O tarihte AB yoktu, OECD'yi kurdular. Bugün AB de var OECD de… yeni bir örgüt kurulur mu bilemem.
Asıl soru Türkiye, tarihten ders çıkarıp uzun vadede yol haritasını belirleyebilecek mi? Yoksa yine rüzgarın savurduğu yeresavrulup Marshall Yardımlarına benzer bir 'dayanışma'nın içine girip ülke ekonomisi ve sanayisi dışa mı bağlı hale gelecek?