Bizler en güçlü bağlarımızı affedemediğimiz insanlarla kurarız.
Affetmek sadece kırgınlıkları, bize yapılanları unutmak ve haksızlıkları yok sayıp, yaşanmamış gibi davranmak demek değildir.
Affetmek bizi değersizleştirmediği ve karşımızdaki insanın nasıl olsa beni affediyor diyerek alışkanlık haline getirmediği sürece erdemli, insanca bir davranıştır.
Affetmek, bize olumsuz duygular yaşatan insanların karşısına çıkıp seni affediyorum demek değildir. Bir vazgeçiştir aslında. Bize hissettirdiği olumsuz kötü duygulardan o ağırlıktan bizi inciten histen vazgeçmektir.
Bizim affedişlerimizi alışkanlık haline getiren insanlar için ise kendimizi değersizleştirmenin bir anlamı yoktur. içimizde o kişiyi affedip ondan uzaklaşmak en doğrusu olacaktır. kin ve öfkeyi biriktirmek yerine o kişiden kalben affedip uzaklaşmak bizim için daha sağlıklı olacaktır. Affettiğimiz herkesle aynı samimiyette aynı iletişimde olmak zorunda değiliz çünkü burada mesafemiz bizi koruyacak olan kalkanımız olacaktır.
Özgürleşmek ve ruhsal olarak hafiflemek için affetmeliyiz. Bunu karşımızdaki insan için değil kendimiz için yapmalıyız.
Affeden insanların, anksiyete ve depresyon eğilimleri diğerlerine göre daha azdır.
İçimizde biriktirdiğimiz affedemediğimiz kin öfke nefret tekrar dönüp dolaşıp bizim sağlığımıza dolanır. Bizim diğer insanlarla iletişimimizi de olumsuz yönde etkiler. Bize dolanan bu bağı çözmeli ve önümüze bakmalıyız.
Tabii hemen bir anda her şeyi affedemeyiz, bununda belirli bir süresi vardır.
Önemli olan bu süreyi uzatıp kendimizi yıpratmamaktır.
Çünkü bu süreyi uzatmak bir yandan da geçmişten kopamamaktır.
Affetmedikleriniz her gün için canınızı yakmaya devam eder. Kendiniz için içinizdeki her haksızlığığı acıyı kini nefreti özgürleştirin.