İnsanlarda olması gereken bir durum… Dürüstlük, dürüst olmak…
Dinimizin gereği, İnsan olmanın gereği…
Dürüst insan sayısı azalınca, dürüstlük de bir meziyet olmaya başladı. Doğru bir algı mı?
Evet, Maalesef doğru bir algı olmaya başladı. Bu bir insan…
yenilmiş yutulmuş gerçek bir dürüst insan olması gerekir. Artık buna böyle bakamıyoruz. Niye bir insanını insan olma özelliğini yerine getirirken hayretler içinde bakıp sanki bir meziyet olarak algılıyoruz ki. Yoksa toplumda yavaş yavaş insan algısı da mı değişiyor?
Eskiden; Dürüst olmak bir ayrıcalık değildi. Çünkü herkes bugünkünden daha dürüsttü.
Son yıllarda her alanda olduğu gibi toplumsal ahlak ve ferdi ahlak anlayışında tam bir erozyon yaşanıyor. Algıların tamamı neredeyse değişti...
Öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki insan olmamız tartışılıyor… Her şey kişisel menfaat ile ölçülüyor…
Ferdi yarar söz konusu olduğunda hiçbir değer önemsenmiyor… Sanki her yol mubah...
Bu gün ortalama bir başka ülke vatandaşı bizden daha dürüst… Bizim her değerimiz kayboldu…
Şu gerçeği artık söylemenin tam zamanıdır. Bizim adımız Müslüman, batılıların iş ve ticaret hayatı, ahlakı Müslüman… “İnsanlık öldü mü?” dedirtecek manzaralarla her gün karşılaşıyoruz.
Şu söz meşhur bir ilahiyatçı profesöre ait…”YOLSUZLUK, HIRSIZLIK DEĞİLDİR…” ÇALIYORLAR AMA ÇALIŞIYORLAR...” Ahlak yapımızı bu iki cümleden daha vahim özetleyecek başka söz var mı?
Dürüst olmayanlar dışlanırdı. Şimdi ise dürüst olmayanların yeni yaftası “işini bilen” olarak kabul görmesi… Normal bir durum mu? Toplum kabul etmiş. Ya da uğraşmaktan bezmiş bir teslimiyet içine girmiş. Cevap da çok basit, nerede bulacaksın dürüst insan.
Toplum hayatımız ve Aile hayatımız son yıllarda ahlaki değerlerimizden uzaklaştırılmıştır… Ahlaki olmayan söz ve eylemler her hangi bir tepki ile karşılaşmıyor. Âdeta çok büyük meziyet olarak görülüyor… Yalan söylemek, ahlak dışı davranışlarda bulunmak sanki ödüllendiriliyor… Dürüstlük bizde meziyet oldu… Halk arasında “NE DÜRÜST ADAM” diyoruz… Hâlbuki dürüstlük en kıymetli ahlaki kural olmalıdır… Özellikle yönetici konumunda olanların tamamı dürüst ve ahlaklı olmak zorundadır…
Ahlaklı olmanın, iyi ve güzel olmanın pasaportu yoktur… Bu değerler bizde rağbet bulmazsa ki bulmuyor, itibar gördüğü yere göç ederler ve oralarda yaşarlar. İslamiyet’in temeli ahlaktır… Müslümanlık ahlak üzerine inşa edilmiştir… Hem Müslüman’ız diyeceğiz hem de her türlü ahlaksızlığa göz yumacağız ya da şahsi menfaatimiz için ahlaksızlık yapanları görmemezlikten geleceğiz…
Bu hastalıklı bir ruh halidir… Tedaviyi gerektirir. Derhâl fert ya da toplum olarak bu tür gayri ahlaki davranışlardan uzaklaşmalıyız…
Eğer ahlaki değerlerimizin yozlaşmasına seyirci kalır isek, hepimizin geleceği felaket olur…
“Adamın birini bir yere getirmişler o işi yapabilir mi”? Diye
Cevap, “hayır tam olarak beceremez ama çalmaz çırpmaz dürüst insandır”.
Evet, bu tür konuşmalara çok şahit olursunuz. Ya işler? “Onlar bir şekilde olur”.
Biz yıllardır o bir şekli bekler dururuz. Biz buyuz, toplum olarak bu yolda da ilerliyoruz. İster kabul edelim ister etmeyelim.
Bence bunu kabul edersek kurtulmak daha kolay olur.
Dürüst olalım. Ama dürüstlüğü bir meziyet olarak kabul edenlerden olmayalım.
Yoksa elimizdeki insan olma özelliğini yavaş yavaş yitirmeye başlarız.
Kısacası olgunlar tam olmuş.Patır patır dökülüyor.