Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak, 2025 yılı bütçesi üzerine yaptığı açıklamada, bütçenin halkın gerçek ihtiyaçlarına karşılık vermediğini vurguladı. KESK, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam eden bütçe görüşmelerinde, iktidara yönelik taleplerini dile getirdi. Koçak, bütçenin halkın değil, sermayenin çıkarlarına hizmet ettiğini belirterek, kamu kaynaklarının adil bir şekilde dağıtılmadığını ifade etti.
“Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!” sloganıyla meydanlarda olacaklarını duyuran Koçak, tüm emekçileri 30 Kasım 2024 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilecek Merkezi Miting’e katılmaya davet etti.
Koçak, “Vergi adaletsizliği gittikçe derinleştirilmiştir. Hem dolaylı hem dolaysız tüm vergilerin yükü biz bordroluların omuzlarına yıkılmıştır. Bugüne kadar yapılan bütçelerde aslan payı hep sermayeye, patronlara, savunma ve güvenlik adı altında silah sanayisine, çatışma ve savaşa ayrılmıştır. Sonuçta emeği ile geçim mücadelesi veren tüm kesimlerin payına yoksullaşma, işsizlik, güvencesizlik ve gelir dağılımı adaletsizliği düşmüştür. Tüm bunlara rağmen iktidar, alın teri ile yaşam savaşı veren ezici çoğunluğu içine ittiği tabloyu 2025 bütçesi ile daha da karartmayı hedeflemektedir”
"İKTİDAR 200 YIL GERİYİ HEDEFLEMEKTEDİR"
Tasarruf paketi ile kamu çalışanlarının servis ve mesai ücreti gibi hakların ortadan kaldırıldığını ifade eden Koçak, “KESK olarak rasyonel diye cilalanan, çare olarak gösterilen ekonomik modelin, daha ilk günlerde IMF’siz IMF programı olduğuna dikkat çekmiştik. Modelin temel ayakları olan 12. Kalkınma Planı, Orta Vadeli Program ve 2024 Bütçesi ile alın teri ile yaşam mücadelesi veren tüm kesimlere bir ‘Bermuda Şeytan Üçgeni Tuzağı’ kurulduğunun altını çizmiştik. İktidar söz konusu modele geçer geçmez 2023 Mayıs seçimlerini kazanmak için kaşıkla verdiğini kepçe ile geri almak için düğmeye basmıştır. Kısacası iktidar OVP ile emekçiler açısından 3 yıl ileriyi değil, 200 yıl geriyi, 19. Yüzyıl kölelik koşullarını hedeflemektedir.
“ENFLASYONDA DÜŞÜŞ TRENDİ SÜRÜYOR!’ DENİLSE DE…”
Türkiye’nin, OECD ülkeleri arasında en yüksek enflasyon oranına sahip olduğuna dikkat çeken Koçak, TÜİK’in düşük gösterilen enflasyon oranlarına rağmen, halkın gelir kaybı yaşadığını vurguladı. Koçak, “İktidar takla attırılan TÜİK rakamlarına dayanarak ‘Enflasyonda düşüş trendi sürüyor!’ dese de bu suni rakamlara göre bile enflasyon düşmemiş, sadece baz etkisi ile artış hızı yavaşlamıştır. Kaldı ki Türkiye yüzde 49,38’lik TÜİK enflasyon oranı ile bile OECD ülkeleri içinde de Avrupa ülkeleri içinde de açık ara öndedir. Avrupa’da Türkiye dışında çift haneli yıllık enflasyon yaşayan başka bir ülke yoktur. Avrupa’daki 31 ülkenin yıllık enflasyonu Türkiye’nin temmuz ayında yüzde 3.23 olan aylık enflasyonun altında kalmıştır. Türkiye’de başta emekliler, asgari ücretliler, işsizler olmak üzere 70 milyon yurttaş yoksulluk sınırı altında, 30 milyon yurttaş ise açlık sınırının altında bir gelirle yaşam savaşı vermektedir. Devletin resmi rakamları da tüm toplumu saran bu yoksulluğu, sefaleti teyit etmektedir” diye konuştu.
“GÜVENCESİZ İSTİHDAMA SON VERİLMELİ”
İktidara seslenerek taleplerini dile getiren Koçak, kamu hizmetlerine daha fazla kaynak ayrılması gerektiğini belirtti. Koçak, “Bizler bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını, halkın, emekçilerin bütçe süreçlerine etkin katılımının sağlanmasını istiyoruz. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini, kadınların güvenceli istihdamının arttırılmasını, kadınları şiddetten koruyacak kamusal hizmetlerin genişletilmesini istiyoruz. Vergide ve ücretlerde adalet istiyoruz. Bunun için; tükettiğimiz her şeyden alınan KDV, ÖTV gibi tüm dolaylı vergilerin düşürülmesini, gelir vergisi birinci dilim oranının yüzde 15 ten yüzde 10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini, kar, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını, vergilerimizden oluşan bütçeden alıp Kamu Özel İş birliği (KÖİ) projelerine, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemine aktarılan Hazine garantilerine son verilmesini, vergilerimizin, ülkenin kaynaklarının güvenlikçi politikalara, silahlanmaya değil; istihdamın, üretimi arttırılması, yoksulluğun ve işsizliğin önlenmesi, adaletin, barışın ve demokrasinin tesis edilmesi için kullanılmasını istiyoruz. Maaşlarımızdaki kayıpların karşılanmasını; en düşük kamu emekçisi maaşının kira, aile, yakacak yardımları ile yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını istiyoruz. Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi hür türlü güvencesiz istihdama son verilmesini, tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.