Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, ES TV’de yayınlanan Soruyoruz programında gazeteciler Tarkan Demir ve Murat Taşkın’ın konuğu oldu.

ARTIK İSTİFA ETMELİ

“Ekonominin iflas ettiğinin tescillenmesidir, belgesidir. İktidarın bunu itirafıdır.” diyen Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, “Ekim ayında böyle bir şey yapmak zorunda kalıyorsanız artık bitmiştir. Biz bunun olacağını yıllardır söylüyoruz çünkü bu iktidar ekonomiyi kötü yönetiyor. İnadına bazı politikaları uygulamaya çalışmak suretiyle bu işi daha da büyüttü. Türk ekonomisinin zaten yapısal bir sıkıntısı var. Türkiye de Cumhuriyetten bu yana büyüme ortalama yüzde 5 ama AK Parti’nin 22 yıllık iktidar döneminde yüzde 5 olmadı. Yani Türkiye’nin 1930’daki 1940’taki 1970’teki büyümesini AK Parti tutturamadı. Şu anda çeşitli oyunlarla çeşitli hukuka ve anayasaya aykırı vergilendirme sistemine aykırı işler yapmak suretiyle yeni yeni vergile çıkarmaya başlıyorlar. Bunu da “milli beka, İsrail saldıracak” falan diye kalkan yapmaya çalışıyorlar. Bunlar artık çaresiz iktidarın halkına doğruları anlatamamasına rağmen çeşitli yollarla zam yapmaya kalkmasının sonucudur. Öyle komik işler var ki bunun ekonomideki boyutunu sorarsanız bilemem. Türkiye’de bu iktidar zamanında bazı fonlara giden paraların nasıl harcanıldığını kendileri itiraf ettiler. Özellikle şu andaki bakan deprem vergilerinin yollara harcandığını kendisi itiraf etmişti. Şimdide savunma sanayii fonuna aktarılacak olan bu 750’şer liranın nereye harcandığını biz ne zaman soracağız? Biz hesabını sorduğumuz zaman yine “yol yaptık, mazot aldık” derse yapacak bir şey yok. dolayısıyla bunların tamamen yanlış işler olduğunu ve itiraz edildiği takdirde hiç kimsenin yunan sayılmasına imkan tanınmaması gerektiğine yani bu zamma itiraz eden sanki ermenisin diyor. Bir suç daha işliyor. Böyle bir şey olmaz. İnsan haklarına aykırı bir iş yapıyorsunuz. İnsanlarda buna itiraz ediyor ve sizde “İsrail saldıracak ne yapalım?” diyorsunuz. Yolun bittiğini gösteren işaretlerdir. Geri çekilmesi lazım ben bu işi yapamıyorum diyerek istifa etmesi lazım. Murat Kurum şu andaki Çevre ve Şehircilik Bakanı, Ekrem İmamoğlu’nun döneminde yağmurlu bir havada metro 18 dakika gecikti diye istifa et diye bağırıyordu. Bunların derhal istifa etmesi lazım.” dedi.

TÜRKİYE’NİN BİRİKİMİ AVRUPALI YAPMAYA YETER

Türk insanından tepki beklediğini dile getiren Başkan Kurt, “Türkiye’nin insan kaynakları, Türkiye’nin sermayesi, birikimi, Türkiye’yi Avrupalı yapmaya yeter. Geçen hafta gördük Türkiye’de Nobel ödülünü kazanan bir ekonomist var. Siz bunu önemsemezseniz, bunun eleştirilerini dikkate almazsanız olacağı budur. Şimdi uçan kuştan, neredeyse nefes almaktan vergi almaya kalkıyorlar. Bu vergi hukukunun temel ilkelerine uymaz. Vergi ya gelirden alınır ya da servetten alınır. Kredi kartı ikisi de değil. Kredi kartıyla borç alıyorsunuz. Borç alan adamdan vergi alınmaz. Şöyle değerlendirseler daha mantıklıydı, 100 bin liranın üzerinde verilen kredi kartlarına banka olarak bin lira olarak vereceksin deseydi olurdu. Banka içinde karlı bir işti. Türkiye’deki ekonomik sıkıntı nedir? Kayıt dışı ekonominin içinde yüzde 50’lilere varan bir oranda olması. Bir ay önce sayın Mehmet Şimşek herkes iş yerine pos makinası koyacak ve kartla çekmeye engel olunamayacak diye bir açıklamada bulundu çünkü kredi kartı belli ölçüde ticareti kayıt içine alıyor. Dolayısıyla kredi kartı kullanana bence teşvik verilmesi lazım. Kredi kartı siz kullandığınız için o iş yeri onu kayda geçmek zorunda ve vergisini vermek zorunda devlette bundan para kazanıyor. Şimdi siz buna engel olarak farklı bir yol izliyorsunuz o zaman insanlar kredi kartı kullanmaz. Türk insanının buna tepki göstermesini bekliyorum. Buna tepki gösteren ne ermeni olur ne kürt olur ne yunan olur. Türkiye’nin resmi savunma sanayisi kaldı mı? Kamuda olan savunma sanayilerini sattık. Eskişehir Hava İkmal Bakım Merkezinden daha büyük bir savunma sanayisi yok. Dünkü cumhuriyette Harb-iş Başkanı Hasan Atak’ın tam sayfa röportajı var. Savunma sanayinin geldiği durumu anlatıyor. 5 bin kişi işten ayrılmış nereye gitmiş bunlar? Yarısı yurt dışına gitmiş. Kaliteli ve nitelikli elemanlara siz 25 bin lira maaş verirseniz bunlar durmaz. Siz bunu niye artırmıyorsunuz? Savunma sanayiyi batırmak için artırmıyorsunuz. Çünkü savunma sanayi özelleşsin istiyorsunuz. Özelleşince ne olacak? Damat gibi birileri zengin olacak. Savunma sanayinin müşterisi devlet, parası garanti. Savunma sanayi ciddi bir iştir ve kamunun elinde olmalıdır. “Bayrak inmez Vatan bölünmez” nidalarıyla vergi toplamanın bir kılıfını hazırlamaya çalışıyorlar. Hava İkmal Bakım merkezinin işçilerine Kırıkkale’deki işçilere Aselsan’daki işçilere sorulmasını isterim savunma sanayi gerçekten var mı?  Yalanlarla dolanlarla göz boyamaya çalışıyorlar. Ne uçak motoru yapabildik ne gemi ne tank. Hani savunma sanayi nerede? Halkımız biz bunları söyledik diye vatan haini yapmasın. Doğruyu anlatmaya çalışıyoruz. Asıl vatan hainliği bizi eleştirmektir. İsrail’in Türkiye’ye saldırmaya gücü yetmez ama 70 yıldır o haritayı görüyoruz. Amerika’da eğitim gören tüm üst düzey yöneticiler, üst düzey subaylar tamamı bu haritanın üzerinde eğitildi. Hangisi itiraz etti? İtiraz eden Türkiye’nin solcuları ama şimdi lafa gelince vatan bölünmez diyorlar. Herkesin kazancı kadar vergi vermesi gerekir.” diye konuştu.

İKTİDARA GİTME MECBURİYETİNDEYİZ

Eskişehir'de vandalların yeni hedefi heykeller oldu... Eskişehir'de vandalların yeni hedefi heykeller oldu...

Kamuoyunun güveninin sarsıldığını söyleyen Kurt, “22 yıldır bu kadar kötü yöneten bir iktidara karşı zafer kazanamıyorsan kendine bakacaksın. Biz bireysel politika yapmaya şartlanmışız. Oysa ki solculuk toplumsal hareket etmeyi toplumsal düşünmeyi gerektirir. Herkes ben diyor. Ne yazık ki sonuç şu anda bir avansta verdiler yerel seçimde yüzde 38 gibi bir oy alındı. Türkiye’nin 1. partisi haline geldik 50 yıl sonra bunu da değerlendirmemiz lazım ama sanki biz 1. parti olmamışız parti 70 yıl sonra yüzde 38’i aşmamış gibi hesap soruyor insanlar. Ben genel başkan olsam acaba olağan üstü kongre toplasam mı? İmza olabilir mi gibi işlerle kamuoyunu meşgul ettik o zaman kamuoyunun güveni sarsıldı. Avans şu an azalıyor. Bunu görmemiz lazım. İktidara gitme mecburiyetindeyiz başka türlü kurtuluş şansı yok ama bakıyoruz bizim partililerin yarısı başka sevdalarda diğer yarısı başka sevdalarda. Tükiye’de bu işler olurken Eskişehir’de il başkanı sen olsan ne olur? Ben olsam ne olur? Milletvekili önseçimle olsa ne olur? Atamayla olsa ne olur? Bunların sırası değil. Bizim yapmamız gereken köy köy gezmek fabrika fabrika gezmektir. İnsanlara o sorunların çözümünün ne olduğunu anlatmak. Biz iktidar olduğumuzda mısırın fiyatı böyle olmayacak, mısır harmanından 3 gün önce mısır ithalatındaki vergi yüzde 5’e indirilmeyecek. Biz bunu anlatmalıyız bundan daha kolay bir şey yok. Erken seçim olmadan bu işler düzelmez. İktidarı erken seçime zorlamak gerekiyor. İktidar olmadan 1. parti olmak bir işe yaramaz. Örgüt denilince Sivrihisar’ın Kaldırım Köyü’ndeki adamı, Seyitgazi’deki Cevizli’nin adamı, Sarıcakaya’nın Mayıslar’daki adamını da anlıyorum. Sadece mevcut il yönetimini anlamıyorum. 16 bin üyemiz var. Birlikte hareket edecekler. O zaman iktidar olunur. Ama bunlarda biri birinin eteğini çekiyor. Yan yana gelemiyoruz. İktidarın elinde devletin bütün gücü, bilgileri ve yönlendirme şansı var. İktidara itaat etmediğiniz zaman vatan haini sayılıyorsunuz. Maalesef bu işin CHP olarak doğrularını uygulama içinde gösteremedik. Göstermek zorundayız. HDP’yle fotoğraf çektirmeye korktuk. Bize HDP’li diyecekler diye. Onlar tıkır tıkır anlaşıyorlar. Türkiye’de yaşayan kürt sayısı 25 milyon, vatandaş kendine kürt diyorsa biz kabul etmek zorundayız ve bu insanlara da kürt olduğunu bilerek muamele etmeliyiz. Bundan korkarsak, çekinirsek o zaman kaçınırız. Diğeri ne yapıyor bir gecede Diyarbakır anneleri çekildi. Hani çok önemliydi dağdaki çocuğu almak için direniyordu ne oldu? Bir gecede kayboldular. Bu planlı gidiyor. Ben senaryoyu iyi kötü tahmin ediyorum. Olacaklar belli. Anayasaya, demokrasi falan Tayyip Bey’in ya da AKP’lilerin çok umurunda değil. Biz 12 Eylül Anayasasına karşı çıktık. 12 Eylül’den sonra yapılan sivil anayasaların hepsine karşı çıktık yanlış ve eksik yapıyorsunuz diye. Şimdi o anayasayı ben savunmak zorunda kalıyorum. Tayyip Bey görevimiz sivil ve demokratik bir anayasa yapmaktır bütün siyasal partiler bizi desteklemek zorundadır diyor. Türkiye’de hukuk yok. Ben hukukçuyum 40 yıldır bu işin içindeyim. Anayasa askıya alınmış. Anayasanın 153. maddesi diyor ki “Anayasa mahkemesi kararları herkesi bağlar. İdare yasama yargı bunlara uymak zorundadır.” Hangisi uyuyor? Hiçbiri uymuyor. Ne barolardan ne hakimlerden ne partilerden ses çıkmıyor. Milletvekili seçilmiş adam hala hapiste. Birinin itiraz etmesi gerekmez mi?” ifadelerini kullandı.

Değişim süreci sancılı olduğunu belirten Kurt, “Ayağa kalkma meselesi bazı arkadaşlarımız tarafından parti içi muhalefetin bir argümanı olarak kullanılıyor. Cumhurbaşkanına karşı herkes ayağa kalkmalı. Cumhurbaşkanına karşı şimdiye kadar CHP ayağa kalkmadı. Cumhurbaşkanlığına engel mi olduk? Cumhurbaşkanı sembolikte olsa bu ülkede herkesi temsil eden bir makamdır. Şu andaki Cumhurbaşkanı bu işi layığıyla yapıyor mu yapmıyor mu o ayrı zaten karşıyız oy vermedik. 1946’da İsmet Paşa Cumhurbaşkanı olduğu zaman seçilen demokrat partili milletvekillerinin bir kısmı ayağa kalkmamış ilk defa. CHP’liler eleştirmişler utanın diye. Demokrat partililerde aralarında iyi etmedik diye konuşmuşlar. 1950’de Celal Bayar Cumhurbaşkanı olmuş meclise gelmiş CHP’liler ayağa kalkmış. Gelenektir, yanlıştır girmeyiverirsin salona. Parti orada ayağa kalktığında sen orada oturursan ben bunun çok şık olduğunu düşünmem. Partide belki hata yaptı. Grubu toplarsın tartışırsın. Kalkmak istemeyenler toplantıya gelmez. Kapalı kapılar ardında aldığınız kararları dayatmaya kalkarsanız CHP’de tepki olur bu doğaldır.” dedi.

CUMHURBAŞKANI ADAYI KİM OLACAK DİYE ÇELİŞKİDEYİZ

Özgür Özel’e karşı bir propaganda başlatıldığına dikkat çeken Kurt, “Partiyi disiplin içerisinde yönetemiyor. Algısına yönelik parti içi muhafeleti yaratmaya çalışanların söylemlerinden kaynaklanıyor olabilir ya da televizyonlarda CHP adına konuşanların hiçbirinin partiyle organik bağı yok. Partide temsil yeteneği ve gücü yok ama oturduğu yerde CHP’yi eleştiriyor. 74 yıl sonra 1. parti olmuşuz yüzde 30 puan sendromunu aşmışsın. 400 küsür belediye kazanmışsın. Türkiye Belediyeler Birliğini kazanmışsın. Türkiye’de nüfusu 100 binin üstündeki belediyelerin yüzde 70’ini kazanmışsın. Buradan hangi başarısızlık çıkar? Halkın nezdinde CHP’nin de Özgür Bey’inde bir karşılığı var. Geçen sene Kasım’da kurultay yaptık mevcut il başkanlarının yüzde 80’i Özgür Bey’e karşı çıkmış. Belediye başkanlarının yüzde 70i özgür beye karşı çıkmış. 2 ay önce tüzük kurultayı yaptık gördük sonuçları. Muhalefet eden 30 kişi, karşı çıkan il başkanı yok. parti içinde de Özgür Bey’le ilgili sıkıntı yok ama basında var. Turhan Çömez kayıtlı yorumcu, bir gün Halk Tv’de bir gün Sözcü’de bir gün tv 100’de. CHP tabanına neredeyse sövüyor. Böyle bir şey olur mu? Muhalif gibi duruyor ama Cemal Enginyurt CHP ile ilgili yorum yapıyor şimdi CHP Genel Merkezinin kusuru şudur, oraya gidenleri oraya CHP diye yazdırmayacak ya da kendi genel başkan yardımcılarını gönderecek. Mesela ben sayın Yalçın Karatepe’nin 4 televizyon gezdiği zaman Türkiye’nin ekonomisini tıkır tıkır insanların gözünün önüne sereceğine inanıyorum. Selin Sayek Böke’nin oturup milyonlara anlattığı takdirde çok daha farklı bir pencere açabileceğini düşünüyorum ama olmuyor. Şu anda Özgür Bey’i yıpratmaya çalışılan bir şey var. Çünkü çelişki yaşıyoruz Cumhurbaşkanı adayı kim olacak diye. Yarısı Ankara’nın yarısı İstanbul’un olmasını istiyor. Şimdi bu sırası olmayan bir şey. Doğru olmayan bir şey. Bizim kenetlenip tek vücut tek yumruk gibi yürüyüp Türkiye'yi kurtaracağımızı insanlara göstermemiz lazım. Bu arada 4 yıl sonra Cumhurbaşkan Ali olur, Veli olur. Biz Ekmeleddin'e oy verdik, Ekmeleddin'le çalıştık yani. Bunlar için niye çalışmayalım? Olur mu? CHP gündemin peşine takılıyor sebebi de bu popülizm. Çok izlenen televizyonlarda insanlar nasıl ilgi çekecekler?” dedi.

“Türkiye'nin birinci derece gündemi ekonomidir.” diyen Kurt sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin sorunu, açlıktır, yokluktur, işsizliktir, üretimsizliktir,  işte ihracat yapamamaktır.  dünyada Avrupalı sayılmayan Afrikalı ülkeler arasında sayılmaya başlayan bir Türkiye'yiz. Bu bizim ihracatımızı da engeller. İthalatımızı da engeller. Türkiye'nin sanayisini de engelliyor. Yatırımcı gelmiyor. Türk yatırımcılar kaçıyor. Niye? Türk malının orada dolaşım imkanı az ve güven yok. Pasaport geçmiyor. Dolayısıyla biz ekonomik sorunları tartışmayalım diye bu tartışmalar atılıyor gündeme.”

HERKES GEÇİM DERDİNDE

Asıl gündemimizi unutturmak için boş konularla oyaladıklarını söyleyen Kurt, “Şu anda bu anayasanın neresini değiştirecekler? Bize onu söylesinler en değişmeyecek şeyi tartıştırıyorlar. 4. madde ne diyor? Bu 3 madde değiştirilemez. Teklif dahi edilemez. Şimdi siz niçin bunu teklif ediyorsunuz? Ya niçin bunu söylüyorsunuz? Tartışılsın diye. Suni bir gündem tartışılsın diye. Emekli maaşıyla geçinilemeyecek. Onu unutturacak. Bizim Ayşe teyzemiz Fatma teyzemiz veya Ahmet amcamız da diyor ki vay anasını Türkiye'yi bölecekler bunlar ya olmaz böldürtmem. Vatan bölünmez. Bayrak inmez. Kahrolsun PKK, bu laflarla o açlığı unutturuyor. Yokluğu unutturuyor. Bize her gün en az 10 kişi geliyor, iş isteyerek. Ve bu 10 kişinin 8’iüniversite mezunu. Birkaç tanesi 2 üniversite bitirmiş. Birkaç tanesi yabancı dil biliyor ve asgari ücretle belediyede çalışmaya razı, çöpçülüğe razı, ne iş verirsen yaparım diyor. Bugün biri geldi, inşaat mühendisi iş arıyor ama mesleğine uygun iş olmasa da  çalışırım diyor. Şimdi burada siz bu arkadaşa hangi anayasayı söyleyeceksiniz? Vatandaşın yüzde 80’inin umurunda değil. Anayasa öyle olmuş, böyle olmuş. Cumhurbaşkanı Tayyip Bey olmuş, Ekrem Bey olmuş, kimsenin umurunda değil. Açlık var açlık. Ben bugün bir yere uğradım. Orada şunu dediler, Osmangazi Üniversitesi'nin önündeki mahallelerde, sokaklarda çok öğrenci oturuyor. Çok öğrenci oturduğu için çok sıkıntı çekiliyor. Halk Ekmek büfesi koyulsun, halk süt, halk yumurta, halk tereyağı gibi ucuz şeyler satılsın diyorlar. Burada başka şeylerden o işi unutturmaya çalışıyoruz. Ben şunu söylüyorum. Bizim anayasamızda 153. madde ihlal ediliyor şu anda. Çok açık. Kimin umurunda? Milletvekili hapiste yatıyor.  Çünkü geçinemiyor insanlar. Bakın çiftçi mısırı biçmiş, satacak siz piyasanın açılmasına günler kala mısır ithalatındaki vergiyi yüzde 5’e indirirseniz açıkta bekleyen gemiler gelir mısırı satar gider. Zamanında da olmuştu böyle. Şimdi bu hastalık bunu anlatabilmeliyiz biz. Köylü bunu görmeli, köylü bunu dinlemeli. Köylü bunun çaresinin de sosyal demokrat, devletçi, kamucu, bir ekonomi modeli olduğunu görmeli, öğrenmeli.” diye konuştu.

DEVLET ADAMININ AYAKLARI YERE BASACAK

“Birikimlerimizle AKP’den çok daha iyi yönetiriz” diyen Kurt, “Para kazanma hırsı başının üstüne çıkmışsa insanların her şeyi yapar. Bunu aşıtmayacağız. Hırslanmayacağız. Devlet adamının ayakları yere basacak. Mantıklı olacak. Ve bu mantıkla da doğruları yapacak. Heyecanlanmayacağız. Devleti yönetmek isteyenler heyecanlanmamalı. Biz doğru hamleler yapabilmeliyiz. Odunpazarı Belediye Başkanı olarak orada çalışan 2 bine yakın kişiyi yöneticinin üst yöneticisi olarak bir olay karşısında heyecanlanır titrer şaşkınlığa uğrarsam orada doğru karar veremem. Türkiye'de de aynı şey. Türkiye'de de Türkiye'yi yöneten ve yönetmek isteyen yöneteceğini insanlara anlatan heyecanlanmayacak. Sakin olacak. Doğruları söyleyecek. Ayaklar yere basacak. Biz programımızla, kadrolarımızla, geçmişteki birikimlerimizle AKP'den daha iyi yönetiriz. Bu kadar net. Bunu gösterebilmeliyiz. Nitekim belediyelerde bunu gösterdik. Aynı şeyi iktidarda da yapabiliriz. Türkiye'de bu işi yapabilecek pek çok bürokrat var. O bürokratlar bize de çalışır, AKP'de de çalışır. Ben gündemi değiştirmek isteyen yirmi tane televizyon kanalında tıkır tıkır hala kayıp programları, evlenme programları görüyorum bu iş devam ederse böyle olur. İktidar olduğunuzda Bir hafta içinde on bin tane yönetici atamalısınız. 5-6 yıldır ciddi anlamda bir belediye sayısı bu kadroları bence yetiştirdi. Özellikle İstanbul Belediyesi çok ciddi kadrolar oluşturdu bir çok genel müdürü aldı getirdi. Üniversitelerden insanları getirdi. Müdür yaptı, amir yaptı. İstanbul'da katıldığım bazı toplantılarda görüyorum civa gibi adamlar var. İstanbul'daki konut işiyle uğraşan birinin başındaki TOKİ'nin eski yöneticisi. Yani hiç sıkıntı yok. İktidar olduğunuz zaman o kadroyu al götür TOKİ'yi ayağa kaldır. Ben düşündüğünü rahatlıkla söyleyen bir arkadaşım. Onun için kimse sevmiyor. Herkes fırçalıyor. Kavga ediyor. Siz 1999’dan beri partinin en üst düzeyde aktörü olan ama 1999’dan beri ne milletvekili seçildi ne de belediye seçiminde partiye oy verdiler. Her defa bir bahane bulunuyor. Gidiyor başka partiye oy veriyor ne yapacağız yani arkasından da bir sürü insan gidiyor. Bu işi böyle götüreceğiz. Başka çaresi yok.” ifadelerini kullandı.

GENÇLER ÖZGÜRLÜĞÜNE DÜŞKÜN

Başkan Kurt, gençlerin kalıplaşmış siyasete mahkum olmak istemediklerini dile getirerek, “1975’teki gibi siyaset hayal ederseniz. Gençler yok. 2025’teki gibi siyaset hayal ederseniz gençler var. Yani bizim partimizin, arkadaşlarımızın birçoğu hala 75’te. Bakın o gençler mesajlaşıyorlar. Tak gereken eylemi yerinde yapıyorlar. Etkinliği yapıyorlar. Yani biz bu kadar genci nasıl topluyoruz? Bizim Odunpazarı olarak üç tane gençlik merkezimiz var. Büyükşehir’in var Tepebaşı'nın var bu gençlik merkezlerinde 70-80 tane üniversite kulübü var. 24 saat çalışıyorlar. Kimisi tiyatro yapıyor, kimisi sinema yapıyor, kimisi müzik yapıyor, kimisi çevrecilik yapıyor, boş durmuyor gençler. Gençler bizim gibi aylak aylak gezmiyor. Gençlerin hepsinin bir işi var. Bir hedefi var ve o hedef doğrultusunda hemen yan yana geliyorlar. Ben birçok tartışmaya katılıyorum. Onlarla sohbet ederken üniversitede tabii bilim olmadığı için, özgürlük olmadığı için bizim limana kaçıyorlar. Ama ben bugün bizim gençlik kolları geldiğinde onlara da söyledim. Ya bizim Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin gençlik merkezlerini bütün siyasetler var. CHP Gençlik Kolları yok mu böyle bir şey olur mu? Bizimkiler başka yüksek politikayla uğraşıyor. Esas genç olan 100 bin üniversiteli var burada. Üç üniversitede 80 bin örgün eğitimli  15 binde açık öğretim var diyorlar. Bu 100 bin öğrenciden biz yararlanamıyoruz. Onlara da söyledim. Nüfus kayıtlarını buraya getirmeyi becersek. Bir milletvekili fazla çıkarırız. Her belediyemiz de şu anda aldığı paradan daha çok para alır. İller Bankası payında ama şimdi üniversiteli geliyor, çöpünü biz temizliyoruz ulaşımını biz sağlıyoruz ama parası Kırşehir'e gidiyor. Ya da İzmir'e gidiyor. Bunu anlatamadık. Biz bu gençlerle yan yana olup da bunu anlatabilmeliyiz. Şimdi gençler kalıplaşmış bir siyasete mahkum olmak istemiyor daha özgür, daha rahat olmak istiyor. Şu bardağı buraya koymak doğruysa destekliyor. Yanlışsa desteklemiyor. Dolayısıyla biz gençleri bu haliyle seveceğiz. Yani gençlere gelip militan, bayrak as, işte şuraya git denmiyor O iş bitmiyor. O eskide kalmış. O iş bitmiş. Biz bunların bulundukları alanda en iyisini yapmalarını sağlamamız lazım. Kitap okuma grupları var gençler arasında. En iyisini sağlamalıyız. En çok kitap okuyanı aramalıyız ya da daha çok insanın kitap okumasını sağlamalıyız. Bizim partilerin böyle bir derdi var mı? Partinin öyle bir derdi olmaz. Resim kulüpleri var. En iyi şartları hazırlayıp onlara buyurun kardeşim burada siz resim yapın. diyebilmeliyiz. Müzik grupları var oturup çalacaklar gürültü yapacaklar. Şimdi bunlara o imkanı sağlamalıyız. Onları biz serseri gözüyle görürsek bunlardan da bir şey olmaz gözüyle görürsek olmaz.” dedi.

BELEDİYENİN İHMALİ YOK

Tarım topraklarının korunması devletin görevi. Dolayısıyla devlet çıkardığı kanunlarla bu toprakları tarım dışında kullanılmasını engellemeye çalışıyor ve bunu yaparken de ilgili belediyeye külfetler yüklüyor. Diyor ki sen buna yık, engelle falan. Şimdi özellikle Sarısungur özelinden çıkarak gidersek burada bir grup gelmiş. Tarlayı almış kooperatifi kurmuş. Oraya bahçe diyor onlar ama senin bahçe küçük ev büyük. Evleri yapmış satmış. Biz duyunca gereken tespitleri yapmışız. Tamam orada bir kaçak yapının olduğunu tespit etmişiz. Ama bu kaçak yapıyı kim yaptı? Cezayı kime vereceğiz? Onu bulmamız 2 yıl sürdü. Kooperatif diyor ki ben yapmadım. Üye diyor ki ben yapmadım. Kooperatifin üyelerinin kim olduğunu bilmiyor. Üyelerinin listesini ticaret odasından alamıyor. Yani bir sürü uğraştıktan sonra ceza verilir hale getirip cezayı verince savcılığa suç duyurusunda bulununca savcılık aşamasında tabii o zamana kadar 2 yıl geçti. Savcılık aşamasında bazıları itiraf etti. Onlara yürüdük. Bazıları dedi ki ben yapmadım. Kimin yaptığını ispat edemedik. Çünkü kooperatifin orada bir parseli yok. 50-100 dönüm tarlanın içinde bir hissede hangisi olur? Hangisi Ali'nin, hangisi Veli'nin belli değil. O işler aşıncaya kadar birçok davalar açıldı. Biz yıkma kararı aldık. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. O arada af beklentisine girdiler. Af beklentisine girince gelen hakimler ya biraz sabredin af çıkacak havasına girdiler falan derken bizim işler uzadı. Her seferinde yürütmeyi durdurmayla karşılaştık. Sonunda Toprak Koruma Kurulu artık kanundaki görevini hatırladı ve bunlara yıkım kararını verdi. Tebliğ etti bize. Biz de onlara dedik ki şu gün yıkacağız dedik. Onlar dava açtı. Şimdi açılan dava üzerine mahkeme yeniden yürütmeyi durdurma kararı verdi. Biz ertesi günü yıkacaktık bir gün önce akşamüstü kararı geldi. Şimdi mahkemenin, yürütmeyi durdurma konusundaki kararını buradan tartışacak değilim. Ayıp olur ama şunu söylediler oda bir gelişmedir, Şu evrakları bir görelim. Belediye göndersin onu da inceleyelim. 10 gün süre verdi bize 10 gün sonra ben bir daha inceleyeceğim dedi. Umarım o incelemede yürütmenin durdurulmasına gerek olmadığına karar verir. Biz de işlemini gerçekleştiririz. Çünkü bunlar ne hobi bahçesi olarak tarıma bir imkan sağlıyor. Ne de organik tarım yapıyoruz filan diyorlar. Öyle de bir şey yok. Bakın bahçe görünmüyordu. Hepsi ev elli dönümlük tarla. Ev haline gelmiş. Aralarındaki yol otopark ve küçük küçük de saksı koydukları bahçeler gibi bu tamamen kanun kötüye kullanarak iş yapılmaya çalışılıyor. Biz bunları yıkacağız. Biz bizim bunları yıkmamız demek bunlara zarar vermek amacıyla hareket ettiğimiz anlamına gelmez. Biz bu işlemi yapmazsak neredeyse bütün tarım alanları bu hale dönüşecek. Odunpazarı bölgesinde Bunların bir kısmı yapı kayıt belgesi arıza. Yapı kayıt belgesi alanları yıkma şansımız yok. Devlet onu korudu. Ama yapı kayıt belgesi alıp da yapı kayıt belgesi iptal edilenler var. Odunpazarı'nda 2 bin tane. Biz bunların hepsini yıkacağız. Söylüyoruz kendiniz yıkın. Hiç olmazsa ekonomik bir değer olur. Belki işe yarar filan diye insanlar direniyor son dakikaya kadar ama eninde sonunda bu yıkılacak ve normal bir tarım alanı haline dönüşecek. Bedellerini de biz harcadığımız paranın yüzde 20 fazlasını da bunlardan alacağız. Belediyenin ihmali yok. Bunlar belediye planlı alanların dışında yapıldı. Tarla olduğu için biz belki de ya ihbar üzerine haber alıyoruz, ya bittikten sonra arkadaşlarımızdan biri görüyor.” dedi.

KURUMLAR ARASI İŞBİRLİĞİ YOK

AK Parti döneminde sürekli imar affı çıktığı için insanların imar affına güvendiğini dile getiren Kurt, “Bunları hangi devlet kurumu biliyor? Devlet Su İşleri biliyor. Niye biliyor? Tarımsal amaçlı su kullanacağım diye müracaat ediyorsunuz. Devlet Su İşleri buna izin veriyor. Elektriği de Devlet Su İşleri su kuyusu kazdırdığı için elektrik idaresi de ona burada tarımsal amaçlı bir sulama var diye elektrik veriyor. Şunu Tarım İl Müdürlüğünün bilmesi lazım. Burada bir su kuyusu açıldığına göre tarımsal amaçlı hangi tarım ürünü kullanılıyor diye bakması lazım. ÇKS belgesi alıyor çiftçi. Dolayısıyla bu kurumların hepsi biliyor ve o bilen kurumlar ne yazık ki burada yanlış bir şey yapılıyor demiyor. Aldıkları paraya bakıyorlar. Belki ziraat odası da çiftçi belgesi veriyor. Oda alıyor en son belediye görüyor. Çünkü belediye ben buraya ev yapacağım diye başvuran yok. Bu konuda bir bütünsel anlamda iş birliği yapılması lazım. Her yer belediye olduğuna göre örneğin mahallenin bir tarım amaçlı su kullanıldığını gören DSİ burada tarım yapılıp yapılmadığını araştırmalı. Tarım değil de burada icraat yapılıyor. O zaman bize bildirmeli. Bizde işlem yapmalıyız. Kurumlar arası bir iş birliği yok. Dayanışma yok. Bazıları sırf belediyeleri zorda bırakabilir miyiz diye kararlar vermeye başladı. Tarım İl Müdürlüğü bize yıkın diyor. Tepebaşı bir taraftan biz bir taraftan yıkmaya çalışıyoruz. Bir köye gittim. Köylüyle oturduk sohbet ediyoruz giderken de baktım köyde yapı kayıt belgesi iptal edilen kaç yer var orada çünkü yapılaşma var. 30 tane evin yıkılması için bize yazı geldi. Sohbet ederken tabii o onlar da geldi. Dediler ki, başkanım bizim yol kötü, çöp konteyneri yok çöpümüzün alınmıyor, biraz da greyderle bir şey yapsak falan. Bende muhtara dedim ki, bunlar listede var mı? Var dedi. Siz önce bir evi kurtarın dedim. İmar affı denilen şey insanları bu işe yöneltti. AKP döneminde 5-6 kere imar affı çıkmış. Herkes yine imar affı çıkacak diye bu işi yapmaya kalktılar. Hatta çok önemli ve büyük bir politikacımızın yeğenleri var burada bu işi yapan. İmar affını nasıl olsa çıkaracağız diye yapıyor tarlayı hazır hale getiriyor. Diyor ki bu tiny house’u benden alırsan. O zaman hiç sorunun olmaz diyor vatandaş bir de  onlardan alıyor. Bu iktidar böyle. Biz yaparsak suç kendileri yaparsa rahat elde ediyorlar. Gelir elde etmiş oluyorlar. Müslümanların ticaret en önemli unsurlarından birisi onlar devam ediyor bu işe.” diye konuştu.

TOKİ’YE GÜVENMİYORUM

Başkan Kurt, TOKİ’nin sistemine karşı olduğunu belirterek, “Yoksulların ev sahibi olmasını sonuna kadar destekleyen, savunan biriyim. Bir insana yoksul dendi diye alınıyorsa ben özür dilerim. Yani kastım onlara bir taciz etmek değil. Ben gördüğüm gerçekleri anlatıyorum. Ders çıkarsınlar. Ona göre tedbir alsınlar. Çünkü Vadişehir’de biz yaşadık bunu. Orada yaşananları burada yaşamasınlar istiyorum. Karapınar'da yaşananların burada yaşanmasını istemiyorum. Bu arkadaşlarımızın şunu bilmesinde yarar var ben yaptığım işi doğru yapmaya çalışan insanlardan biriyim. Bakın 29.09.2002 tarihinde TOKİ bizden yazı istemiş. Biz de bir yazı yazmışız, İlgili birimlerimizle yapılan incelemede söz konusu alan belediyemiz sınırları içinde 1/1000 ölçekli uygulama planı sınırları dışında kalmaktadır. Söz konusu parseller Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenen Aşağı Çağlan Mahallesi Kocakır Mevki rezerv yapı alanı içinde yer almaktadır. Bahşi geçen bölgede belediyemizce yapılmış veya planlanan herhangi bir proje bulunmamakta olup Kayapınar Mahallesi 503, 504, 507, 510, 513 ve 517 parsellerin bitişiğinde yer alan Kızılinler Eşenkara Termal Turizm Merkezi 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarına uyulması ve ilgili kurumlardan uygun görüş alınması durumunda planlanmasında belediyemizce bir sakınca bulunmamaktadır. Bundan sonra da TOKİ planlamış ve yapmış. Bu arkadaşlara diyorum ki bakın TOKİ'ye güvenmeyin. Ben güvenmiyorum. TOKİ ne demiş? 10 yıl vade taksit bin 604 lira toplam fiyat 192 bin 500 TL yine hisseli parseller 112 bin 500 lira 937 lira taksit, 10 yıl vade yine hisseli parseller 112 bin 500 lira  937 lira taksit 10 yıl vade. İş yeri toplam 350 bin lira taksit 2 bin 633 lira 120 ay vade demiş. Bu nasıl bir vade? Müstakil parsellerde bin 604 liradan müşterek parsellerde 937 liradan başlayan sabit taksitlerle. 10 yıla varan faizsiz ödeme sistemi. Peşinat yüzde 10. Geri kalanı 120 ay. Başvurular 2022 yılı Kasım ayında e-devlet üzerinden yapıldı. Daha sonra noter huzurunda kura çekildi ve arsalar kime çıktığı belli oldu ilk evim, ilk arsam ve ilk iş yerim projeleri bu alanda gerçekleştirilecek. Başvuru yapabilenlerin 2022 yılı geliri 16 bin lirayı geçmemeli. Müstakil arsalar 350 metrekareyle 500 metrekare arasında olacak şekilde belirlendi. Arsalar üzerine yapılacak 150 metrekareyi aşmayacak, 75+75 olmak üzere iki kat yapılabilir. Müstakil arsalar için ödemeler bin 604 liradan başlayan taksitlerle 10 yıl boyunca faizsiz olarak yapılacak toplam tutar 192 bin 480 lira olacak ancak 2024 yılında Konya'nın Akşehir ilçesinde fiyat 942 bin 900 lira olarak belirlendi. 192 bin 480 lira olacak olan fiyat Konya'nın, Akşehir'in de aynı statüdeki şey 942 bin 900 lira olarak veriliyor. Eskişehir'de kaç olacak? Biliyor muyuz? Böyle alışveriş olur mu? Müşterek arsalar için ödemelerin 937 liradan başlayan taksitlerle yapılacağı söylendi. Bu devam edecek mi etmeyecek mi? Eskişehir'de proje için fiyatlar henüz belli değil. Ancak bir evin maliyetinin metrekare başına 15 bin ile 20 bin lira arasında olacağı düşünüldü, düşünülmekte. Bu durumda evin toplam maliyeti 2 milyon 250 bin lira ile 3 milyon lira arasında olacak. Nasıl sabit? Benim itirazım bunlara. Eğer bu arkadaşlar bu benim bu itirazlarımda rahatsızsa ben geri çekeyim itirazı. Ben TOKİ'nin sistemine karşıyım. TOKİ bu insanları kandırmamalı. TOKİ planına uygun plan yapmıyor. TOKİ'nin oraya yerleştireceği ortalama 16 bin küsür kişi için oraya Büyükşehir Belediyesi otobüs seferi koymak zorunda. Kanalizasyon altyapısını önlerken yapacak ama ana boruyu Büyükşehir götürecek. ESKİ götürecek. Nasıl götürecek? Bizle iş birliği yapıp ortak bir planlama yapmış mı? Yapmamış. Biz o boruyu oradan oraya aşırmak için, kanalizasyonu oradan oraya aktarabilmek için hangi enerjileri harcayacağız? Hazır mıyız? Hala ne Büyükşehir’e, ne Odunpazarı'na, TOKİ'nin bir şeyi yok. Vadişehir’de 213 santim kot farkı var ve kot farkının dibindeki arsaya yol geçmiyor artık. O insanların orada ev yapma şansı bitti. CiMER'e şikayet etmiş vatandaş. CİMER'den bize geldi biz öyle öğrendik. Diyor ki ben bu arkama giremiyorum. Ne olacak? TOKİ'ye diyoruz ki yaptım geçtim. Şimdi TOKİ imar yolunu kendi sınırlarının içine almış. Duvarı da çekmiş. Insanları sokmuyor. Bize de diyor ki bu imar yolunu teslim al. Ya sen imar yolunu ne hakla kendine alıyorsun? Şimdi bunları yaşayacaklar Vadişehir’in ilk etabında 2014’ten sonra yaşadık. Bütün yolları tekrar düzelttik. Kaldırımları tekrar yaptık. Parkları, bahçeleri biz yapıyoruz hala. Dolayısıyla ben bu insanların ucuz konut elde etmesini savunan bir kişiyim. Sol sosyal demokrat bir düşünce sahibi olarak bu işin devlet tarafından yapılmasının bir zorunluluk olduğunu bilen bir kişiyim. Ama ben bu eleştirileri yaptım diye bu arkadaşlar bana küsüyor. İnşallah onlar haklı çıkar. Ben daha fazla bir şey tartışamam bu noktada. Ama şunları eleştirmesem mi? Sabit taksit yapmıyorsun. Yani burada ben okumadan konuşmuyorum ki. Bunun sonu o müstakil 350-500 metrekarelik arsalarda villalar çıkar. 2 yıl içinde yapmak zorundalar, 3 milyon lira maliyet. İnşallah yapabilirler. Bunları birinin anlatması lazım. Ben muhalefetim. TOKİ'nin yaptığı yanlışların düzgün yapılmasını istiyorum. Sen bunu tam tersine tüccar haline dönüştürürsen TOKİ arsaya para vermiyor. Plan projeye para vermiyor. Harç ödemiyor, vergi ödemiyor. Ama müteahhitle aynı paraya ev satıyor. Biz şehrin imarını bozacak işe karşıyız. Eskişehir'de Odunpazarı Belediyesi'nin gelişmesini engelleyen TOKİ'dir. Karapınar ikinci etap 52 hektar. Vadişehir 150 hektar, daha bunları bitirmemişsin. 450 hektar Kocakırı gecekondu önleme bölgesi yaparak TOKİ tarafından el koyuyorsun hazinenin arazisine. Bunlar bitmedi. Bunları bitir. Kocakırda bu devam ederken bin dönüm Yeni Sofça’daki Hara'nın yerini de  TOKİ'ye devrettiler. Toplu konut yapacağım diyor.” diye konuştu.

SİSTEM YANLIŞ

İmarla ilgili yetki ve sorumluluğun yerel yönetimde olması gerektiğini savunan Kurt, “Odunpazarı Belediyesi olarak bildiğiniz imar planı yapıp genişleme ihtiyacı hissettiğimiz zaman gideceğimiz yer yok. Büyükşehir Belediyesi’nin kabul etmediği hiçbir şeyi biz yapamayız. Ama Büyükşehir Belediyesi de biz de dahil, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünüz vesayet altındayız. Biz yapmazsak Çevre Şehircilik yapıp getiriyorlar. Bizim Eskişehir'de var usta kooperatifçiler, bize uğramıyorlar bile gidiyorlar Ankara'dan burası bilmem ne sitesi, yapıyorlar geliyorlar. Parayı da onlara veriyorlar. Bize sormadan burası tornacılara, burası otomobilcilere.  Normal şartlarda bir plan yapılırken şehrin imardan sorumlu birimi belediyedir. Belediyeyle birlikte yapılır. Ben Şehircilik Bakanı olsam böyle gelen taleplerde derim ki kardeşim gidin belediyeni halledin. İyi ki geldiniz belediyeye bir kazık atalım demem. Burada bizim imarla ilgili yetkimizi tamamen elimizden almışlar. Bizim garibana yetiyor bizim gücümüz. Örneğin Odunpazarı Belediyesi bir planı yaptı. Büyükşehir Meclisine gönder Büyükşehir Meclisi bakmalı, burası yanlış olmuş arkadaş demeli. Büyükşehir Meclisinde bir yanlış oldu. Çevre Şehircilik Bakanlığı ya da Müdürlüğü ya olmaz arkadaşlar demeli ama tersine oluyor. Biz yapıyoruz. Çevre Şehircilik diyor ki, ya abi böyle olur mu? Gariban adam bırak diyor hukuka aykırı diyorsun. Olsun göz yumuver diyor ya. Şimdi biz bunu yapmadığımız için tersine işliyor işler. İmarla ilgili ciddi anlamda yerel yönetimler yetkili ve sorumlu olmalı. Yanlış yapmamalı. Elbette ona katılıyorum. Yargı denetimi mutlaka olmalı. Diyoruz ki bak bu Büyükşehir sistemi yanlış. Sazova’yı hiç görmeyen bir taşra ilçesinden gelen belediye meclis üyesi Sazova'yla ilgili karar veriyor yanlış diyoruz. Bu düzelmeli diyoruz. Bu yetmedi. Şimdi Ankara'dakiler Eskişehir'i bile görmeden Eskişehir'le ilgili karar veriyor. Benim itirazım budur. Yoksa Egemen Bey’in ev sahibi olmasını isterim desteklerim ama benden dediler ki mesela siz bize ne yardım edeceksiniz? Ben size ne yardım edebilirim? Belediye olarak benim böyle bir görevim yok. Üstelik tasarruf tedbirleri böyle bir şey koymuş. Greyder bile gönderemem. Dolayısıyla bunları olumsuzluk gibi göstermeye çalışmanın bir anlamı yok.”dedi.

PLANI BEĞENDİKLERİ HALDE YETKİ VERMEDİLER

Küçük Sanayi Sitesi ile ilgili AKP'li meclis üyeleriyle bu işi organize edemeyince bakanlığa gittiklerini söyleyen Kurt, “Bunlar karşı çıktı işte kaç kat vereceksin falan diye sisteme uygun değil. Biz sizle şu konuda uzlaşabilirsek afet riskli alan ilan edin yetkiyi de bize verin. Biz burayı yapalım dedik. Tamam dediler afet riskli alan ilan edildi. Resmi Gazete'de yayınlandı. Bundan sonra bir ay içinde yetkiyi bize devredeceklerdi. Biz de elimizdeki planla o işi yapacaktık ama devretmediler. Devretmeyince bazı girişimlerimiz oldu alamadık ve öğrendik ki Eskişehirli o zamanın politikacıları yaptırmıyoruz dediler. Müsteşar bana dedi ki bizi aştı, sarayla halledin bu işi. Biz yapamıyoruz diyerek geri çekildiler. Sonuçta bize bu yetkiyi devretmeleri için biz birkaç kere yazı yazdık. Bize verdikleri cevaplarda dediler ki diye yetki devretmeyi düşünmüyoruz. 21.11.2017 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mekansal planlama genel müdürlüğünce yetki devri talebi uygun görülmedi. Siz bize 1/1000’lik ya 1/5000’lik planları yapın. Gönderin bir bakalım belki düşünürüz. Biz de diyoruz ki ya bak bir kere böyle dediniz. Biz yaptık. Sanayi çarşısı çerçevesinde bu planlar öyle kolay yapılmıyor. 66 Hektarlık bir yer sanayi çarşısı planlarını yaptırdık. 3 milyon küsür lira para ödedik. Maketini bile yaptı getirdi adam. Beğendiğiniz halde bize yetki vermediniz. Bizim plan boşa gitti. Şu anda eğer yetkiyi verecekseniz biz yapalım. Bize bir yazı yazın. Yetki veriyoruz ya da yetkiyi verdik diye. Biz ona göre başlayalım diyoruz. Garantiyi de vermiyorlar. Biz her sefer yazıları yazmışız. Bize verdikleri cevapta böyle bir şey yok diyor. Daha önceki uygulamalarda Büyükşehir’e yazmışlar. Bu porsuk kenarındaki afet riskli alanlarda  çalışmasına başlayın biz size yetkimizi vereceğiz diye ama  bize vermiyor. Dolayısıyla biz plan falan yaptırmıyoruz. Çünkü şu anda bizim yaptırmış olduğumuz plan bozuldu. Niye? Bir sürü yönetmelik dolayısıyla o yenilenmesi lazım ve biz bir ihale yaptığımız zaman 66 hektarlık bir yerin planlanması eğer Gündoğdu'yu da oraya katarsak 100 hektara yakın bir yer planlanması tahmini 15-20 milyondan aşağı olmaz. E ben şimdi yetkiyi alamayacaksam 15-20 milyonu niye harcayayım?  O bölgedeki mülk sahiplerinin de iş yeri sahiplerinin de bu konuda duyarlı olması lazım. Yani şu anda hiç kimsenin oradan memnun olduğunu iddia etmemiz mümkün değil, herkes şikayetçi ama bize geliyorlar diyorlar ki asfaltını yap. Sizin afet riskli alan ne demek? Her an yıkılabilir. Felaket olacak demek. Şimdi ben orada felaket olacak bir yere niye para harcayayım? Nasıl harcarım?” dedi.

BAZI SAYIŞTAŞ DENETÇİLERİ MİLİTAN

Sayıştay denetçilerinin insanları korkutma ve caydırma hedefiyle hareket ettiğini söyleyen Kurt, “Bazı sayıştay denetçileri militan. Bir şey çıkmayacağını biliyor. Ama o eleştirileri görünce bizim memurlarımız imza atmaya korkuyor. Dolayısıyla biz sayıştay denetiminden korkmuyoruz ama sayıştay denetçisinin baskısından korkuyoruz. Yenikent'teki kültür merkezi inşaatımızı denetleyen normal şartlarda neyi denetler? Evrağa bakar, evrak uygun mu değil mi ona bakar. İnşaatın başına gitti ölçümler yaptı ve betonun altındaki kablonun 7 milim olması gerektiği ve bunun kontrol edilmesini istedi kazdı orayı kontrol etti. Biz burayı denetlesin diye İller Bankası'yla protokol yaptık. Şimdi bizim dışımızda bir kamu kurumu dolayısıyla kamunun sorumluluğuyla denetledi. Biz onlara güveniyoruz. Onlar bize doğru dediği için biz bu işi kabul ediyoruz onlar bize parayı ödeyin dediği için ödüyoruz. Siz niye kuşku duyuyorsunuz? İller Bankası'ndan dedik. Bu sefer de dedi ki sizin kendi mühendisleriniz var niye denetletmiyorsunuz? İller Bankası’na niye para veriyorsunuz?
Böyle denetimi kabul etmiyorum, bu denetim değil.” diye ifade etti.

SAYIŞTAY DENETİMLERİ DENETİMLİKTEN ÇIKTI

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, Eskişehirspor’a yapılan desteklerin eleştirilmesi üzerine savunmada bulunarak, “Bütün belediye meclis üyelerine savunma için gönderdik. Eskişehirspor'a Eskişehirspor Eğitim Vakfına verdiğimiz bilboardların kamu zararı olduğunu 4 milyon liranın belediye meclis üyeleri tarafından ödenmesi gerektiğiydi. Hatta yazıyı belediye meclisine sevk eden memurun da sorumlu olduğunu. Şimdi belediye meclisine yazıyı sevk etmiş bir dilekçe gelmiş dilekçeyi belediye meclisine göndermiş. O yazıyı yazan da onu havale eden başkan yardımcısı da sorumlu tutuluyor şu anda. Belediye meclis üyeleriyle beraber. Şimdi burada denetim, yerindelik ve uygunluk denetimidir. Bir işi yapmışız biz, vakıfla uzlaşmışız. Vakfa, bilboardları vermişiz. Bunun karşılığında vakıf bize antrenör desteği, malzeme desteği, alan desteği gibi şeyler veriyor. Biz ortak bir protokol yapmak amacıyla meclise sunmuşuz. Mecliste AKP'li CHP'li MHP'li bütün meclis üyeleri oy birliğiyle karar vermiş. Sonra o verdiğimiz karar Kaymakamlığa gitmiş Kaymakamlık incelemiş. Evet bu işbirliği olabilir uygundur demiş imzalamış vermiş. O zaman dedim ki, kaymakam niye sorumlu değil? Havale eden memur sorumlu da aferin diyen kaymakam diye sorumlu değil. Şimdi bunlar tamamen çelişkili. Hem şimdi AKP'li meclis üyeleri diyor ki ne olacak? Söyleyin rüşvet mi aldık? Kendi menfaatimize bir şey mi yaptık? Dolayısıyla sayıştay denetimlerinden ben denetim olmaktan çıktığı için şikayetçiyim. Uluslararası bir festival yapmışız. Festivale davet ettiğimiz gruplara ya da belediyelere demişiz ki Ulaşım, kendinize ait, konaklama ve diğer giderler bize ait. Gelin tamam, onlar da gelmiş. Bulgaristan'dan gelmiş. İki şoför mecbur biz onları otelde yatırmışız, yedirmişiz, içirmişiz. Müfettiş diyor ki bu ulaşım giderlerindendir. Ulaşım onlara ait olduğu için otel parasını veremezsiniz. Diğerlerinde sorun yok. Böyle bir şey olur mu? Eleştiri olur mu? Yani dolayısıyla ben bunların hepsini şikayet ettim. Sayıştay başkanlığına da ettim. Grup başkanlığına da ettim. İnşallah gereğini yaparlar. ben defalarca söyledim. Kanun maddelerini de koydum. Biz Odunpazarı Belediyesi olarak sadece o yeri veriyoruz. Organizasyonu  yapan şirket bu panayırlarla ilgili yönetmelik gereği kimden izin alacaksa alıyor. O beni ilgilendirmez.” dedi.

Kaynak: HABER MERKEZİ