Kasım Ayının Derin Hüznü

Abone Ol

Kasım ayının ilk günlerindeyiz.  Eylül'ün tatlı serinliği, Ekim'in sarı yaprakları yerini Kasım'ın soğuk ve sisli sabahlarına bırakır.

Ağaçlar iyiden iyiye çıplak kalmış, rüzgârlar daha serin esmeye başlamış, akşamlar ise çoktan karanlığa gömülmüştür. Kasım, kışın habercisi olan bir geçittir aynı zamanda. Sonbaharın son günleri yaşanırken doğa, adeta derin bir uykuya hazırlık yapar.

Bizim için Kasım ayı her şeyden önce hüzün ayıdır, matem ayıdır. 10 Kasım, içimizi tarifsiz bir hüzünle dolduran, Ata'mızın vefatını andığımız günü içinde barındırır.

Saat 9'u 5 geçe her şey durur, zaman saygıyla eğilir. Millet olarak gözlerimizde aynı hüzün, yüreklerimizde aynı minnet duygusuyla anma törenlerinde buluşuruz. Bu nedenle Kasım ayı buruktur. Hasret ve özlem dolu bu günde, ülkemizin banisi, önderimiz Atatürk'ün mirasına ve ilkelerine olan bağlılığımızı bir kez daha yüreğimizde hissederiz. Yıllarca değişmeyen bir biçimde hala O’na dil uzatan mankurtları, o’nun sayesinde bu aziz vatan toprağında özgürce konuşan nankörlerin olduğu bir zaman diliminde gireriz Kasım ayına.

Kasım, aynı zamanda hazan mevsiminin de sonudur. Sararmış yapraklar toprağa karışırken, bir devrin sona erişini simgeler. Sizce de öğle değil mi? Dökülen yapraklarla dolu sokaklar, bir vedanın hüznünü taşır. Her gün biraz daha soğuyan hava, kışın kapıda olduğunu hatırlatır bize; kış, Bozdağ’dan, Kuşakkaya’nın zirvelerinden adeta göz kırpar ki kış hazırlıklarınızı tamamlayın diye! Ve kasım ayının değişmez gri gökyüzü, yavaşça çiseleyen yağmur, rüzgarın inceden inceye hışırtısı…

Birkaç gün önceydi. Ailece şirin ilçemiz Sarıcakaya’da, bağ bahçe işleriyle uğraşırken Kasım ayında olduğumuzu hissettiren o soğukla irkildim. Bahçemizdeki üzüm, dut ve kayısı ağaçlarının yapraklarını sessizce döküşünü izlerken içim burkuldu. "Bir gün biz de bu dalından kopan yapraklar gibi hayattan kopup gideceğiz," diye düşünceler geçti zihnimden. İşte kasım ayı, içimize işleyen bu melankolik havayı beraberinde getiriyor. Anladım ki kasım, ayrılıkların, vedaların ve anıların ayıymış meğer.

Kasım akşamları ise farklı bir atmosfere bürünür. Erken inen karanlık, sokak lambalarının sarı ışığında titreyen yapraklar, hafif bir sisle sarılmış caddeler… Bu atmosfer, kışın gelişiyle birlikte doğanın içine çekildiği dinginliği hissettirir. Aynı zamanda kendi içimize dönme, hatıralarımızla baş başa kalma zamanıdır. Kasım, geçmişten geleceğe uzanan bir köprüdür; kışa hazırlanan doğanın sessizliği, insanın da kendine döndüğü bir dönemi simgeler.

Kasım ayı her yıl olduğu gibi yeniden kendimizi sorgulama, sevdiklerimize daha sıkı sarılma ayı olur. Kasım'ın kasvetli havasında geleceğe dair umutlarımızı yeniden yeşertiriz, tıpkı kışın ardından gelen bahar gibi. 

Kasım, ayrılıklar kadar yeniden doğuşu da beraberinde getirir. Atatürk'ün mirasını anımsarken, onun bizlere emanet ettiği değerleri, azmi, yeniliğe olan inancı ve cesareti bir kez daha özümseriz. Bu yönüyle Kasım, hem geçmişin hem de geleceğin ayıdır diyebiliriz dostlar.

Bu satırları yazarken bilgisayarımın arka fonunda usta sanatçı Koray Avcı’nın "Yine Aylardan Kasım" adlı şarkısı çalıyor. Bu şarkı, Kasım ayına farklı bir anlam katarken; her yıl aynı hüzünle, aynı özlemle karşıladığımız, bizler için hem bir veda hem de yeniden doğuş demek. 

Kasım’ın sessiz, duru ve vakur hüznü hepimizin kalbinde yankılanırken, Atamızı özlemle ve de şükranla anıyoruz ve arıyoruz. 

Kasım'ın getirdiği bu derin hüzünle, Türkiye'nin aydınlık yarınlarına olan inancımızı bir kez daha içimizde hissediyor ve ona her zamankinden daha sıkı sarılıyoruz.