İbadet; yaratan ve hükmeden, hükümranlığı elinde tutan ve bizi sonsuz rızıklarla donatan Allah (c.c)’a karşı bağlılığımızı, kulluğumuzu, sevgi- saygı ile gösteren her türlü davranış ve düşüncenin adıdır. İnsanların yaratılış gayesi, Yüce Allah’a kulluk ve ibadet etmektir. Allah Teâlâ (c.c) şöyle buyuruyor: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zâriyât 51/56). İbadet kapsamlı bir kavramdır. Allah’ın emirlerine uyup nehiylerinden kaçınmaktır. Bu da ancak Kur'an ve sünnetin bilinmesi ile gerçekleşecektir.
Allah’ı övgü ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Şunu bilmemiz gerekir ki, her canlı kendi diliyle zikrini- şükrünü yapar. İbadet tevhitten sonraki ilk çağrıdır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki ona şunu vahyetmiş olmayalım; benden başka hiçbir ilah yoktur, öyleyse bana ibadet edin” (Enbiya 21/25).
İbadet, Kur'an ve sünnetteki emirleri yerine getirmek ve yasaklardan kaçınmaktır. İbadet, insanı ve toplumu değiştirir ve böylece kurtuluşa erişilir. Kurtuluş ancak kullukla mümkündür. Çünkü insan o zaman huzurlu ve mutlu olur. “Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz” (Hac 22/77) buyrulmaktadır.
İbadete hiçbir şey engel değildir. Yüce Allah buyuruyor ki: “Nice insanlar vardır ki; ne bir ticaret ne de bir alışveriş Allah’ı anmaktan, namazı gereği gibi kılmaktan ve zekât vermekten kendilerini alıkoymaz... Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar” (Nur 24/37). İbadetler insanı takvaya yani Allah’ın emirlerini hakkıyla yaşamaya sevk eder. İbadetler ahiret için hazırlıktır. Allah buyuruyor ki; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın...” (Haşr 59/18). Öyleyse insan, işlediği ameller vesilesiyle ya kurtuluşa erer ya da kaybedenlerden olur. Ahirette geçerli akçe, Allah’ın huzuruna teslim olan bir kalple gitmektir. İbadetlere insanların ihtiyacı vardır Yaratanın ihtiyacı yoktur. Huzurlu- mutlu olmak istiyor ve iyi bir hayat yaşayarak Allah'ın huzuruna gitmek istiyorsak ibadetlerimize devam etmeliyiz. Çünkü “...Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur” (Ra’d 13/28).
İbadetlerin bizlere ne gibi mükâfatı vardır? Biz inanıyoruz ki hiçbir kulun yaptığı şey karşılıksız kalmaz, yaptığı iyilikler boşa gitmez. Allah şöyle buyuruyor: “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir” (Zilzâl 99/7-8). İbadet etmemenin cezası insanlara ahirette mutlaka sorulacaktır. Allah buyuruyor ki; “Sizi cehenneme sokan nedir? Onlar şöyle derler: Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik. Boş ve anlamsız şeylere dalanlarla biz de dalardık” (Müddessir 74/42-45). Dünya ve ahirete faydası olmayan boş şeylerin bizlere vebali vardır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Kim benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır...” (Tâ Hâ 20/124).
Etrafına ibret nazarıyla bakan inatçılıkla gözü ve kalbi körelmemiş bir kimse, hakikate işaret eden birçok delil görebilir. Böyle bir kimse evrenin tek bir yaratıcı tarafından yönetildiğini görecektir. Bu kadar şeyi yaratan ve mükemmel bir şekilde idare eden Allah, insanı da en güzel şekilde yaratmıştır. İşte bunun bir şükrü olarak da ibadet etmemiz gerekmektedir.
İnanan insan, inandığı gerçeği diliyle söylemeli ve hayatında uygulamalıdır. Çünkü hayata geçirilmeyen bir inanç zamanla yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Allah Teâlâ, bizleri, emirleri doğrultusunda yaşadığımız takdirde, dünyada bolluk, huzur, mutluluk içinde; mahşerde ise yalnız kalmaktan kurtulmuş olarak cennetine kavuşmakla mükâfatlandıracaktır...
Dilaver ŞAHİN
İl Müftü Yardımcısı