Eskişehir

"Geç gelen adalet, adalet değildir"

Eskişehir Baro Başkanı Barış Günaydın, Baro Hizmet Binası’nda düzenlediği basın toplantısında Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanma süreci hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Günaydın, “Geç gelen adalet, adalet değildir. Adaletin hızlı ve etkili bir şekilde tesis edilmesi gerektiğini vurgulamak isterim” dedi.

Abone Ol

Eskişehir Baro Başkanı Barış Günaydın Baro Hizmet Binası’nda basın mensuplarıyla bir araya gelerek, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanma sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.  Tutuklama kararının hukuki açıdan somut bir gereklilikle desteklenmesi gerektiğini belirten Günaydın, kararın hızla verilmesi gerektiğini vurguladı. "Geç gelen adalet, adalet değildir" diyen Günaydın, hukukun işlerliğinin ve adaletin sağlanmasının önemine dikkat çekerek, süreçle ilgili net ve şeffaf bir açıklama yapılması gerektiğinin altını çizdi.

Günaydın, adaletin herkes için eşit şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayarak, hukukun üstünlüğü ilkesine olan bağlılıklarını yineledi. Bu süreçte toplumun güvenini sarsacak bir durum yaşanmaması için hızlı ve doğru bir yargılama sürecinin işletilmesi gerektiğini belirtti.

"Dil yargılanma hakkını da zedeleyen bir durum"

İfade özgürlüğünün anayasa ve İnsan hakları Mahkemesi’nde güvence altına alındığını belirten Günaydın, verilecek cezanın öngörülmesinin ise öngörülemez olduğunu ifade etti. Günaydın, “Ülkede hukuk devleti ilkesinin sağlıklı işleyebilmesi için yargı süreçlerinin şeffaf, tarafsız ve ölçülülük ilkesine uygun bir şekilde yürütülmesi gerekiyor. Özellikle siyasal muhalefette olan kişilerin, muhalif kimliklerinden bağımsız olarak, gece yarısı evlerinden alınması ya da özgürlüğü derinden etkileyen tutuklama gibi bir konunun gerekliliği mutlaka somut bir şekilde ortaya konmalıdır. Ümit Özdağ açısından değerlendirdiğimizde, tutuklama gerekçelerinin hukuki açıdan incelenmesi gereken unsurlar içerdiğini görüyoruz. Bu bağlamda ifade özgürlüğü ve eleştiri hakkı gündeme geliyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26’ıncı maddesi ifade özgürlüğünü güvence altına alırken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesi de ifade özgürlüğünü açıkça düzenlemektedir. Demokrasilerde siyasetçilerin eleştiriye açık olması gerektiği de bu bağlamda kabul edilen bir gerçektir. Yargılaması devam eden bir süreç olduğu için, tutuklamanın haklılığı ya da haksızlığı hukuki bir süreç gerektiriyor. Ancak eleştiri hakkının ve ifade özgürlüğünün kullanımında, tutuklama gibi ağır bir tedbirin gerekliliği mutlaka somutlaştırılmalıdır. Açıklamada somut bir şiddet çağrısı ya da ölçülebilir bir tehlike var mı? Bu noktalar açıkça ortaya konmalıdır. Hukukun üstünlüğü, üstünlerin hukuku olmamalıdır. Yargı süreci başlamış durumda. ‘Mahkeme ne zaman olur? Cezalar ne şekilde belirlenir?’ gibi sorular ise, maalesef Türkiye’de öngörülmesi zor bir alan. Bazı durumlarda tutuklamalar jet hızıyla yapılırken, yargı süreçleri yıllarca uzayabiliyor. Bu durum, adil yargılanma hakkını da zedeleyen bir durum. “Geç gelen adalet, adalet değildir” sözünü hatırlatarak, adaletin hızlı ve etkili bir şekilde tesis edilmesi gerektiğini vurgulamak isterim” diye konuştu.