Şehirler; sadece cadde, park, yol, bina gibi fizikî yapılardan ibaret değildir.
Bir şehrin o gizemli varlığını, söz konusu şehrin tarihi, kültürü, mimarisi, musikisi, edebiyatı, sanatı, folkloru, maddi ve manevi zenginliği, yetiştirdiği seçkin insanlar meydana getirir.
Şehre ruh katan bütün bu özelliklerin de aslında insan ürünü olduğu unutulmamalıdır.
Öyleyse şehre ruh veren, orada yaşayan veya orada yatan insanın bizzat kendisidir. Şehir ile insan arasındaki ilişki iki sevgilinin münasebeti gibidir. Şehri var eden insandır, insanı da hayatta tutan şehirdir.
Nasıl insandan yoksun olan şehirler adeta ölü mekânlar ise şehirden yoksun olan insanlar da eksiktir. Zira şehir cansız yapılardan oluşmaz, o yapıların içerisinde varlığını sürdüren insanla birlikte bir anlam ifade eder.
Başka bir ifade ile insan, kendisi tarafından kurulan ve kendisini üreten şehirle kurduğu ilişki ile bir ruh üretir.
Bu nedenle şehirler de aynen insanlar gibi canlıdır ve hayattadır.
Bu kadar girizgahtan sonra asıl yazmak istediğimiz konuya gelelim.
Anadolu’nun iki kadim şehri… Eskişehir ve Gümüşhane.
Düşünüyorum da aklıma gelen birçok ortak özellikleri var. Ama bugünlerde bir ortak özellik var ki kent sakinlerini derinden üzen ve düşündüren.
Biri doğduğum diğeri doyduğum şehir. İkisinin de orta yerinden çaylar geçiyor: Porsuk ve Harşit.
Eskişehir, Porsuk Çayı ile hayat bulan, kültür ve sanatın iç içe geçtiği bir şehir.
Gümüşhane, Harşit Çayı'nın serinliğinde yetişen tarihi ve doğasıyla içimde hasret kokan bir şehir. Çarpık kentleşme her gittiğimde gözüme çarpsa da…
Yazılarımızı takip eden okuyucular anımsarlar, Eskişehir’deki Gümüşhaneliler Derneği olarak faaliyetlerimizi “Porsuk ile Harşit’in dostluğu ve kardeşliğine” adadık. Yine Gümüşhane’de Süleymaniye Mahallesi’nin adı halk arasında Eskişehir olarak bilinen.
Gelelim asıl yazmamız gereken bir diğer ortak noktaya. Yukarıda da belirttiğimiz gibi kentlere değer katan faktörlerden biri de o kentin ismini taşıyan arması ve futbol takımıdır. Bir tarafta Anadolu efsanesi unvanlı Eskişehirspor nam-ı diğer Es Es, diğer tarafta ise Gümüşhanespor.
Eskişehirspor, Anadolu futbolunun gurur kaynağı, geçmişiyle futbolun sembolü.
Gümüşhanespor, Karadeniz'in futboldaki temsilcisi, azmi ve mücadelesiyle bilinen bir takım.
Bu iki takıma gönül veren taraftarların ağzını bıçak açmıyor bugünlerde.
Mazisi başarılarla dolu Es Es, futbolda kendisine yakışmayan bir ligde şu an.
Maalesef Gümüşhanespor da bu yıl aynı kaderi yaşayarak amatör kümeye düştü.
Bu iki güzide kulübümüzün ortak kaderi amatör kümede olmaları. Nereden nereye…
Yazarken bile insanın içi sızlıyor.
Amatör kümeye hiç yakıştıramadığımız iki takım da içinde bulunduğu bu vahim durumdan çıkmak için büyük uğraşlar veriyor. Borç yükü altında bu işi nasıl başaracaklar belli değil.
Aslında Türk futbolunun içinde bulunduğu turnusolu, Eskişehirspor ve Gümüşhanespor.
Anadolu’da bir çok şehir takımı bunlardan farklı değil.
Genelde sporu, özelde futbolu severim. Ama böylesine sevdiğim futbola gönlüm yukarıda yazdığım sebeplerden dolayı uzun zamandır küs. Başarısızlıkları kanı durdurulamayan bir yürek yarası içimizde!
Eskişehirspor’un bir zamanlar Avrupa kupalarında boy gösterirken bugün amatör kümede adı duyulmadık, yeri bilinmedik kasaba takımlarıyla aynı ligde oynaması üzücü.
Gümüşhanespor uzun bir aradan sonra bu yıl amatör kümede mücadele edecek.
Gümüşhanespor’da geçtiğimiz günlerde olağanüstü genel kurul yapıldı, başkan adayı zor bulundu. Taraftarlardan birisi “Kimse yoksa ben varım” dedi ve başkan oldu.
Anlayacağınız işler iyi gitmiyor.
Bildiğimiz kadarıyla kentlerin seçilmiş ve atanmışları borca batmış kulüpleri ayağa kaldırabilecek mi, bekleyip göreceğiz.
Eskişehir ve Gümüşhane gibi kadim şehirlerin futbol takımlarının bu zorlu süreçten çıkması, sadece bu iki şehrin değil, tüm Türkiye'nin futbolseverlerinin ortak dileğidir.
Bu şehirler ve takımları, tarihlerinden aldıkları güçle yeniden ayağa kalkacak, geçmişin başarılarını yeniden yakalayacaklardır.
Geçmişte olduğu gibi gelecekte de Eskişehir ve Gümüşhane'nin adını başarılarla anmak ümidiyle...