Ülkelerin tarihinde yüzyıllar, çok önemlidir.
100. yıla ulaşan nadir milletlerden biriyiz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı hepimize kutlu olsun.
Atatürk’ün vasiyeti 29 Ekim 1933’te 10. Yıl Nutku’nda. Vasiyeti yerine getirelim: “Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne mutlu Türk'üm diyene!”
Atatürk’ün ifadesini bir kere daha onun ağzından tekrar ediyoruz: “Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.”
100. yılı, planlanmış faaliyetlerle kutlayacağız.
Kutlamalar deyince unutmayacağım, unutamayacağım hatırlar canlandı zihnimde hemen.
Cumhuriyetimizin ellinci yılında Yunusemre Öğretmen okulunda öğrenciydim. Kutlamalar çok heyecanlı, .çok canlı geçmişti. Okulumuzdaki bütün öğrenciler gibi ben de aşağıda ilk bölümü olan Bekir Sıtkı Erdoğan(1926-2014)’ın yazdığı Necil Kazım Akses(1908-1999)’in bestelediği 50. Yıl Marşını ezbere biliyordum:
Müjdeler var yurdumun toprağına tasına
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yasına
Bu rüzgârla şahlanmış dalga dalga bayrağım
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk'ün özgür başına.
Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu”
100. yıl için ülkemizde marş yazıldığını henüz bilemiyorum. İnşallah vardır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu, Türk Milleti’nin yücelttiği 29 Ekim’de 100 yaşına girecek Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı için Azerbaycan devlet sanatçısı Turan Manafzade'nin yazıp bestelediği marş şöyle:
“Türk’üz biz Türk
Önderimiz Atatürk
Şanlı tarihimiz
Hep cesur, asil ve hür.
Tarihler, destanlar yazan, ey aziz milletim
Payidar ol Cumhuriyetim!
Denizde, havada, karada gücün yeter
Bayrağın nesillerden nesillere geçer
Sonsuz sevgi ve minnet ile
El ele, kalp kalbe
Başın dik yaşa, canım Türkiye’m!”
Turan Manafzade’ye şükranlarımı sunuyorum.
Ne güzeldi 50. Yıl faaliyetlerimiz. Okulumuzda öğrenci örgütümüz mektup kâğıtlarına ve zarflarına 50. yıl logosu bastırıp sattırmıştı. Sevdiklerimize çok mektup yazık o zarflarla. O yıl çıkan kültür bakanlığı yayınlarının tamamında bu logo vardır. Resmi öğretmenimiz rehberliğinde okulumuzun uygun olan her yerine logoları yağlı boyalarla çizmiştik. Seri ellinci yıl konferanslarını unutamam. ‘Cumhuriyetimizin 50. Yılında Türk Şiiri’ konulu verdiğim konferans notlarımı ve rahmetli Mehmet Kaplan’ın Kültür Bakanlığı yayını ‘Cumhuriyet Devri Türk Şiiri’ kitabını hâlâ saklarım.
Cumhuriyetimizin 75. Yılı kutlamalarında öğretmen ve yönetici idim. Eğitim bölgemizdeki faaliyetler 50. Yıl faaliyetlerinde geri kalmazdı. Teknolojik gelişmeler, işimiz daha da kolaylaştırıyordu. 75. Yıl logosu okulumuzu olduğu gibi bölgemizi de süslemişti. Okul spor takımlarındaki baskılı eşofman ve tişörtlerden bir örnek almadığıma hâlâ pişmanım. Değişik ebatlardaki rozetlerimi belli zamanlarda çıkarır, sever, okşar tekrar arşivime kaldırırım. Eğim bölgemiz organizesiyle verdiğim ‘Cumhuriyetimizin 75. Yılında Dilimiz’ konferansımdaki performansıma ben de hayran olmuştum inanın.
Evet; Cumhuriyetimiz, başlı başına bir başarı hikâyesidir. Türk Cumhuriyeti, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir. Ümmetten millete geçiştir Cumhuriyetimiz. Cumhuriyet, umuttu, azimdir, kararlılıktır.
Hedeflenen başarılardan ulaşılamayan da var elbette. Var ama milletimiz lehine başarılan o kadar çok kazanım var ki. Evet; Cumhuriyetimizin bu kazanımlarına sahip olmak zorundayız.
Unutmayalım, unutturmayalım. 20 Ekim 1927’de Gençliğe Hitabe’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk, şöyle diyor: “Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
100. yıl kutlamalarında da aynı coşkuyu görmek, aynı coşkuyu yaşamak arzusundayım.