Geçtiğimiz yılda kadın cinayetleri ve şiddet vakalarında endişe verici bir artış yaşandığını belirten Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Funda Kökçınar, “Devletin bu noktada çok keskin ve katı bir tavrı olması lazım. Bu tavrı göremeyince failler körükleniyor. Yaptıkları şeyler devlet tekelinde meşrulaştırılıyor” dedi.
"Şüpheli kadın ölümleri de 21 olarak kayda geçti"
Kadın haklarını geriletecek ve kadını yalnızca aile içinde var etmeyi hedefleyen politikaların öne çıktığını belirten Kökçınar, “2024 yılı son 10 yılın en yüksek kadın cinayeti sayısına ulaştığımız yıl oldu ne yazık ki. Burada doğrudan devlet üzerinden verilere ulaşamıyoruz. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu gibi kaynaklardan ancak verilere ulaşabiliyoruz ve 2024'te Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 394 kadın cinayeti var ve şüpheli kadının önünde çok fazla ne yazık ki son yıllarda da çok arttı camdan atlama vakaları ile birlikte 258 de şüpheli kadın ölümünden bahsediyoruz. 2024 yılı kadınlara karşı ayrımcılık, eşitsizliğin çok fazla derinleştiği ve akıllanmaz önerilerin yapıldığı hatta günlük hayata geçirildiği bir yıl oldu. 2025'te aynı şekilde ‘Aile Yılı’ ilan edilerek aslında bunun hala meşrulaştırılacağına kadını sadece aile içinde var edeceklerini ima ettikleri bir yıl olarak önümüzde duruyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre Şubat ayında 16 tane kadınımız katledildi. Şüpheli kadın ölümleri de 21 olarak kayda geçti. Bunu seneye vurduğunuzda ne kadar yüksek olduğunu görebilirsiniz” diye konuştu.
"Cinayet işleyen erkeklerin çoğu"
Kökçınar, kadınları korumak için mevcut yasaların yeterli olduğunu fakat uygulanmadığını belirterek, “6284 sayılı kanunumuz var, medeni kanunumuz çok yeterli ama infaz kanunlarının şu an yeterli olduğunu düşünmüyorum kadına yönelik şiddet temelinde ele alındığında. Cinayet dosyalarına haksız tahrik indirimleri çok yaygın ve Pınar Gültekin dosyasında olduğu gibi haksız tahrik indirimini de artık her dosyaya uyguluyorlar ve burada sadece erkeğin herhangi bir beyanı yeterli hale gelmeye başladı. Haksız tahrik indirimlerinin kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet dosyalarında uygulanamayacağına ilişkin İstanbul Sözleşmesi'ndeki madde çok önemliydi. Haksız tahrik indiriminin ciddi bir indirimi de var yani ömür boyu müebbet hapis cezası almıyor cinayet işleyen erkeklerin çoğu. Çok fazla dosyada bu indirimi görebiliyoruz. Bu indirim şartlarının tekrar bu kanunun düzenlenmesini, yeniden yapılmasını zorlayıcı olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
"Devlet tekelinde meşrulaştırılıyor"
“Cezasızlık cinayetleri ve şiddeti besliyor” diyen Kökçınar şöyle konuştu: “Yoruma çok dayalı mesela canavarca hisle öldürme yani tasarlayarak öldürme burada yargı bütünlüğü de yok açıkçası her mahkeme farklı bir karar verebiliyor. Haksız tahrik indiriminin çok keskin bir şekilde kadın cinayeti dosyalarında uygulanmaması gerektiği kanaatindeyim. Genel olarak kanunlar yeterli olsa da uygulama konusunda yargı bütünlüğü olmaması sebebiyle ciddi sorunlar yaşanıyor. Pınar Gültekin dosyasından gidecek olursak sanığın devlete teşekkür ettiğini biliyoruz duruşma esnasında İstanbul sözleşmesi kaldırıldığı için. Böyle bir algı yaratılıyor. Cezasızlık aslında yok kanunlara baktığımızda ceza oranları da yeterli fakat bu indirimler yatar oranlarını çok düşürüyor. Bu yatar oranları ile insanlarda failleri gerçekten motive ediyor ve bundan ceza almayacağı inancı oluşuyor insanlarda. İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılması da böyle bir inanç oluşturdu. Devletin bu noktada çok keskin ve katı bir tavrı olması lazım. Bu tavrı göremeyince failler körükleniyor. Kendi yaptıkları şeyler devlet tekelinde meşrulaştırılıyor. Kanunlarımız iyi olsa da iktidarın ve siyasilerin diliyle de çok ilgili olduğunu düşünüyorum.”