Memlekette suya sabuna dokunmadan yazarsan makbul olursun. Sistemi eleştirirsen, yolsuzlukların üzerine gidersen başına gelmeyen kalmaz. Bilmezler ki gazeteci doğal muhaliftir.
Her şeyi sorgular...
Doğruları yazan bir yolculukta isen, ulvi bir görev olarak bir şeyleri araştırırsan, hapı yuttun demektir. İktidar sahipleri emir buyurur “tıkın” içeri..
Neden yazdın?
Savcılar hazır ve nazırdır.. her zaman bir kulp bulurlar.. Hemen kopyala-yapıştır uyduruk bir “iltisak iddianamesi” zaten hazırdır?
Tıkın içeri..
Gazeteciler, her rejimde “düzenin” siyasi vesayeti” altındadır.
Sonra ortaya çıkıp sözde kahvaltı verip günün anlamını vaaz ederler.. Senede bir gün çalışan gazetecileri hatırlarlar.
Sonrası malum..
ESKİŞEHİR DE BASIN ZATEN ÖZGÜRDÜ...
10 Ocak, Çalışan Gazeteciler günü… Kimler? Hatırlıyor dersiniz?
Devletin Valisinden, Belediye başkanları, siyasi partilerin milletvekilleri, il ve ilçe başkanları, STK’ ların, odaların başkanları günümüzü kutlarlar! Sonra ne kadar kurum ve kuruluş varsa kutlama mesajlar çekilir. Demeçler verilir. Kimler? Demeç vermez ki!
Kahveciler odası başkanı bile?
Şimdi sosyal medya var ya. Birde o çıktı başımıza.. Bu günümüzü kutlayan kutlayana.
Basının, haber almanın kutsallığından başlanır ve devam eder.
Her yıl yasak savmaca kutlama mesajları, görüntülerle birlikte TV haberlerin en başında yer alır.
Çalışan gazeteciler ancak, 10 Ocak'ta hatırlanır. Bir haber yaparsın hemen sansürlenir..
Aman çıkarlarımız bozulmasın..
Sıkıysa yaz. Sonrasında tıkın içeri!
Hâlbuki basın halkın sesidir, gözüdür, kulağıdır. Özgürlüğüdür. Her ülkenin gazeteleri, TV kanalları vardır ama ne kadar özgürdür?
Bu soru tartışılır durur.
Yıllardan beri, bozuk plak gibi. İğnenin ucu takılmıştır bir kere.
Bu günün aslında bizler için hiçbir önemi yoktur. Ömür biter yol bitmez kamyon arkası yazılar gibiyiz... Gazeteciler cenneti değil, cehennemi sorgular.
Medya buluşmalarında kahvaltılar verilir.
Nutuklar çekilir.
Bizlerde hatırlanacağız! Ya? Adam ömründe üç yayın veya özgürlükler konusunda okumamıştır ama, gazetecilere fetva verir. Günün anlam ve önemini kahvaltıya giden basın mensupları, “önemli demeçleri” verenlerden öğrenirler.
Sanki.
Bizlerde, onlardan gazeteciliği bu açıklamalardan öğreniriz. Basının, haber alma ve ifade etme özgürlüğünden, bahsedilir.
Basın 4.kuvvettir falan denilir.
Demokrasinin temel taşıdır falan denilir.
Bunlar yıllardan beri bizlere anlatılan masallardır.
İnanan inanır..
Sektörün en önemli sorunları hiç konuşulmaz. İstihdam politikaları konuşulmaz. Ücretlendirme politikaları hiç konuşulmaz..
Aslında yapılacak olan bellidir. Yeni bir medya iletişim yasası. Nedense olmuyor.
Basın sürekli tehdit altındadır.
Sonra düşünen yazarları, “tıkın” içeriye ileri demokrasi adına uygun adım marş “F” tipinde geçici süre istirahat edeceksiniz!
Neden düşündün, araştırdın, yazdın!
İddianame bir yılda ancak hazırlanır. Mahkemeye çıkacak günleri bekler durursunuz. Sonra iddianamenin içleri boş olduğu, uyduruk olduğu anlaşılınca salını verirsiniz..
Beraat..
Peki, içeride özgürlüğünün alındığı ve yattığın süre? Eeee kolaymış gazeteci olmak, o da yaşamın hatırası.!
Piyango.
ÖZGÜRLÜK İÇERİDE..
AKP iktidarın sözcülerine göre, Gazeteciler mahpuslarda değillermiş.
Onlar, “tutuklu da” değildirler!.
Tutuklananlar gazetecilik yaptıklarından değil, terör örgütlerine dolaylı olarak, basın yoluyla yardım destek verdiklerinden tutukludurlar. Güç kimdeyse onlar belirler bizlerin ne olup olmadığımızı. Siyasi iktidar hep gerçek gazetecilere göz dağı verir.. Gazeteci potansiyel suçludur zaten ya da teröristtir…
Kendilerinin iktidar olmak için, kimlerle kol kola girdiklerini hatırlatmaya görün… Bunları hatırlatıp yazan gazeteci onlar için çok tehlikelidir.
Tez elden tıkın içeri. Güneş yüzü görmesinler.
Veya ayağına kelepçe takın.
YERELDE GAZETECİLİK YAPMAK ZORDUR
Yerel de gazetecilik yapmak gerçekten çok zordur. Gazeteler, resmi ilan ve reklamlarla ayakta kalırlar. Resmi rakamlara bir göz attım. Üniversite mezunu en çok işsizlik basın-yayım sektöründe.
Üniversitelerin, 4 yıl LİSANS eğitim veren fakülte veya iletişim mezunlarının basın ve yayım dünyasında istihdamları çok düşüktür.
Rakamlar bunu söylüyor. Onun için medya şövalyeleri işi sosyal medya üzerinden gazeteciliğe dökmüştür..
Birkaç ttwet attın mı hey hey gazetecisin. Nasıl olsa denetim dışılar_
ARTIK HER DAKİKA TEKNOLOJİ DEĞİŞİYOR...
Şimdi, teknoloji konuşuyor. Haberler, ajansların havuzundan çekiliyor.
Haberler ekranda akıyor. İyi bir editör varsa seç beğen al.
Editörlerin işi kolaylaştı.
İnternet çıktı, zaten “mertlik” bozuldu.
Ivır zıvır ile kopyalama yapıştırma ile doldurdukları sayfalarında dışında. Ne var ki?
Hepsi “aynı tornadan” çıkmış gibi..
Basında bir “tek tipleştirme” almış başını gidiyor.
Kimliksizleştirme, itibarsızlaştırma!
Neymiş?
Basın özgürmüş… Geç bunları. Artık internet gazeteciliği var. Sosyal medyada etkili olmuş durumda. Politik-analiz yapan köşe yazıları çok daha önemli hale geldi… Düşünce ve farklı bakış açısı sunabilmek için çok araştırma yapmak, detayları görebilmek..
Bütün mesele bu... Yoksa sahibinin sesi olursun.
YENİ BİR MESLEK KANUNUNA İHTİYAÇ VAR.
Meslekte çalışanlar büyük umutlarla üniversite de “medya iletişim” veya bir lisans veya üstü eğitim almışların öz eleştir yapma zamanı geldi de geçiyor bile. Bu gençlerimiz mağdur oluyor.
Ne yapsınlar?
Patronların “iki dudakları” arasına sıkışmış durumdalar.
Kimin? İletişimci, gazeteci, televizyoncu, programcı, haberci, muhabir, yazar, olup olmadığının hiçbir önemi yok.
Ne okuyup okumadığının da.
Canlı yayınlarda bile akıllı cep telefonları ellerinden düşmüyor..
Merak edip şöyle bir tarama yapın bakın kimlerle karşılaşacaksınız?
Medya sektöründe fonksiyonel ve çeşitliliğin en çok yer aldığı bir alan. Bu camiada herkes çok biliyor..
Öyleki 2 tane tırışkadan modüler yazı yazanlar bile gajeteci oluyor.
Muhalif olmak nasıl olsa hiçbir işe yaramıyor? Günümüzün trendi iktidardan yana olmak.
Yazarsan on- line sansüre uğrarsın. Yani sözün kısası ya, varaka paçavrası olursun, ya gazete olursun.
Tercih vatandaşın.
Velhasıl, gazeteciliğin dayanılmaz cazibesi artık çok gerilerde kaldı. Zira ilk önce onlar silkeleniyor..
Basın Özgürdür dedik ya!..
Eğer bir toplum gazetecilerin kıymetlerini bilmiyorsa demokrasiyi hak etmemiş demektir. Z.Ç