İslam dini, birlik, beraberlik ve kardeşlik dinidir. Yüce Allah (c.c.); “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki, size merhamet edilsin” (Hucurât 49/10) ayetinde, iman bağıyla bir araya gelenlerin kardeş olduklarını, kardeşler arasındaki dargınlıkların giderilmesi, birliğin beraberliğin sağlanması ve Allah’a karşı gelmekten sakınılması gerektiğini, ancak bu şekilde Allah’ın rahmetine ulaşılabileceğini bize haber vermektedir.
Şüphesiz müminlerin gönüllerini birbirine bağlayan en önemli bağ kardeşlik bağıdır. Bu ise, Allah’ın müminlere bahşettiği en güzel nimetlerden biridir. Yüce dinimiz İslam, insanlığın mutluluğunu hedefler. Mutluluğun temel şartlarından biri de birlik ve beraberliktir. Zira birlik ve beraberliğin olduğu yerde kardeşlik, huzur, bereket ve rahmet bulunur. Allah Teâlâ bir ayet-i kerimede; “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız” ( Âl-i İmrân 3/103) buyurarak bizlere birlik ve beraberliği emretmektedir.
Bu ayet-i kerime ile Cenab-ı Hak bizlere, cahiliye döneminde birbirine düşmanlıklarıyla ün salmış Evs ve Hazreç kabilelerine mensup kimseleri iman bağıyla nasıl kardeşler haline getirdiğini hatırlatmaktadır. O gün gerçekleştirilmiş olan İslam kardeşliğine, birlik ve beraberliğe, bugün daha fazla ihtiyaç duymaktayız. Dün Medineli Ensar; mallarını, topraklarını ve ailelerini bırakıp göç eden Mekkeli muhacir kardeşlerinin ihtiyaçlarını nasıl karşılamış ise, bugün bizler de Ümmet-i Muhammed olarak zorda, sıkıntıda olan mümin kardeşlerimize aynı şekilde yardımcı olmak durumundayız.
Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde; “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman’ın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim Bir Müslüman’ın ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter” (Müslim, Birr, 58) buyurmaktadır.
Kur’an’ın öngördüğü birlik, beraberlik ve kardeşlik; sevinçte ve kederde beraber olmayı göze alma, bunu fiilî olarak gösterme, sevme, sayma, merhamet etme, yardımlaşma ve dayanışma ruhuyla olur. Müminler, bütün unsurlarıyla birbirine bağlı bir vücut gibidir. Nasıl ki vücudun bir uzvu rahatsız olduğunda aynı acıyı bütün vücut hissederse, dünyanın neresinde olursa olsun bir müminin duyduğu ızdırabı diğer mümin kardeşleri de derinden hissetmelidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.); “Müminler, birbirlerini sevme, birbirlerine merhamet etme ve şefkat gösterme konusunda bir vücut gibidirler. Vücudun bir organı rahatsız olsa, diğer organlar uykusuzluk ve hararette ona ortak olurlar” (Müslim, Birr, 66) buyurmaktadır.
Tarih boyunca birlik ve beraberlik içinde yaşayan toplumlar, daima güçlü olmuşlardır. Buna karşılık, birlik ve beraberliklerini koruyamayan toplumlar ise tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir.
Rabbimiz ibadetler noktasında dahi ferdîlik yerine birlik beraberliğe önem verir. Cemaatle kılınan namazın yalnız kılınan namazdan daha sevap olması, cuma ve bayram namazlarının cemaatle kılınma zorunluluğu, zekât, fitre ve fidye gibi zorunlu infakların bakmakla yükümlü olmadığımız fakirlere verilme zorunluluğu, Hac ibadetinin vaktinin ve yerinin belirlenmiş olarak aynı zaman ve mekânlarda yapılması, İslam’ın birlik ve beraberliğe verdiği önemi gösteren işaretlerdendir.
Kuran’da Ümmet kavramı, birkaç farklı anlamda kullanılmasına rağmen; daha çok bütünlük, birliktelik, herhangi bir özelliği nedeni ile bir araya gelmiş topluluk manasında kullanılmıştır.
Âl-i İmrân suresinde; “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden, bir ümmet (topluluk) bulunsun…” (Âl-i İmrân 3/104) buyrulmaktadır.
Sonraki ayette ise; “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır” (Âl-i İmrân 3/105) buyrulmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de; “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir” (Buharî, İman, 4);
“Hiçbiriniz kendiniz için arzu ettiğinizi kardeşiniz için de arzu etmedikçe iman etmiş olmazsınız” (Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 59) buyurarak, din kardeşliğinin önemini vurgulamıştır.
Allah’ın emirlerine uyulmayan ve bu sebeple tefrikanın hâkim olduğu, birbirine düşman, birbirinden şikâyetçi insanlardan oluşan toplumlarda huzur ve sükûn olmaz; eziyet, sıkıntı, kriz ve belirsizlik baş gösterir. Çünkü İslâm, kendisine inananları öncelikle ümmet yapmayı hedefler. Bütün emir ve yasakları Müslümanları birlik ve beraberlik içinde bir ümmet yapmak içindir. Şu ayet-i kerime bunu açık ve kesin olarak ortaya koymaktadır: “Allah’a ve Rasûlüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir” (Enfal 8/46).
O halde Kardeşlerim! Allah’ın emirlerine, Peygamberimizin öğütlerine dikkat edelim. Allah’a kul, Peygamberimize ümmet olalım. Birbirimizi Allah için sevelim, kusurlarımızı hoş görelim, affedici olalım. Rabbimizin bizden istediği şekilde birlik ve beraberlik içinde kardeşler olarak yaşayalım…
Aytekin AKÇİN
İl Müftü Yardımcısı