Alkışlamak, genellikle ve öncelikle mutabık olduğunuzu, takdir ettiğinizi, onayladığınızı, tebrik ettiğinizi belirtmek için yapılan bir harekettir. Aksine protesto etmek için de zaman zaman kullanılmaktadır. Biz burada öncelikli ve genellikle olanı konuşuyor olacağız.
Çocuğumuz diplomasını alıyor alkışlıyoruz.
Arkadaşımız başarısından dolayı takdirname alıyor alkışlıyoruz.
Bayramlarda resmigeçit yapılıyor alkışlıyoruz. Sevinci paylaşıyor, başarıyı kutluyor oluyoruz.
Parti yöneticimiz konuşuyor alkışlıyoruz. Yani mutabıkız; 'sana katılıyorum', 'dediklerin doğru', 'yaptıkların için bravo' demek istiyoruz. Olabilir. Çok doğal değil mi?
AMA: Aynı yönetici aynı konuda farklı görüş bildiriyor artık nedense ve aynı topluluk yine alkışlıyor.
İşte ben bunu konuşmak istiyorum.
Bir kişi her şey olabilir mi? Olmak isteyebilir! Ancak bu, bir ülkeyi yönetme talebinde olan bir kişi ve tüm yetkileri elinde toplamak isteyen bir talebi var ise ona bu onayı verecek olanların tekrar tekrar düşünmeleri gerekmez mi?
Yine alkışa gelelim. Tek yönetici karar verip yapar ve karşısındakiler coşku ile alkışlar. Aynı yönetici yaptığının yanlış olduğunu düşünür ve bunu açıklar, karşısındaki kalabalık bu kez daha da coşkulu alkışlar.
Tek yönetici daha önce yaptığı yanlışın ihanet olduğunu söyler, kalabalık inanılmaz bir coşku ve gözyaşları içinde alkışlamaya devam ederler.
Öyle ki bu durum dalga dalga aşağıdaki yöneticilere doğru hızla yayılır.
Herkes daha fazla itiraf ederek, 'Evet yanlış yaptık, berbat ettik' derler ve onların da alkışlayan bir kalabalıkları vardır ve her seferinde daha fazla alkışlarlar.
Bu böylece devam eder gider.
Böylece hataların karşılığı, bildiğimiz ve beklediğimiz istifa etmek, ayrılmak, yargılanmak gibi bir bedel ödemek değil, aksine itiraf edip, Allah'a havale edip, aldatıldık-kandırıldık deyip alkışlanarak, önce yaptığının tam tersini yaparak yola devam etmek olur.
Tehdit ediliyorum de, onu da alkışla...
'Tarımı batırdık, her şeyi ithal eder olduk …' Alkışlar.
'İşsizlik had safhada, özellikle üniversiteli işsizler aldı başını gitti …' Alkışlar.
'Ege'de bizim olan adaları verdik …' Alkışlar.
Eğitimde bakan 'çağ atladık' derken tek yönetici 'değiştirin, kaldırın' dedi… Alkışlar.
Dış politikada maalesef her yöne döndük yine de karar veremedik. 15 gün önce kanki, 15 gün sonra kavga-dövüş, ama biz yine alkışladık.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Burada üzerinde durmaya çalıştığım konu alkışlayanlar. İnsan bir şeye inanır ve destekler. Bunun için de alkışlar. Ancak beyler, sevgili halkım, değerli büyüklerim, okumuş profesörlerim, aklı başında akademisyenler, sayın basın, medya, doktorlar, avukatlar, hâkimler; Allah aşkına okumuşu cahili biraz düşünmeye davet ediyorum sizleri. Kendinizi olmasa da çocuklarınızı ve sevdiklerini düşününüz.
Bu ülke kolay kurulmadı. Her açığı kapatmak için elektrik faturası içine atılacak konular değil bunlar.
Yaşın yanında kurular da yanmakta.
Biraz düşününüz lütfen, doğru bir gecede yanlış, yanlış bir gecede doğru olur mu?
Benim onurlu milletim. Hem doğru hem yanlış alkışlanır mı? Biri 'Anya'ya diğeri 'Konya'ya gider. Biz nereye gideceğimize karar vermiş ve Ata türkümüzün gösterdiği yoldan giden bir ülke olmalıyız.
Yanlış'tan dönüp sadece doğruları alkışlamalıyız ki, tek yöneticiler kendilerine onay veriyoruz sanmasınlar. Onlara doğru yolu doğru alkışlarla gösterelim.
Doğru ALKIŞLAR dileği ile.