AKILLI OLALIM

Abone Ol

Biz çocukken ‘Akıllı ol!’ derdi büyüklerimiz. Biz de küçüklerimize dedik ‘Akıllı ol!’ diye. Aynı yaşta olanların birbirlerine böyle uyarıları/hitapları var mıydı pek hatırlamıyorum.

Büyükler ‘Akıllı ol!’ dedikçe biz akıllı mı oluyorduk? Biz küçüklere ‘Akıllı ol! / Dek dur!’ dedikçe onların akıllı olduklarına şahit olabiliyor muyduk, bunu da tam bilemiyorum. Bilemiyorum ama hemen hepimizin arasında bir ‘Akıllı ol!’ sözü dolaşıp duruyordu.

Evet, neydi bu ‘Akıllı olmak’?

‘Uyarı’ anlamındaydı genel olarak. Kendimize gelmek, kendimizi kontrol etmek için iyi bir uyarıydı bence.

Kimimiz gerekten uyardık buna. Kimimizin de bir kulağından girer bir kulağından çıkardı bu söz.

Kimin kimden daha akıllı olduğunun bir göstergesiydi büyüklerimize göre belki.

Belki de kendinden akıllı olmadığına inanıldığına söylenen bir sözdü bu.

Akranları arasında en sevilenlerden olanlara söylenir miydi ki bu söz?

Buna bağlı olarak sık duyduğum bir başka ifade ‘akıllı uslu olmak’ (akıllı uslu: 1. Ağırbaşlı; hareketlerinde aşırılık ve hafiflik olmayan 2. Ağırbaşlı, uslu olarak, akıllıca; ciddi) var ki ne mutlu böyle olabilene.

‘Akıllı uslu durun / Akıllı uslu oturun’ vb. derken evdeki çocukların düzene uymaları, yaramazlık yapmamaları, dahası birbirlerini kırmamaları için bir tembih idi bu söz. ‘Uyarı’ gibi, ‘tembih’ gibi görünse de iyiden iyiye bir ‘emir’ idi bu söz.

Evet, neydi bu ‘aklını kullanmak’, neydi bu ‘akıllı adam olmak’?

Evet; kişi, aklını kullanmadan adaleti sağlayamıyor.

Akıl başka yerde olunca gözler, görmez oluyor.

Aklı kullanamayınca birbirinden farklı olan şeylerin birbirlerine benzeyen yanları ve birbirine benzeyen şeylerin birbirinden farklı yanları bilinemiyor.

Bakın bu konularda ne güzel demiş atalarımız: ‘Akıl olmayınca başta ne kuruda biter ne yaşta.’, ‘Akıl, akıldan üstündür.’, ‘Akıl, tecrübeyle kemale erer.’, ‘Akıllı arar; aptal şaşar.’, ‘Akıllıyı arkada tutma; akılsızı kılavuz etme.’, ‘Akıllıysan yerini bil; ârif isen haddini bil.’, ‘Göz odur ki dağın arkasını göre akıl odur ki başa geleceği bile.’ …

Aklını kullanmayı bilen, hayatın anlamını çabuk kavrıyor. Akıllı adam, aklını kullanıyor. Daha akıllı adam, başkalarının da akıllarını kullanıyor. Dahası aklını kullanan, düşmanından da akıl öğreniyor. Akıllı insan, kendi bildiklerine başkalarının bilgisini de ekliyor.

Akılını kullanan, çevresiyle münasebetleri bozulduğunda onlarla arasındaki hoşnutsuzluğu çarçabuk giderip dostluğunu yenilemesini biliyor. Bundan daha akıllısı da titizlik gösterip dostlarıyla hiçbir zaman uyumsuzluğa düşmüyor.

Aklını kullanan, her düşündüğünü söylemiyor ama söylediği her şeyi düşünüp de söylüyor.

Akıllı insan, ancak, gerektiği zaman konuşuyor.

Akıllı insan, gereksiz harcamalardan kaçıyor.

Akıllı insan, mütevazı oluyor.

Aklını kullanan, zamanı en iyi değerlendiriyor.

Aklını kullanan, kendini biliyor.

Evet; evet; akıllı, yetenekli, güzel olmayı üstelik görkemli, haksever, dürüst ve karalı olarak tanınmayı kim istemez ki.

Akılsız dostun ışığıyla aydınlanmaktansa akıllı düşmanın karanlığında yol gezmeyi kim istemez ki.

Akıllı olalım.

En büyük güzelliğin, akıl güzelliği olduğunu unutmayalım.

Servetlerin en büyüğünün akıl olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.

Hiç birimizin hepimiz kadar akıllı olmadığını bilelim yeter.

İnsanlara yapılabilecek en büyük iyiliğin onlara akıllarını kullanmayı öğretmek olduğunu bilelim.

Unutmayalım. Sırf kendi aklına dayanan, hatalardan kurtulamaz.

Akıllı olalım.