Darbenin üzerinden 44 yıl geçti. Türkiye de değişen ne oldu? Değişen askeri vesayet sistemi varlığını şekil değiştirerek devam ediyor.
Sermaye sınıfı değişti. İşçi sınıfı kademeli olarak yok edildi. Siyasal İslamcıların önü açıldı. Şimdide tek adam, yargı vesayeti var.
12 Eylülcüler Sivil siyasetçileri tencereyi kirletmekle suçlamışlardı. İç karışıkları, anarşiyi önleme bahanesiyle darbe yapmışlardı.
12 Eylül darbesi bir gladyo operasyonuydu. Apoletli takımda kendilerini vatan kurtaran KAHRAMAN olarak gösteriyorlardı.
Aslında yeni bir hibrit cumhuriyeti formatlamak istiyorlardı. Neo-Liberal ekonomik politikalar uygulanacaktı. Çünkü bu onlara Amerika tarafından verilmiş bir yol haritasıydı.
Şunu çok iyi biliyoruz.
Hatta Kenanus evren giyimden, kuşamına, bastonuna kadar Mustafa Kemal Atatürk’ü kopyalıyordu..
Vesayet mekanizmalarından arınmada çok önemli adımlar atılsa da, 12 Eylül darbesinin kalıntıları hâlâ temizlenemedi.
Varlığı mutasyona uğratılarak, siyasal İslam olarak bu anlayış devam ettiriliyor.
Bu da bize gösteriyor ki, görünüşte darbelere ve vesayete karşı olduğunu söyleyenlerin içerisinde azımsanamayacak bir oranda "geçmişe özlem" vardır. Geçmiş günlerden kasıt, tabi ki darbecilerin "halkı ve sivil siyaseti hizaya soktuğu" dönemler.
Varlığı bugün de üstü örtülü bir şekilde devam ediyor.
12 EYLÜL TÜRKİYEYİ BİÇİMLENDİRME PROJESİYDİ
Hiçbir darbe Plansız, programsız yapılmadı..
ABD’ ci askeri ve sivil kanat mandacıydı. Türkiye ye format atmak istiyorlardı.
27 Mayıs 1960 darbesi böyleydi.
12 Mart 1971 böyleydi.
12 Eylül 1980 böyleydi.
28 Şubat da 1997 böyleydi
15 temmuz 2016 ….
Neo-Liberal politikalar pilot bölge olan Türkiye’de uygulanmaya başlanmıştı.
Bu krizlerin nedeni, emperyalizmin bize dayattığı ekonomik politikalardı… Kısacası, Türkiye ekonomik-sosyal-siyasal deney laboratuvarı gibiydi.
DEMOKRASİNİN KARA LEKELERİ CUNTACI RUHLAR...
Cuntacı askerlerin ruhu satılmıştı… İnsanlar bilerek sağ-sol diye çatıştırıldı. Ve darbe ye giden yol olgunlaştırıldı.
Bunu kendi ağızlarından söylediler..
Sivil kanat ise, TURGUT ÖZAL eliyle 24 Ocak neo-liberal ekonomik kararlarını uygulamaya bir bir yürürlüğe konuluyordu. Artık sermaye sınıfının yüzü gülüyordu. İş ve sendikalar yasası işverenlerin lehine değiştirildi. Sosyal ve siyasal haklar, bir bir budandı.
“12 Eylül 1980’de gerçekleşen faşist askeri darbe, ülke tarihinin önemli kırılma noktasıdır.
Doğrudan sermayenin çıkarlarını ifade eden 24 Ocak kararlarının yaşama geçirilmesinin adı olan 12 Eylül darbesi, bugün ülkenin yağmalanmasının önünü açan en önemli olgudur. 12 Eylül darbesiyle işçi sınıfının direnci kırılarak özelleştirme adıyla ülkenin sermaye ve emperyalist tekeller tarafından yağmalanmasının önü açılmış, emek düşmanı politikalar adım adım yaşama geçirilmiş ve ülkemiz emperyalizmin tam boy pazarı haline getirilmiştir. Bu sürecin koçbaşı partisi AKP’nin 12 Eylül darbesinin döşediği zeminin ve yolun aktörü olarak Türkiye’yi rant, yağma ve haramiler düzenine dönüştürmesi tesadüf değildir.
Onun için bu bedeli millet çok acı bir şekilde ödüyor..
Türkiye 12 Eylül oluncaya kadar bütün hükümetler Ege ve Kıbrıs’ı milli bir varlığımız olarak görüyordu. Batının bütün baskılarına, ambargolarına rağmen boyun eğmediler.
Ağır bir dönemden geçiliyordu. Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi için NATO komutanı general Rogers tarafından verilen sözlere güvenerek hiçbir menfaat elde etmeden Evrenus tarafından tekrar dönmesi için Türkiye VETOSU nu kaldırdı ve onay veridi.
12 EYLÜL öncesine gidelim..
Demokratik bir ortamda bu kararların yürürlüğe konulması söz konusu değildi.
Sendikalar güçlüydü.
İşçi sınıfı etkiliydi.
Demokratik kitle örgütleri güçlüydü..
1961 anayasadan kalan kısmi demokratik haklar ve hukuk işletiliyordu.
Ancak süreçte sosyal bilinç çok yükselmişti. Bunun önüne geçilmesi gerekiyordu. Yapılması gerekenler belliydi. Kirli senaryo yürürlüğe konuldu ve darbe zemini hazırlanmıştı..
Maksat sol düşünceyi yok etmek… Karşısına komando kamplarından yetiştirilen sözde ülkücü geçinen gençler sürüldü. Çatışma alanı oluşturuldu. Amerikancı milliyetçiler sovyetçi geçinen komünistlere karşı vatan koruması yapıyorlardı..
Bu kontrollü bir kaos planıydı.
Ortadoğu projesi buydu ve süreç içinde adım adım gerçekleştirilmişti..
Asker –sivil bürokrat vesayet dönemi başlamıştı. Sol-sosyalist düşünce akımları ve örgütlenme hakları bir bir yok edilmişti.
Çok acımasız ve sert bir siyasal yaşam başlamıştı. Siyasal idamlar, işkenceler ve infazlar yapılıyordu. Binlerce insan tutuklanmıştı.
Darbe yapılınca, Amerika 'bizim çocuklar meseleyi halletti' gibi beyanda da bulunmuştu.
TÜRKİYE YENİDEN BİÇİMLENDİRİLİYORDU.
Bu gün darbenin üzerinden 43 sene geçmiş… Ama hâlâ varlığını sürdürüyor. Düzen aynı düzen.
Yeni bir “hibrit” çıkarcı siyasal İslamcı işbirlikçi siyasal düzen, bütün yaşamımızı kuşatmaya başladı. Bunlar her türlü maskeyi takar ve devletin bütün olanakları kullanırlar..
Demokratik Laik Cumhuriyetin, sosyal hukuk devletinin kazanımlarına, insanlığın ilerici birikimine, aydınlanmaya, laiklik ve seküler yaşama, demokratik hak ve özgürlüklere, düşünceyi ifade etme ve yayma özgürlüklerine yönelik bu saldırı dalgası sözde hukuk sopası ile varlığını devam ettiriyor.
Toplum ciddi bir biçimde ayrışıyor. Özellikle 14 Mayıs ve 28 Mayıstan sonraki tabloyu iyi okumak lazım. Maalesef siyasiler bunu okuyamıyor. Merkez demokratik sağ ve merkez sol çökmüş.
Türkiye yeni bir çıkış yolu arıyor.
12 Eylülde paşalar bütün siyasileri tencereyi kirletme ile suçlamış ve bunlara Türkiye’yi bir daha vermeyeceklerini söyleyerek siyasi yasaklar ge 7 Kasım 1982 nedir?
12 Eylül Darbesi'nden sonra hazırlanan 1982 Anayasası için yapıldı. 7 Kasım 1982 Pazar günü yapılan halk oylaması ile 1982 Anayasası yüzde 8,63 "RED" oyuna karşılık yüzde 91,37 "KABUL" oyuyla kabul edildi.
Kenan Evren’de otomatik cumhurbaşkanı, yanındaki kuvvet komutanları da cumhurbaşkanı konsey üyesi olarak kendilerini koruma zırhına aldılar.
Sonra?
Zincirbozan ve Hamzakoy’da liderlere siyasi yasaklar getirildi. Liderler politik örgütlenmelerini mutemet insanlarla birlikte yaptılar.
Yasakları deldiler ve Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ın siyasi yasakları 1987 Referandumundan “evet” çıkınca 82 anayasanın geçici 4. madde yürürlükten kalktı.
Demirel şunları söylemişti. "Siyaset inancı ve iddiası olan insanın işidir... İnancım tam, iddiam da var... Yine döneceğim... Yine siyaset yapacağım... Ve yine Başbakan olacağım."
Sonra DYP’ yi kurdu. ANAP göçtü. Başbakan oldu. Cumhurbaşkanı oldu.
Bülent Ecevit DSP’yi kurdu ve koalisyon da olsa başbakan oldu.
Deniz Baykal, Alpaslan Türkeş, Necmettin Erbakan siyasi partilerine kurdular ve siyaset yaptılar.
Kısacası, “12 Eylül'' le hesaplaşma” gerçekleşemedi ve siyasal rejim mutasyona uğratılarak otoriteşlemeye giden bir siyasal formatlar atıldı.
Siyasal iktidarın temsilcileri her yıl olduğu gibi bu yıl da 12 Eylül darbesini lanetleyen açıklamalar yaptılar. Darbe karşıtı nutuklar atıp, milli iradeden dem vurdular..
Bu günkü siyasal iktidar ve ortakları tarafından atılan nutukların hiçbir karşılığı yoktur. Çünkü aradan geçen 44 yıla rağmen 12 Eylül faşist zihniyetinin izinde yürüyenler demokrasinin, özgürlüklerin, emeğin haklarının önüne yeni engeller dikmeye devam ediyor.
Emperyalizmin ve sermayenin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilen 12 Eylül faşist darbesi ile yaratılan siyasal-toplumsal iklim, bugün AKP ve işbirlikçileri eliyle sürdürülüyor.
Önce Türkiye... Ülke hepimizin.
Ey! Muhalefet kendinize çeki düzen verin. Sizin bu memlekete, oy veren seçmene borcunuz var. Eğer bu egolarınızı bir kenara koyup işbirliği yapamazsınız bilin ki bir daha demokrasi elveda dersiniz. Bunun vebali çok ağır olur. Düş kırıklığı yaratmayın.
Onun için CHP ye çok büyük bir sorumluluk düşüyor. T.C ni siyasal faşizmden kurtarmak. Demokratik, laik sosyal hukuk devletini yeniden tesisi etmek.
Bu da CHP’nin toplumun değerlerini dikkate alarak daha çok çalışmasından geçer..
CHP Türk milletinin var olma hikayesidir.. Atatürk’ün emanetini taşıyor...