Lebaleb Dolu AKP Kongreleri
Yaklaşık 4 aydır koronavirüse karşı çok sıkı tedbirler uygulanıyor. Artık herkes bu tedbirlerden bıktı. Mesele sadece can sıkıntısı olsa iyi. Esnaf tamamen bitmiş durumda. Ekmek bulamıyor. İnsanlar yasaklardan dolayı bu kadar müşkül durumdayken, kendi koyduğu yasaklara uymayan, kendini kanunlardan üstün gören bir grup, hıncahınç dolu salonlarda kongrelerini gerçekleştiriyor. Yetmiyor kongrelerden sonra da eğlenceler yapıyor! Kurallara, hem de kendi hükümetinin koyduğu kurallara en başta uyması gereken Cumhurbaşkanı ise 'maşallah salonlar lebalep dolu' diyerek bununla övünüyor. Nereden baksanız rezillik. Peki göz göre göre yapılan bu büyük yanlışa karşı kendilerini uyaracak veyacezai yaptırım uygulayacak bir kurum yok mu? Yeni sistemde maalesef böyle bir kurum yok. Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı ne isterse yapar, kimse de hesap soramaz. Zaten o yüzden bu kadar rahat bir şekilde, 80 milyonun gözünün içine baka baka kuralları çiğniyorlar. Bu açıkça şu demektir: ''Bize kimse hesap soramaz, biz kanunlardan üstünüz. Vatandaş evine kapansın, esnaf evine ekmek götüremesin ama biz keyfimize göre hareket etmeye devam edelim.''
Peki ya halk sağlığını korumak için pandemi kurallarına uyumu denetleyen kolluk kuvvetleri ne yapıyor? Onlar vatandaşa ceza kesmekle meşgul. Tamam eğer vatandaş kurallara uymuyorsa kanuna göre cezalandırılsın, burada bir sıkıntı yok. Ancak AKP mensuplarının vatandaşa ne üstünlüğü var? Onların marifeti neymiş ki vatandaşa ceza yazılıp onlara hiçbir yaptırım uygulanmıyor? AKP kongrelerinde ağzına kadar dolu salonlarda güvenliği sağlayan polis arkadaşlarımız ertesi gün maskesi burnunun altında gezen bir vatandaşa ceza yazarken vicdanı sızlamıyor mu? Aç kalmamak için dükkanını açmak zorunda kalan esnafa ceza yazarken vicdanlar rahat mı? Şahsen benim vicdanım hiç rahat değil! Eminim ki mantıklı düşünme yetisine ve biraz olsun vicdana sahip hiç kimsenin içi rahat değildir.

128 Milyar Dolar Nerede?
Biliyorsunuz devlet hazinesinde bulunan 128 milyar dolar 2 yıl içerisinde yok oldu gitti. Devlet hazinesi deyince kulağa sanki bizimle pek alakası olmayan bir şey gibi geliyor. Devlet demek halk demektir. Devlet hazinesi demek ise halkın cebindeki para demektir. Devlet hazinesi iki sene içinde eridi ve bu iki sene içinde cebimizdeki para da aynı oranda azaldı. Çok ciddi düzeyde fakirleştik bu ikisene içerisinde. Şimdi bir düşünün. 128 milyar dolar bir çırpıda ağızdan çıkıveriyor ama bu paranın büyüklüğü tam olarak ne kadar? 128 milyar doları Türkiye nüfusuna böldüğümüz zaman kişi başı yaklaşık 14 bin TL para ediyor. Yani yanlış, hatta yanlış demek hafif olur, saçma sapan politikalar ile her birimizin 14 bin TL'si batırıldı. Birisi sizin 14 bin TL'nizi çalsa, kaybetse veya borç alıp geri ödemese ne kadar üzülürsünüz öyle değil mi? Hemen bu duruma bir tepki gösterirsiniz. Ama gördüğüm kadarıyla devlet hazinesinin boşaltılmasına kimse yeterli tepkiyi göstermiyor. Geçtiğimiz günlerde AKP Genel Başkanı Erdoğan, muhalefetin bu konudaki eleştirileri karşısında geçiştirme şeklinde 'salgında harcadık' diyerek cevap verdi. Eğer bu kadar büyük bir para salgında harcansaydı emin olun ki ne esnaf ne de çalışanların hiç birisi mağdur duruma düşmezdi. Ama öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu para hepimizin parası ve yok edilen bu paralar karşısında hesap sormak en doğal hakkımız. Bu nedenle bu meseleyi gündemde tutmalı ve vergilerimizin nerelere harcandığının hesabını her zaman sormalıyız. Bu aynı zamanda en temel vatandaşlık görevlerimizden biridir.

Dolar Neden Tekrar Yükselişe Geçti?
Geçtiğimiz haftaya 7,02 seviylerinden başlayan dolar hafta içerisinde 7,44 seviyelerine kadar yükseldi. Bu ani yükselişler, daha doğrusu Türk lirasının yaşadığı bu ani değer kayıpları aslında çok olağandışı durumlardır. Ama artık maalesef bu dalgalanmalara alıştık. Şimdi gelelim dolardaki bu yükselişin sebebine. Geçtiğimiz hafta başında Erdoğan, yaptığı bir konuşmasında Berat Albayrak'ı savundu. Bu savunma karşısında şaşkınlığa uğrayan piyasalar hemen bu konuşmaya çok olumsuz bir tepki verdi ve TL hızlı değer kayıpları yaşadı. Erdoğan'ın Albayrak'ı savunması piyasalarda çok kötü karşılanıyor çünkü bu savunma aynı zamanda gelecekte de Albayrak'ın yaptığı hataların devam edeceğinin bir göstergesi olarak yorumlanıyor. Bir ekonomi bakanı düşünün ki adı anıldığı zaman bile Türk parası değer kaybediyor. Daha da kötüsü kulislerde damadın geri döneceği konuşuluyor. Bu piyasalardaki paniği daha da büyüterek dolardaki yükselişi hızlandırıyor. Merkez Bankası faizleri %18'lere çekmesine rağmen dolardaki yükseliş trendi sürüyor maalesef. Bu yükseliş trendine karşı Merkez Bankası'nın mart ayı içinde faizleri %20 düzeylerine çekerek savunma pozisyonunda kalmaya devam edeceğini düşünüyorum. Ama faiz silahı kullanılarak kur daha ne kadar savunulabilir işte orası meçhul.

2. El Araba Satışına Vergi Geliyor
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından her yıl şubat ayının son haftası, vergi haftası olarak kutlanıyor. Amaç toplumumuzda vergi bilincini arttırmak. Ben açık açık söyleyeyim; bizim toplumumuzda vergi bilinci falan yok. Toplum neye ne kadar vergi ödediğinin farkında değil. Eğer biraz farkında olsaydı her ay kazancının %60'ının vergi olarak alınmasına ufak da olsa bir tepki gösterir veya vergisinin nereye harcandığının hesabını sorardı. Ama tık yok. Bir gün askerde nöbet esnasında bir arkadaş ile sohbet ediyorduk. Konu bir şekilde vergilere geldi ve arkadaş bana aynen şu soruyu sordu: ''Vergi dediğimiz şeyi kim topluyor, biz devlete vergi mi ödüyoruz?'' Bu soru karşısında hayrete düştüm vealelacele muhabbeti kapattım. Şimdi insanların bir kısmı daha verginin ne demek olduğunu bilmezken bizim yüksek vergiye karşı oluşumuz ve vergilerimizin nereye gittiğini sorma çabamız biraz boş kalıyor. Hal böyle olunca hükümet de vatandaştan alabildiği kadar vergi alıyor ve topladığı vergilerin nereye harcandığı da sorulmayacağı için bu parayı çarçur etmekte tereddüt etmiyor. Zaten vatandaşın gelirinin %60'ını vergi olarak ödemesi de başka türlü açıklanamaz. Şunu da ilave etmek isterim ki bir toplumda vergi bilinci, demokrasi bilinci ile doğru orantılıdır.
Kusura bakmayın ama vergi demişken bunları belirtmeden geçemezdim. Şimdi 2. el araba satışına gelecek vergiye bakalım. Devletin kaynakları tükendikçe vatandaşın sırtına yeni vergiler bindirmeye devam ediyor. 2. el araba satışına gelen vergi de bu yeni vergi türlerinden biri. Şimdilik bu vergi düşük bir oranda. Oran binde beş. Ben bu düşük oranın sadece başlangıç olduğunu ve hükümetin önümüzdeki süreçte çok geniş bir pazar olan 2. el araç satışına getirdiği vergiyi giderek yükselteceğini düşünüyorum.
Kitap Tavsiyesi: İnsan Mühendisliği (Nüvit Osmay)
Hafanın Sözü: Orman küçülüyordu ama ağaçlar balta için oy kullanmaya devam ettiler. Çünkü sapı tahtadandı ve kendilerinden sandılar…

Haftaya yine önemli gündem maddeleri ile yine bu köşede buluşmak üzere, sağlıkla kalın.