Her toplum için bayramların kutlanmasının bir amacı, bir anlamı vardır.
Bu özellik dini bayramlar için de geçerlidir.
Ne var ki bayramlar özelliklerini kaybetmeye, başkalaşmaya başladılar.
Artık bayram denildiğinde bir çok aile için ilk akla gelen 'tatil' oldu.
Bayramın tatil olarak algılanmasında, özellikle dini bayramlarda tatilin birleştirmelerle uzatılması etkili oldu, beklentiler de bu yönde oluşmaya başladı artık.
Bayramlar artık eski bayramlar değil, tatilin yeni adı.
Tekrar bayramların özelliklerini hatırlamalı ve özümüze dönmeliyiz.
Zira, bayramlar, toplumları bir arada tutabilen, tuğlaları birbirine bağlayan harç gibidir.

Dünya değişim içinde, bunu görebiliyoruz.
Dün geçerli olan bugün geçersiz.
Dün önemli olan bugün önemsiz.
Değişimin hızı o kadar fazla ki ayak bile uydurmak zor.
Hele hele yaşı olgun olanlar özellikle teknolojinin önce bir adım daha sonrada metrelerce gerisinde kalarak gençlerle, çocuklarla bağlantıları kopuyor.
Sakın ola ki bunu normal bir süreç olarak tanımlamayın.
Bu süreci planlayanların lafı bu.
Birbirinden kopan insanlar, başka unsurların etkisinde kalıyor, onların kontrolüne giriyorlar.
Milleti millet yapan geleneklere, ananelere uymak, özellikle bunu çocuklarımıza da öğretmek zorundayız.
İş işten geçtikten sonra ne kadar çabarsak çabalayalım zamanı geri döndüremeyiz, çocuklarla aramıza toplumsal değişim girmeden yapmalıyız bunu.
Kolaycılık ve zevklerimizin tatminine de özellikle dini bayramlarda ara vermeliyiz.

Şimdi yaşı bir noktaya gelmiş olanların kolayca hatırlayacağı geçmiş bayramlardan bir iki örnek verelim;
Bayramı bayram yapan özelliklerini hatırlayalım dilerseniz;
Bayram; eskilerde tatile gitmek değildi, akrabaları, kaybettiklerimizin mezarlarını ziyaret edip, onları hatırlamak demekti.
Bayramda nene, anane, babaanne demek değişik desenlerde mendil almak demekti.
Aynı kıyafetlerle bayrama girilmemeye çalışılırdı.
Paranız varsa yeni kıyafetler alınırdı, yoksa eski kıyafetleriniz tertemiz yıkanıp ütülenirdi.
Bayram; çocuklar için, en çok yeni ayakkabılar demekti.
Sabah erkenden kalkılır, bayramlıklar giyilir, ailecek bayramlaşılır, mükellef sofraya oturulurdu.
Kahvaltı sofrasından kalkar kalkmaz, aile büyüklerine, akrabalara, komşulara bayramlaşmaya gidilirdi. Sonrasında eve dönüp ailenin küçük yaştakileri beklenirdi.
Misafire önce kolonya sonra da Türk kahvesi ikram edilirken, yanında likör ve badem şekeri unutulmazdı.
Çocuklar, ziyaretler bitince soluğu mahallede alırdı.
Mahallelerde hazırlanmış güzel zaman geçireceğimiz luna parklar çocukları beklerdi. Her bir aletin sesleri çocukların seslerine karışırdı.
Kağıt helvacı, baloncu, pamuk helvacı, elma şekerci, macun satan sokak satıcıları bir anda karşınıza çıkardı, bayram harçlıkları en çok bunlara giderdi.
Bayramdan günler önce postaya atılırdı el yazımızla özenle yazılmış tebrik kartları.
Bayramlar başka güzeldi.
Heyecandı, mutluluktu.
Sevgiydi, saygıydı.
Eski anılarınızı gülümseyerek hatırladınız belki.
Ama en az onlar kadar güzel, sevgi dolu bayramlar dilerim.
Şeker bayramınız kutlu olsun.
Sevgiyle kalın