Yüce Rabbimizin merhameti o kadar büyüktür ki; imtihan için yarattığı kulunu, imtihan yeri olan dünyada yalnız ve rehbersiz bırakmamış, imanını ve teslimiyetini arttıracak, hayatına umut ve direnme gücü olacak duanın nasıl yapılacağını, peygamberlerinin önderliğinde, rehber olarak gönderdiği kitabında misallerle göstermiştir.
İnsan, başarı ve mutlulukları umutla beklerken, başarı ve mutluluğa kavuştuğunda şükrünü, keder ve meşakkate düştüğünde sabrını ve direnme gücünü ibadetinin özü olan duasında bulur. Dua, Allah'ın (cc) lütuf ve affına sığınarak O'na kulluğumuzu arz etmemiz, içten yalvarışlarımızla Allah Zülcelalin eşsiz kudretinin karşısında zayıflığımızı itiraf ederek O'ndan yardım istememizdir. Gizli ya da açık bütün dualarımızı işiten, bilen bize bizden daha yakın olan Rabbimiz 'el Mücib' yani 'dualara icap eden' kabul edendir. Dualarımız; Allah'la irtibatımızı sağlayan, tükenmeyen ibadetlerimizdir. Dualarımızla sık sık Allah'ı c.c. zikir ederek, korku ve kaygılardan arınılır, kazalardan, belalardan ve manevi buhranlardan korunulur. Yüce kitabımızın yaklaşık üçte birinde, peygamber hayatlarından kıssalar anlatılır. Kıssalardaki örneklerde, bizlere hayatın düzgün bir şekilde nasıl yaşanacağı dualarla öğretilir.
Hz. Âdem'in (as) yanlışı ve yanlıştan dönüşü;
Şeytanın yanıltmasıyla ilk günaha muhatap olan ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem'dir. Dolayısıyla ilk tevbe de Hz. Âdem ile başlar. Hz. Âdem (as) ve eşi cennette yasak meyveden yiyince, günaha düştüklerinde: 'Ey Rabbimiz! Biz kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, hiç şüphesiz, kaybedenlerden olacağız!' (Araf, 7/23).
İblis gibi kötülükte ısrar etmek kulun değerini düşürür. Hz. Âdem ve Hz. Havva gibi kötülükten pişman olarak tevbe etmek, kulun değerini yükseltir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bu ilahi yasaya işaret ederken' Kim Allah için alçak gönüllü olursa, Allah onu yüceltir. Kim büyüklük taslarsa onu da alçaltır' (Müsned, lll, 76). Buyurmuşlardır.
Hz. Nuh'un a.s. yakarışı; İmana çağırdığı kavminin eziyetleri sonucu Hz. Nuh a.s, Rabbine: 'Ben yenik düştüm, bana yardım et!' (Kamer, 54/10). diyerek, tüm tükenmişliğiyle Allah'a sığınmış, Rabbinin yardımına 'Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun. Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen, konuk edenlerin en hayırlısısın' (Mü'minun, 23/28-29) duasıyla da, Rabbine hamd ile yönelmiştir.
Hz. Peygamber Efendimiz s.a.v, Medine'ye hicret ettiğinde, devesi Kasva'yı serbest bırakarak; Hz. Nuh'un (as) 'Ey Rabbim, beni bereketli bir yere kondur' duasıyla niyaz etmesi sonucu, Kasva'nın bugünkü Mescid-i Nebevi'nin olduğu arsaya çökmüş ve Mescid-i Nebevî bu mekana yapılmıştır.
Hz Yusuf (as) gençliğinin zirvesinde atıldığı dünya zindanının, ahiret hayatının yanında cennet sefası mesabesinde olduğunu düşünmüş ve dünya zindanından ancak nefis terbiyesi ve Allah'ın yardımı ile felaha kavuşulacağını bize göstermiştir.
Hz. Eyyüp a.s. Allah'tan c.c. gelen imtihanı sabır ile karşılamış ve 'Başıma bu dert geldi. Ama sen merhametlilerin en üstünüsün' (Enbiya, 21/83) diyerek hastalığına Rabb'inden şifa dilemişti.
Hz. Yunus a.s. Allah c.c. dilemedikten sonra hiçbir yere gidilemeyeceğini anlamış ve 'Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben kötü işler yapmışım' (Enbiya, 21/87) diye dua etmiş ve bu duası sebebiyle balığın karnındaki karanlıklardan kurtulmuştu.
Hz. Zekeriyya a.s, 'Rabbim! Geride kalanların en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız (çocuksuz) bırakma! (Enbiya, 21/89) diye Allah'ü teala'dan evlat istemişti. Allah'ım! Kur'an-ı Kerimin rehberliğindeki peygamber duaları ile dünya ve ahiretimize iyilik üzere yön ver. Bizleri, anamızı, babamızı ve tüm müslümanları cehennem azabından koru Ya Erhamerrahimîn.
BABASININ ANNESİ:
FÂTIMATÜ'Z-ZEHRÂ (R.ANHA.)

Risaletten yaklaşık bir yıl önceydi. Zeyneb, Rukiyye ve Ümmü Külsûm'un ardından Muhammedü'l-Emîn, kendisine göz aydınlığı olacak dördüncü kızının doğumuyla müjdelendi. Hane-i saadete aydınlık ve neşe getiren bu minik misafirin adı Fatımatü'z-Zehra oldu.
Hz. Fatıma Allah Resûlü'nün peygamberlikle görevlendirilmesi üzerine Mekke'de geçen zorlu yıllarda büyüdü. Resûlullah'a hayırlı bir eş olan annesi Hz. Hatice'nin yokluğunda babasından desteğini esirgemeyen hayırlı bir evlat oldu. Medine'ye hicretten sonra Hz. Ali Allah Resûlü'ne Hz. Fatıma ile evlenmek istediğini bildirdi. Rasülüllah s.a.v, Bedir Savaşı'nın ardından Hz. Fatıma ile Hz. Ali'yi evlendirdi. Hz. Peygamber, Allah Teala'nın evliliklerini mübarek kılması için kızına ve damadına düğün gecesi bizzat dua etti. Resûlullah'ın duasıyla kurulan bu mütevazı yuvada Hasan, Hüseyin, Muhassin, Ümmü Külsûm ve Zeyneb adlarında beş çocuk dünyaya geldi. Allah Resûlü'nün nesli Hz. Fatıma'nın çocukları ile devam etti. Allah Resûlü Hz. Fatıma'yı 'ümmü ebîha', babasının annesi diye severdi. Ona çok düşkündü. 'Fatıma benden bir parçadır. Ona eziyet veren şey bana da eziyet verir.' buyururdu. (Müslim, Fedailü's-sahabe, 94) Hz. Fatıma da babasına çok düşkündü, onun üzülmesine dayanamazdı hiç. Bu yüzden en zor zamanlarında onun yanında olmuştu bir anne şefkatiyle. Kabe'de müşrikler tarafından Hz. Peygamber'in üzerine deve işkembesi atıldığında üstündeki pislikleri temizleyip teselli eden de o idi; (Müslim, Cihad, 107) Ablalarının ve erkek kardeşlerinin vefatından sonra Resûlullah'a kalan tek yadigardı Hz. Fatıma. Baba kız arasındaki sevgi ve muhabbet zamanla öylesine bir hal almıştı ki tavır ve davranışları bile birbirine çok benziyordu artık. Fatıma onun huzuruna girdiği zaman Resûlullah ayağa kalkar, onun elini tutar, onu öper ve kendi yerine oturturdu. Resûlullah Fatıma'nın yanına girdiği zaman da aynı şekilde o hemen ayağa kalkar, babasının elinden tutar, onu öper ve kendi yerine oturturdu. (Ebû Davûd, Edeb, 143, 144) Yürüyüşleri dahi aynıydı. Resûlullah'ın hastalığı esnasında bir gün Hz. Fatıma babasına geldi. Allah Resûlü 'Merhaba kızım' dedi ve onu yanına oturttu. Kulağına bir şeyler fısıldadı. Hz. Fatıma ağlamaya başladı. Sonra bir kez daha kendisine fısıldadı. Bu kez Hz. Fatıma'nın yüzü güldü. Hz. Âişe ona babasının gizlice ne söylediğini sormasına rağmen bir cevap alamadı. Hz. Peygamber'in vefatının ardından Hz. Âişe Hz. Fatıma'ya üzerindeki hakkı için yemin ederek tekrar sordu. Bunun üzerine Hz. Fatıma Resûlullah'ın ilk başta vefatının yaklaştığını haber verdiğini ve sabretmesini söylediğini, ağlayıp üzüldüğünü görünce de kendisine mümin kadınların hanımefendisi olup olmak istemediğini sorduğunu ve böylece güldüğünü söyledi. (Buharî, İsti'zan, 43) Babasının vefatı nedeniyle çok sarsılan Hz. Fatıma'nın tek tesellisi o gün aldığı diğer bir müjdeydi: Allah Resûlü'ne ailesinden ilk kavuşacak olan kimse kızı Fatıma idi. (Buharî, Fedailü ashabi'n-nebî, 12) Hicretin on birinci yılında Resûlullah'ın ahirete irtihalinden altı ay sonra Hz. Fatıma yaklaşık yirmi dokuz yaşında Medine'de vefat etti. (Sahabe Hatıraları DİB yay. Syf. 35)
MEAL OKUYORUM

'Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki, şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler' (Bakara 2/186).

GÜNÜN DUASI

Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. 'Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru' derler. (Âl-i İmran Sûresi, 191.ayet)
HER GÜNE BİR HADİS

'Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona fenalık yapmadığı gibi fenaların eline de bırakmaz.' (Buharî, Mezalim 3)
BİR SORU-BİR CEVAP

Kulağın yıkattırılması orucu bozar mı?

Kulak ile boğaz arasında bir kanal bulunmaktadır. Ancak kulak zarı bu kanalı tıkadığından, su boğaza ulaşmaz. Bu nedenle kulağın yıkattırılması orucu bozmaz. Ancak kulak zarının delik olması durumunda, kulak yıkattırılırken suyun mideye ulaşması mümkündür. Bu itibarla, yıkama sırasında suyun mideye ulaşması halinde oruç bozulur (Merğînanî, el-Hidaye, II, 263).
(Fetvalar,DİB Yay.syf.278)