başbaşadır. 1980 askeri darbesi sonrasında serbest piyasa ekonomisini parti programlarına alan, milli üretim, bilim, sanayi, kültür-sanat hamlelerinden uzak, tüketim endeksli bir kültürü özendiren sağ tandaslı iktidarlar adeta okumayan-sorgulamayan-düşünmeyen vatandaş yetiştirilmesi için ellerinden geleni yapmışlardır. Sonuç ortadadır; İlk ve orta dereceli okullarda eğitim ve öğretim gören öğrencilerimizin 20 soruluk bir matematik sınavındaki ortalamaları ne yazık ki 2 doğru cevap ile sınırlı olup, uluslar arası üniversite bilimsel çalışma sırlamasında ülkemiz 500. basamakta yer almaktadır. İstisnalar hariç, uluslar arası spor müsabakalarında milli sporcularımızın adı bile anılmIyor artık. Gazete ve kitap okuma oranlarımız her geçen yıl gerilemiş, Ortadoğu'nun tarımsal ambarı olan ülkemiz tarımda da ithalatçı bir ülke durumuna düşmüştür. Türk lirası yabancı paralar karşısında her geçen gün ciddi oranlarda değer kaybediyor; ithalat-ihracaat makası ithalatın lehine açılırken dış borcumuz da hızla büyük artış gösteriyor. Ne yazık ki, ülkemiz hızla ekonomik sömürge olma yoluna girmiş durumda. Ekonomik sıkıntılar suç oranlarının artmasına neden olmuş, ülke cezaevlerindeki kayıtlı mahkum sayısı 100 bini aşmıştır. Adliye arşivlerinde 50 milyonun üzerinde icra dosyası bulunmaktadır. Toplumda boşanma sayıları artmış, aile hayatı erozyona uğramıştır. Kültür-sanat alanlarında da yapılan çalışmalar son derece kısıtlıdır. Bu da ülkemizi Batı ve Arap kültürlerinin etkisi altına girmeye sevk etmiş, binlerce yıllık zengin Anadolu kültürünün hazineleri sosyal hayatımızdan çıkarılmıştır. Akıl ve bilimsel bakış açısı ise tam manası ile yaşamın dışına itilmiştir. Ahlaki değerler anlamını kaybetmiş, din siyasete kurbanı olmuştur. Tarikatlar cumhuriyetin kazanımları için büyük tehlike arz ediyor. Bugünkü fotoğrafımız özetle budur… Üretmeyen, tüketen, düşünmeyen, sorgulamayan, okumayan, araştırmayan, milli menfaatleri zerre kadar önemsemeyen, liyakat yoksunu, ahlaki değerleri unutmuş, ego merkezli, kendi kültürünün değerlerine yabancı, başka kültürlere hayran, tüketim çıtasını yükseltmekle meşgul, gerçek gündemin dışında, sahte gündemlerle yaşayan vatandaşların çoğunlukta olduğu bir toplumuz…
Peki ne yapacağız?
Öncelikle gündem modelimizi değiştireceğiz; gerçek gündemle barışacağız. Milli mücadele yoluna yeniden girmek, yediden yetmişe ilerleme ve gelişme ruhunu toplum hayatına egemen kılmak boynumuzun borcu ve gerçek ülke gündeminin kapsamıdır. Muasır medeniyetlerin üzerine çıkmak, uygarlığa Anadolu'nun yüzlerce yıllık değerlerini anlatmak, evrensel ve ahlaki değerlerle barışık olmak, bıkmadan usanmadan üretme yolunda idealist, liyakat sahibi vatandaşlar yetiştirmek olmaz ise olmazımızdır. İktidarı ve muhalefeti ile milli menfaatler çatısında buluşmak, milli kalkınma ve ülküde buluşmak zorundayız. ' Yurtta sulh, dünyada sulh' ilkesi ile Yunus Emrelerin, Hacı Bektaşların, Fatihlerin, Mustafa Kemallerin yolları bizleri bekliyor. Haydi dostlar zaman bu kutlu yola çıkma zamanı, zaman gerçek gündemle beraber olma zamanıdır…