Bilindiği gibi içinde bulunduğumuz hafta Yerli Malı Haftası olarak biliniyor. Özellikle 1990 öncesi doğumluların okullarda kutlama yaptığı bu haftanın önemi çok büyük. Hikayesi ise tamamen ulus ve millet olma bilinciyle eşdeğer.

Resmi adıyla 'Yatırım ve Türk Malları Haftası kısaca Yerli Malı Haftası'nın neden doğduğunu merak edenler için açıklayayım; bu hafta, I. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik krizin ardından yabancı ülkelere para akışının önüne geçilmesi ve toplumsal tutum bilincinin oluşması amacıyla yerli malı haftası olarak ilan edilmiş.

Ulu önder Atatürk, 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi toplamış ve bu kongrede yerli mallar üretilmesi, kullanılması kararı alınması gerektiğini söylemiş. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü ise 12 Aralık 1929 tarihinde TBMM'de yerli mal ile ilgili bir konuşma gerçekleştirmiş ve ulusal ekonomi, yerli malı ve tutumlu olma konularının altını çizmiş.

1946 yılından itibaren 'Yerli Malı Haftası' olarak kutlanmaya başlanmış.

Kısacası Yerli Malı Haftasının amacı; yerli üretimin ve tüketimin bilinçli bir şekilde artırılması...

Ancak bugün geldiğimiz nokta ne yazık ki ulusal ve yerli üretimin ve tüketimin çok çok uzağında..

Samandan canlı hayvana, meyveden kırmızı ete bir bütünlük içinde gıdayı yabancı ülkelerden satın alan;
Atatürk ve cumhuriyet dönemi kurulan tüm fabrika ve sanayi kuruluşlarını özelleştirme adı altında yabancılara satan;
Sırtını sadece betona dayayan,
Ülkenin milli parasını yabancı paralara karşı koruyamayan politikaların hakim olduğu bir dönemin içindeyiz.

Sanayiye hiç girmeden sadece tarım politikalarına bakarak yerli malı üretiminin ne durumda olduğunu anlamamız mümkün:

Ülkemizin gıdayı üretmeye esas tarımsal hammadde dış ticaretimiz karnemize bakalım;


Tarımsal hammadde ithalatımız ihracatımızın tam 6,4 katına çıkmış durumda.

Eskişehir'de bile durumumuz çok kötü;