Nedense Eskişehir ve turizm sözcükleri yan yana geldiğinde akıllara sadece termal turizm ve Kızılinler ile Odunpazarı gelse de bu, o sektörün sadece bir tanesi. Kızılinler kadar gündemimizi meşgul eden ancak zamanla unutulan, yol tarifi bile çok az kişi tarafından yapılabilen Yazılıkaya ve Frig uygarlığı, Eskişehirlilerin her daim ihmal ettiği bir konu olarak karşımızda duruyor.

Yazılıkaya'yı, Frig Vadisi'ni, bizden binlerce yıl önce yaşamış atalarımızın emanetlerini hem insanlığa hem de turizme ne kadar kazandırabilmişiz?
Erişilebilir olmaması, tanıtım eksikliği ya da benzer teknik alt yapı sorunları için seçilmişleri, bürokratları eleştirebiliriz mutlaka ama bence asıl sorun biraz da sektörün içinden kaynaklı.
En temel iktisadi kuraldan bihaber sektör içindekiler, bölgeyi capcanlı tutmak için ellerini ne kadar taşın altına koyuyor?
Orada inanılmaz, harika bir tarihi güzellik var; Yazılıkaya… Yunanistan'da, İtalya'da olsa bugün Mısır Piramitleri kadar tartışılan, konuşulan bir insan eseri olarak tarihteki yerini alacakken bizim elimizde sadece güneş ve rüzgara binlerce yıldır kafa tutan kendisini sadece fotoğraflardan bildiğimiz, gördüğümüz bir tarihi hazine olarak keşfedilmeyi bekliyor.

YAZILIKAYA'DA ÇADIR KAMPLAR KURULABİLİR
Peki, ne yapmak gerekiyor?
Eskişehir, gerek genç-öğrenci nüfusu gerekse de yaşlı-emekli nüfusu ile turizmin hedef kitlesini kendi demografik bünyesinde barındıran nadir kentlerden bir tanesi. Dolayısıyla kendi iç müşterisi hazır bekliyor.
Eskişehir'de yine ciddi sayılabilecek tur seyahat firmaları, acenteleri mevcut. Ancak bu firmalar, sadece ama sadece bilet kesen, yurt içi ve yurt dışına tatil rezervasyonu ile kelimenin tam anlamıyla basit çalışan şirketler kıvamındalar. Önlerinde büyük bir potansiyel var.
Müşteri hazır, arz orada bekliyor, yapmaları gereken tek şey sadece Yazılıkaya ve Frigya'ya tur düzenlemek. Yani insanları oraya taşımak. İster gecelik, ister çadır kamp düzeyinde hiç fark etmez. Haftada 2-3 kere oraya turlar düzenleyip o bölgeye sadece Eskişehirlileri taşımak için neyi bekliyorlar?

GÜNLÜK TURLAR ORGANİZE EDİLEBİLİR
Doğu Karadeniz, Ege turu düzenlemek gibi çok basit bir tur planlaması yapmak çok zor olmasa gerek. Örneğin, hafta sonları öğrenciler, hafta içi de emekliler olmak üzere iki ayrı program hazırlayıp, Seyit Battal Gazi Türbesi, Yazılıkaya ve Han Antik Şehri'ni kapsayan tur organizasyonu hem kendi karlarını arttıracak, hem bölgeyi kalkındıracak hem de Eskişehir'in tanıtımına büyük katkı sunacak.
Böyle bir organizasyon için maliyet hesabı mutlaka yapılır ama örneğin kişi başı 40-50 lira talep edilse kim kaybedecek?
'Armut piş, ağzıma düş' misali oturup bilet kesmek yerine yaratıcı planlamalar yapmak Eskişehir'e yapılan en büyük katkı iken... Üstelik para da kazanacaklar.
Çadır kamp organizasyonları düzenleyip o bölgede hem tarihi hem de kültürel etkinlik yapmak en yaratıcı fikirlerden biri değil mi?

FRİG YOLU FARKEDİLMEYİ BEKLİYOR
İkinci olarak da Frig Yolu Projesi… Hüseyin Sarı, Songül Sonal ve Naci Beytekin tarafından oluşan gönüllü bir ekip tarafından oluşturulan proje, Frig Vadilerini yürüyerek ve bisikletle keşfederek vadilerle tanışmalarını sağlıyor. Proje 3 rotadan oluşuyor;
1. Rota Seydiler-Yazılıkaya (Afyon ayağı),
2. Rota Yenice Çiftliği-Yazılıkaya (Kütahya ayağı)
3. Rota Gordion-Yazılıkaya (Eskişehir ayağı)
FRİGKÜM tarafından da desteklenen bu proje hem kültür hem doğa turizmine hizmet eden müthiş bir proje. Ama kaç kişi farkında? Kaç acente, kaç seyahat firması ya da turizmle ilgilenen kaç kişi bunun farkında?
Bu rotalar üzerinden geliştirilecek turlar, grupların oralara taşınması, haftalık, 10 günlük geziler düzenlenmesi, çadır kamplar oluşturulması neden kimsenin aklına gelmiyor?
Ellerimizi ovuşturup, 'Eskişehir'de turizm gelişmiyor' diye söylenmek yerine neden talep yaratmıyoruz. Akdeniz'den bir örnek vereyim mesela; sıradan bir su değirmencisi, talep yaratmak adına her türlü girişimde bulunurken biz neden sadece armut piş, ağzıma düş diye bekliyoruz?