WhatsApp'ın Yeni Sözleşmesi
Son bir haftadır yüz binlerce kişi WhatsApp'ı silerek alternatif mesajlaşma uygulamalarına geçti. WhatsApp'tan adeta kitlesel bir göç başladı diyebiliriz. Bunun sebeplerine değinmeden önce Facebook'un sahibi Mark Zuckerberg'in yakın tarihte yaptığı satın alımlar ve akabinde gördüğü hukuki cezalar hakkında kısa bir özet geçerek başlayalım. Facebook 2012 yılında 1 milyar dolara Instagram uygulamasını ve 2014 yılında 19 milyar dolara WhatsApp uygulamasını satın aldı. (Instagram baya ucuza gitmiş gözüküyor.) Böylece en çok kullanılan 4-5 sosyal medya uygulamasından 3'ü tek bir elde toplanmış oldu. Yüz milyonlarca insanın kullandığı bu uygulamaların sahibi olmak demek, aynı zamanda bu yüz milyonlarca insanın neleri beğendiği, nelerle ilgilendiği, nelerden nefret ettiği gibi şirketler ve politikacılar için bulunmaz nimet sayılacak bilgilere de sahip olmak demek. Facebook tabii ki bu değerli bilgileri şirketlere ve politikacılara yüksek miktarda paralara sattı. Hatta Trump'ın 2016'daki seçimleri Facebook'tan aldığı bilgiler ve Facebook'a verdiği doğru reklamlar sayesinde kazandığını iddia edenler bile var. Bu skandalların patlak vermesinin ardından ABD'de Mark Zuckerberg ve Facebook'a dava açıldı. Facebook davayı kaybederek rekor bir bedel olan 5 milyar dolar tutarındatazminat ödemeye mahkum edildi.
Yani sizin anlayacağınız beyefendiler zaten bizim tüm bilgilerimizi, aramalarımızı, beğenilerimizi, beğenmediklerimizi, ses kayıtlarımızı isteyen kişi ve kurumlara satıyor. Yeni bir kitaplık mı alacaksınız? Arkadaşınızla sohbet ederken kitaplık lafınımı kullandınız? Az sonra telefonunuzda kitaplık reklamı çıkacak. Mesela bilgisayar almak istiyorsunuz. Google'da veya Instagram'da bilgisayar satan sayfaları incelediniz. Az sonra telefonda nereyi açsanız bilgisayar reklamı göreceksiniz. Hatta o kadar çok bilgisayar reklamı göreceksiniz ki bilgisayardan soğuyacaksınız. Sistem böyle işliyor.
Şimdi gelelim WhatsApp'ın sunduğu yeni sözleşmenin içeriğine. Her şeyden önce bu sözleşme yeni değil. Sözleşmedeki şartname 2016 yılından beri devrede. Siz sadece zaten halihazırda depolanan verilerinizin kullanılmasına yasal onay vermiş olacaksınız. Ve artık bugünden itibaren WhatsApp, Facebook'a konuştuğunuz kişiler, telefon numaranız, IP adresiniz gibi verileri aktararak bu iki uygulamayı daha entegre hale getirecek. Yani numarasını yeni kaydettiğiniz biri ile Facebook'ta arkadaş değilseniz hemen önerilen arkadaşlar bölümünde kendisini göreceksiniz.
Diyelim ki WhatsApp'ı silip Rus yapımı Telegram'a geçtiniz. Telegram sizin verilerinizi görüp bunları başkalarına satmayacak mı? Tabii ki satacak. Ondan da vazgeçtiniz, mesajlaşma uygulamalarını sildiniz. Instagram ve Facebook'ta zaten bütün verileriniz var. Hadi onları da sildiniz, Google'daki aramalarınız ve girdiğiniz siteler var…. Yani meselenin özü şu: Sosyal medya çağında verilerinizi hiçbir şekilde gizli tutamazsınız. Gizlilik politikaları falan hepsi hikaye. Hangi uygulamayı kullanıyorsanız kullanın verileriniz işlenip satılacak. İki seçeneğiniz var; ya akıllı telefon ve bilgisayar kullanmayacaksınız ya da bu ticarete razı olacaksınız. Maalesef seçenekler bunlar. Ha bu arada sosyal medya şirketlerinin nasıl yönetildiği, verilerimizi nasıl ve ne için kullandığını daha iyi anlamak isterseniz ''The Social Dilemma'' (Tr: Sosyal İkilem) belgeselini izlemenizi tavsiye ederim. Bu belgeselde geçen bir söz aslında her şeyi özetliyor: ''Eğer kullandığınız bir ürüne ücret ödemiyorsanız, ürün sizsiniz demektir.''

Basın Özgürlüğü
Geçtiğimiz pazar 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutladık. Bu vesileyle gazeteciliğin, basın ve medyanın önemine kısaca değinmek isterim. Yönetimin 3 temel kuvveti olan yasama, yürütme ve yargıya 20. yüzyılda basın da eklenmiştir. Basın ve medya yönetimin temel kuvvetlerine eklenecek kadar önemlidir. Çünkü yönetenleri denetleme ve yanlışları halka duyurma işlevi görmektedir. Basın ve medya tıpkı Yargı erki gibi tarafsız ve bağımsız olmalıdır. Eğer tarafsız olmazsa toplum yapılan yanlışları, söylenen yalanları ve yolsuzlukları öğrenemez, politikacılar da pisliklerin ortaya dökülmesinden korkmayarak her türlü yanlışın içinde rahatça bulunabilir. İleri demokrasilerde basın özgürlüğüne bu yüzden yüksek önem verilirken, otokrasi ile yönetilen ülkelerde basın sansürlenir. Bu nedenle ülkelerin demokrasi kaliteleri basın özgürlüğü ile ölçülür. Atatürk basın özgürlüğünün ne kadar hayati ve vazgeçilmez olduğunu birçok konuşmasında belirtmiştir. O konuşmalardan birinde şu ifadeleri kullanmıştır. Zannediyorum bu söz Atatürk'ün bu konuya verdiği önemi anlatmaya yeterlidir.
''Basın özgürlüğünden doğan sakıncaların giderilme aracı, yine basın özgürlüğüdür.''

ABD'de Kargaşa
Geçen hafta Amerika'da büyük bir karmaşa yaşandı. Trump destekçileri seçim sonuçlarını kabul etmeyerek meclisi bastı, ortalığı yıktı ve olaylar sırasında dört kişi hayatını kaybetti. Oradaki kargaşa bizi çok ilgilendirmiyor ama olaylara şu açıdan bakıp bir iki ders çıkarabiliriz. Çünkü bu derslere yakın zamanda ihtiyacımız olabilir. Trump seçimi kabul etmedi ve Trump destekçileri meclisi ele geçirdi. Tam o anda devletin ordu, yargı, meclis gibi stratejik kurumları anayasa ve demokrasinin tarafında yer alacaklarını kesin bir duruş ile gösterdiler ve protestolar bir anda sönüp gitti. Bu bir kırılma anıydı ve kırılma anlarında devletin temel kurumlarının durduğu nokta çok önemlidir. ABD demokrasisi bir sınav oldu ve bu sınavı geçti. Benzeri bir olayı asla yaşamak istememekle birlikte, yaşanması halinde devletimizin tüm köklü kurumlarının anayasa ve demokrasi etrafında birleşerek Cumhuriyet'i güvence altına alacaklarına inanmak istiyorum.
Aşı Meselesi
Sağlık bakanlığı koronavirüs aşılarının 11 Aralık'ta başlayacağını duyurmuştu. Aradan bir ay geçti hala aşılama başlamadı diye düşünürken dün sosyal medyada bazı ünlülerin aşı olduğunu gördüm. Nereden baksanız rezillik. Canını siper eden binlerce sağlık çalışanı on binlerce yaşlı ve kronik hasta aşı beklerken, iktidara yakın bazı şahısların kameralar karşısında sırıtarak aşı olması bizleri fazlasıyla rahatsız ediyor. Bu rezillik bir yana ben asıl maske dağıtma konusundaki beceriksizliğin aşı konusunda da yaşanmasından korkuyorum. İnşallah iyi bir organizasyon yapılır ve biz de Rasim Ozan Kütahyalı ve Alişan gibi mutlu mesut bir şekilde aşımızı oluruz.

Kitap Tavsiyesi: Dürtme – (Richard Thaler&Cass Sunstein)
Kitap modern zamanların genel kabul görmüş ekonomi teorisi olan ''insanlar rasyoneldir ve kendisi için en iyi kararı yine kendisi verir'' anlayışını yerle bir ederek ekonomi ve siyaset alanında çığır açtı. 2017 yılında Nobel Ekonomi ödülü kazanması da bunun bir göstergesi. Kitapta özetle insanların hiç müdahale edilmediği zaman en doğru, en mantıklı kararları alamadığı, doğru ve iyi kararların alınabilmesi için insanların doğru yönde ufak bir dürtmeye ihtiyacı olduğu anlatılıyor. Politika ve ekonomi ile ilgilenenlere şiddetle tavsiye ederim.
Haftanın Sözü: Bir okul fazla yapın, bir hapishane eksiltmiş olursunuz. (Victor Hugo)

Haftaya yine önemli gündem maddeleriyle bu köşede buluşmak dileğiyle. Sağlıkla kalın.