Vaiz Ayşe Elsöz'ün yazısı...

İsraf; herhangi bir konuda aşırı gitme, doğru ve gerçek olandan sapma, meşru sınırların ötesine geçme; imkanları ve sahip olunan değerleri, gerekli görülen yerler dışında veya gereğinden fazla harcama anlamına gelmektedir.
İslam'da israf, birçok ayet ve hadislerde yasaklanmıştır. Nitekim Yüce Allah Âraf suresi 31.ayettebu yasağı açıkça dile getirir.

'...Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez.'

Peygamberimiz (s.a.v),yaşamı boyunca nimetlerin hesabını hatırlıyor ve etrafındakilere dehatırlatıyordu. Medine'de sıcağın ve kıtlığın yaşandığı günlerden biriydi. Peygamberimiz (s.a.v), Hz. EbuBekir ve Hz. Ömer ile birlikte sahabeden birini ziyarete gitmişti. Sahabî, bu değerli misafirlerin ziyaretinden son derece mutlu olmuştu. Zira Resûlullah'ın, hanesini ve bahçesini teşrif etmesi, onun için bir rahmet ve bereket vesilesiydi. Bir ağacın altına oturan misafirlerine o anda elindeki en güzel nimetler olan taze hurma ve soğuk su ikram etti. Rahmet Elçisi, hurmayı yiyip suyu içtikten sonra Allah'a şükretti ve şöyle buyurdu: 'Serin bir gölge, lezzetli bir hurma ve soğuk bir su… Allah'a yemin ederim ki, kıyamet günü bütün bu nimetlerden hesaba çekileceksiniz.'(Tirmizî, Zühd, 39) Allah Rasulü bu sözüyle hem sahabeye hem de bizlere darlıkta da bollukta da her bir nimetin kıymetini bilmeyi ve israftan kaçınmayı öğretiyordu.

Üzülerek belirtelim ki; günümüzde tam anlamıyla bir israf dünyasında yaşıyoruz. Savurganlık hayatımızın hemen her anını kuşatmış durumda. İnsanlık, daha çok kazanıp daha çok tüketmeye teşvik ediliyor. Harcamanın, hayatın anlamı gibi yansıtıldığı bir dünyada elbette bizim tüketim anlayışımızda hızla yara alıyor. Örneğin ülkemizde her gün yaklaşık 5 milyon ekmek çöpe atılıyor. Yılda 18 milyon ton meyve ve sebzenin israfıyla devasa çöp yığınları oluşuyor. Bütün bunlar neticesinde, alın terimiz, servetimiz, dahası geleceğimiz heba oluyor. Oysa dünyada yiyecek bir dilim ekmek, içecek bir damla su bulamadığı için yılda on milyona yakın insan hayatını kaybediyor. Bu durumda mahrumun, mağdurun, yoksulun ümidi olan bizlere israfla mücadele konusunda büyük sorumluluklar düşüyor.

İsraf sadece sofralarımıza hasredilemeyecek kadar kapsamlı bir kavramdır.
Örneğin akıl nimetini iman ve hikmetle buluşturamaması, insan için en büyük israftır. Ömrü boşa geçirmek, faydasız ilimle meşgul olmak, cennete layık yaratılan bir varlığın kendi yaptıklarıyla cehenneme sürüklenmesi kişinin kendi kendini israf etmesidir.
Şu kısacık ömrümüzün dünya ve ahiretimize faydası olmayan beyhude meşgalelerle heba edilmesi, zamanın israfıdır.
Doğrunun sözcüsü olmak gerekirken,gönüllere diken batırmak ve kötünün avukatlığını yapmak lisan nimetinin israfıdır.
Zararlı alışkanlıklarla zihnin ve bedenin tehlikeye atılması, sağlığın israfıdır. Sahip olduğumuz ilmi ve tecrübeyi insanlığın hayrına kullanmamak, bilginin israfıdır.

Kendisinden yaratılıp beslendiğimiz toprağın, hayat kaynağımız olan suyun, her bir nefesimizde muhtaç olduğumuz havanın hoyratça kirletilmesi, tabiatın israfıdır.

Gelecek nesillere mamur ve yaşanılır bir çevre bırakmamız gerekirken, bize emanet edilenyeryüzünü kötülüklerin esiri haline getirmek, yaşadığımız kainatın israfıdır.

İsraf -hangi şekilde tezahür ederse etsin- insanın kendisine kötülük etmesidir; ölçüsüz ve bilinçsiz bir şekilde kendisini tüketmesidir.
Örnek bir Mümin, Rabbi karşısında konumunu idrak edip her anlamda israftan uzaklaşma çabasındadır. Çünkü o bilir ki; israf, aynı zamanda cehalet, gaflet, hata ve isyanın bir ifadesidir. Mümin ise nefsini kontrol eden, Allah'ın koyduğu sınırları aşmayan, her işinde dengeli davranan kişidir. O hep itidal üzeredir. Yemesinde içmesinde, vaktini kullanmasında, konuşmasında, harcamasında, infak edişinde, insanlarla ilişkisinde hatta Allah'a yönelişinde hep bu bilinçle hareket eder.

Sonuç olarak Allah'ın bize verdiği her nimetin, hem emanet, hem de imtihan vesilesi olduğunu unutmamak gerekir.Allah'ın sevgisi, her işinde ölçülü olanlaradır. Yaşantımızda ölçülü davranıp tüketirken tükenmemek temennisiyle…

GÜNÜN DUASI
'Rabbimiz! Bütün işlerimizdeki israfımızı, ölçüsüzlüğümüzü, cahilliğimizi, hatalarımızı ve bizden daha iyi bildiğin her türlü kusurumuzu bağışla! Ya Rabbi! Ciddi ve şaka yollu yaptığımız yanlışlarımızı, bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahlarımızı affeyle!'(Müslim, Zikir, 70.)

'Esma-i Hüsna' ne demektir?
İsmin çoğulu olan 'esma' kelimesi ile 'en güzel' anlamındaki 'hüsna' kelimesinin oluşturduğu bir sıfat tamlaması olan 'esma-i hüsna', 'en güzel isimler' anlamında Yüce Allah'ın bütün isimleri için kullanılan bir terimdir. Kur'an-ı Kerim'de, 'Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.' (Taha, 20/8); '...En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O galiptir, hikmet sahibidir.' (Haşr, 52/24) mealindeki ayetlerde ifade edildiği gibi en güzel isimler Allah'a mahsustur. Çünkü bütün kemal ve yetkinliklerin sahibi O'dur. O'nun isimleri en yüce ve mutlak üstünlük ifade eden kutsal nitelemelerdir.
Allah Teala'nın Kur'an'da ve sahih hadislerde geçen pek çok ismi vardır. Kul bu isimleri öğrenerek Allah'ı tanır, O'nu sever ve gerçek kul olur. Kur'an'da, 'En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin...' (A'raf, 7/180) buyrularak, esma-i hüsna ile dua ve niyazda bulunulması istenmiştir. Esma-i hüsnanın birden fazla olması, işaret ettiği zatın birden çok olmasını gerektirmez, bütün isimler o tek zata delalet ederler: 'De ki: İster Allah deyin, ister Rahman deyin, hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler ona aittir.' (İsra, 17/110)