Vaiz Yahya Demirörs'ün yazısı...

Sadece insana has olan en büyük hususiyet ve değer: Sorumluluk…
Allah Teala insanı yeryüzünde bir halife olarak yaratmıştır. (Bakara Suresi 30. Ayet) İnsanın halife olarak yaratılması elbette ki ona büyük vazifeler vermiş ve ağır bir yükle imtihan olmasına sebebiyet vermiştir ki bu da onun emanet sahibi yani sorumluluk sahibi bir varlık olmasındandır. Bu emanet ve sorumluluğun büyüklüğünü Ahzap Suresi 72. Ayet açıkça ifade eder. Bu zor görevi yerine getirebilmesi için Yüce Allah insanı, ikram ettiği özel meziyetlerle donatıp üstün kılmıştır. (İsra Suresi 70. Ayet) Şüphe yok ki insan, bu üstünlüğünü, kendiçabasıyla elde etmiş değildir. Kişinin sorumlu olduğu şeyler ise; başta Allah'ın var vebir olduğuna, ortağı ve benzeri olmadığına,Hz. Muhammed aleyhisselamın O'nun elçisi olduğuna inanması, O'nun Allah'tan vahiy yoluyla alıp bize bildirdiklerine tam teslimiyetle ve bütünüyle inanması ve O'nu kendisine örnek alarak, sünnetine uyması, İslam dininin emirleriniyerine getirmesi, yasaklarını işlememesi, yeryüzünü imar etmesi, Allah'ın verdiği nimetlereşükretmesi, herkese herşeye iyilikte bulunmaya çabalaması gibi esaslar, ibadetler ve görevlerdir. İnsanın sorumluluğu daimidir asla sekteye veya kesintiye uğramaz, ancak şu üç durumda sorumluluğun ortadan kalkabileceğini Peygamberimiz(sav)şöyle buyurur: 'Üç grup insandan sorumluluk kaldırılmıştır; uyanıncaya kadar uyuyandan, buluğa erinceye kadar çocuktan ve akıllanıncaya kadar akıl hastasından.' (Ebû Davûd, Hudûd,17.) İnsanın sorumluluğu öncelikle kendisini yaratana sonra kendine ve kendinden gayri herkese, her şeyedir tabi gücü yettiği nispette…

Mesela Peygamberimiz(sav) kişinin ailesi hususunda: 'Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter' (Ebû Davûd, Zekat, 45) derken Müslümanabu konunun önemini anlatmış olur.

İnsanın üzerindeki sorumlulukların sayısı hayli fazladır. Bunların hepsi de kişinin hem dünya hem de ahiret saadeti için, dünyada birlikte yaşama ahlakını layıkı ile yerine getirilebilmesi için son derece önem arz eder. İnsanın yaratanına karşı vazifelerini yerine getirmede sorumluğuna dair Kuran-ı Kerimde Zariyat suresi 56. Ayette 'Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.' Buyurulur. İman etmek ve imanın gereği olan kulluğu ve ibadetleri yerine getirmek en büyük sorumluluktur. Bunun yanında emaneti ehline vermek, işi uzmanına, bilene teslim etmek, tüm insanlara, hayvanlara, çevremize, ağaca vs. saygı ve sevgi ile yaklaşmak öyle muamele etmek hep İslam'ın emrettiği başlıca sorumluluklardandır. Her türlü kötü hasletlerden uzak durmak, ruh ve beden sağlığımızı muhafaza etmekte bir sorumluluktur. Kişileri, aileleri, toplumu hatta tüm insanlığı kötüye, sıkıntıya, felakete sürükleyecek şeylere dur demek bunun için çaba sarf etmekte sorumluluktur. Kendisine tevdi edilen vazifeyi en güzel şekilde yerine getirmek, hiçbir canlının zarar görmemesine gayret etmekte böyledir. Diğer canlılardan farklı olarak 'akıl' ve 'irade' sahibi olan insan, taşımış olduğu bu sorumluluk ve onun bilinci ve gerekleri çerçevesinde dünyanın temeli ve direği konumundadır.

'Allah böyle yazmış, ben ne yapayım?' demek doğru mudur?

Kader ve kazaya inanmak iman esaslarındandır. Ancak insanlar kaderi bahane ederek kendilerini sorumluluktan kurtaramazlar. Bir insan 'Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, ben ne yapayım?' diyerek günah işleyemeyeceği gibi, günah işledikten sonra da kaderi mazeret olarak ileri sürüp kendisini suçsuz sayamaz. Çünkü bu fiiller, insanlar böyle tercih ettikleri için, bu seçime uygun olarak Allah tarafından yaratılmışlardır. Burada dileyen, tercih eden, isteyen kuldur; yaratan da Allah'tır. Kul sorumluluk doğuran fiilleri irade edendir ama yaratan değildir; zira yaratmak Allah'a mahsustur. Kur'an-ı Kerim'de, 'Allah, her şeyin yaratıcısıdır.' (En'am, 6/102) buyrulmaktadır. Her şeyin yaratıcısının Allah olması, bizim sorumluluktan kaçarak kötü ve yanlış işleri Allah'a havale etmemize yol açmamalıdır. Bu kaderi istismar etmek olur. Ayrıca kader ve kazaya güvenip çalışmayı bırakmak, olumlu sonucun sağlanması ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için gerekli sebeplere sarılmamak ve tedbirleri almamak, İslam'ın kader anlayışı ile bağdaşmaz. Allah, her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bu sebepleri yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır. Bu da ilahî bir kanundur ve bir kaderdir. Sonuç olarak insanların, 'Ben ne yapayım, kaderim böyle' demesi doğru değildir. Hiçbir kimse kaderini okuyarak hareket etmez. İnsan Allah'ın sorumluluk yüklediği alanda özgür bırakıldığı için inancından ve yapıp ettiklerinden hesaba çekilecektir.

Günün Duası:
'Rabbim! BeniNaim cennetinegirenlerden eyle.'(Şuara Sûresi, 85. ayet)