Türkiye çok zor günler geçiriyor..Daha da ağır koşullara hazırlanın.
Zira, ekonomik durumumuz hiç parlak değil..
Elbette geriye dönüş yok. Yarının bugünlerden daha iyi olacağına dair umutlarımız her geçen gün daha azalıyor..

Enflasyonla mücadelenin en kritik dönemindeyiz. Bütçeler hazırlanıyor ve 2019' da beklenen enflasyon % 20..
Enflasyonla mücadeleye sözde, 'İş dünyası' destek veriyor.
Devlet, yılbaşına kadar zam yapmayacakmış.
Eyvallah.
İş dünyası, % 10 indirim yapacakmış?
Nasıl inanalım?
Tablo bu…
Biliriz etiket oyunlarını.
Ne enflasyonun ineceğine, nede? marketlerin fiyat etiketlerde indirim yapacaklarına kimse inanmıyor!.
İş insanları şunu diyor. Girdilerdeki maliyetleri kime, yansıtacağız?
Devletin Maliye politikaları ne olacak?
İsraf, almış başını gidiyor. Kaynakların verimsiz kullanımı, en büyük sorun. Kamudaki ücret politikasındaki dengesizlikler..
Üretim cezalandırılıyor, üretmeyenler ödüllendiriliyor.
Bunlar belirsizlikler devam ediyor...

FAKİRLEŞTİK..
Kişi başına gelirimiz düştü beş bin dolara..Şimdi en önemli soru şu? Gelir dağılımındaki adaletsizlikler nasıl giderilecek?
Fakir, daha fakir oldu..
Öte taraftan bakan açıklama yapıyor..
Fakiri enflasyona ezdirmedik..
Anlaşılan, çarşı pazarı hiç dolaşmamış…

SİYASETİN İKİ YÜZÜ..
AK Parti Türkiye'yi iyi idare edeceğini iddia ederek, bu Millet oy verdi,3 Kasım 2002 'de iktidar oldu.
Yaptıkları, yapamadıkları makul ölçüdeydi.. Nedeni de IMF programını uyguluyorlardı.
2007, 2011' de gördüler. Sürekli kesintisiz iktidar.
POLİTİKACILAR
Partiler, ekonomiden sağlığa, güvenlikten eğitime kadar ülkenin geleciğine dair her konuda karar alarak yürütme sorumluluğunu üstlenenlere iktidar diyoruz..
İktidarın yaptıklarını eleştiren, bunu yapmayın diyenlere de muhalefet yapanlara politikacı deniliyor.
İktidarın aldığı kararları, politikacının davranışlarını eleştirihakkını kullanıp bunu kendi penceresinden yorumlayanlara, 'siyaset yazarı' deniyor.
Hepimiz biliriz ki,köşe yazarı ile politikacı arasında bir bağ vardır. Bu doğaldır. Köşe yazarı kimi zaman destek de verir. Yol gösterici olur. Kimi zamanda, ağır eleştirilerde bulunur.
DEMOKRASİ DE TAM BUDUR
Bu demokrasinin gereğidir. Politikacı, yazılanları, eleştirileri kendisi beğenmese de 'hoş görü' içerisinde olmalıdır..
Gazeteci,halkın nabzını tutmaya çalışır… Gelişen olayları kamuoyuna yansıtır. Aslında bir ayna işlevini görür. Eğer, politikacı halkın sorunlarını dinlemiyor, sorunlarına eğilinmiyor, çözüm getiremiyorsa bunu kamuoyunun gündemine taşır.
Gazeteci-köşe siyaset yazarı, biraz daha 'halkın' içindeler. Görevi bellidir, insanları dinler, kayıtlara alır ve gözlem yapar.
İktidarın, kamu adına yaptığı icraatları sorgular. Yanlışlarını ortaya çıkartır. Asli görevi bu. Demokratik görevi bu. Onun için,niteliklidemokrasi kriterlerinin başında 'muhalefetin etkinliği ve basının gücü ölçülür'..
Eğer, güçlü bir basın ve özgür kalemler varsa, güçlü bir muhalefet varsa orada 'demokrasi' vardır..
Güçlü demokratik-hukuk devletinde iktidar partisi, muhalefete heyt- huyt diyemez.
Neyse, şimdiye kadar haddimi aşmamaya özellikle özen gösterdim ve olayları analiz ederek farklı pencerelerden empati kurarak değerlendirmelerde bulundum.
Gündemin içinde kaybolmadan yazı yazabilmek o kadar çok zor ki?Yaşamın girdabında mecburen kaybolup gidiyoruz.Yazdıklarım yazmak istediklerimin belki de yüzde biri bile değil..İyi bir gazeteci önce, saygın,edepli, adaplı ve ilkeli olmalı.
Neden derseniz?
Buna 'omurgalı'duruş diyorlar. Eğmeye başladılar mı işte sıkıntı o zaman başlar.
Siyasetin ve medya iletişim dünyasının hem mektebini, hem mutfağını, hem de servis tarafını bilirim.

BİR SÖZ
'Bazıları, bazı şeylerin bazı yerlerde yayınlanmasını istemez. İşte o şeylere haber diyoruz.'
John KEANE, Siyaset Bilimi Profesörü