Korona virüsü olarak da adlandırılan COVID-19, sosyal ve ekonomik hayatımız kadar hukukî ilişkilerimizi de etkilemiştir. Bazı borç ilişkilerinde borçlular borçlarını ifa edemez hale gelmiştir. Üniversitelerde ve orta öğretim kurumlarında uzaktan eğitime geçilmesi ile birlikte öğrenciler de evlerine dönmüştür. Buna bağlı olarak, öğrencilerin kalmadıkları süre için ücret ödeme yükümlülüklerinin bulunup bulunmadığı konusu gündeme gelmiştir.Bu yazımızda, COVID-19'un özel öğrenci yurtları ile yapılan sözleşmelere etkisi hakkında bilgi vermeye çalışacağız.

Yurt sözleşmeleri öğrenci ile yurt arasında bir sürekli borç ilişkisi kuran bir sözleşme tipi olup; sözleşmenin öğrenci tarafından süresinden önce sona erdirilebilmesi olağan (süreli) veya olağanüstü (süresiz) fesih yoluyla mümkündür. Olağan (süreli) fesih kural olarak belirsiz süreli borç ilişkilerinde söz konusu olur. Bu tür borç ilişkilerinde taraflardan biri diğer tarafa önceden belli bir süre vererek (feshi ihbar) sürenin sonu için sözleşmeyi feshettiğini bildirir. Olağanüstü (süresiz) fesih ise ifasına başlanmış sürekli borç ilişkilerini süresinden önce geleceğe etkili olarak sona erdiren bir imkandır. İfasına başlanmış sürekli borç ilişkilerinde sonradan ortaya çıkan ve ilişkiyi çekilmez hale getiren bir durumun varlığı halinde taraflardan birinin her şeye rağmen sözleşmeye bağlı kalmasını beklemek dürüstlük kuralına aykırı olabilir.

Sürekli borç ilişkisi kuran belirli süreli sözleşmelerin haklı bir sebep olmaksızın fesih yoluyla vaktinden önce sona erdirilmesi mümkün değildir. Yurt sözleşmesi de sürekli borç ilişkisi kurduğuna göre, öğrencinin bu ilişkiyi sona erdirebilmesi haklı bir sebebin varlığına bağlıdır. Ancak kanun koyucu öğrencilerin mağdur olmaması adına şu şekilde bir düzenlemeye yer vermiştir:

Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği'nin 'Barınma hizmeti ve ücreti yükümlülükler' başlıklı 20.maddesinin 4. fıkrasında;
'Kuruma kayıt yaptıran öğrencilerden 15 Eylül tarihine kadar kurumdan ayrılanlardan hizmet sunum taahütnamesinde belirlenen yıllık barınma hizmet ücretinin %10'u, 15 Eylül ve sonrasında ayrılanlardan ise barınma hizmeti aldığı aylar ve içinde bulunulan ayın ücretinin tamamı ve kalan aylara ait barınma hizmeti ücretinin %30'u alınır. ...'düzenlemesi yer almaktadır.

Öğrenciler hiçbir sebep yokken yurttan ayrıldığı takdirde Yönetmelikte öngörülen %30'luk kısmı ödeyerek sözleşmelerini feshedebileceklerdir. Pandemi dönemi sebebiyle bu %30'luk ödeme yükümlülüğünden öğrencilerimiz hangi hukukî gerekçelerle ve nasıl kurtulabileceği hususu üzerinde durmak istiyoruz.

Yurt sözleşmelerinde pandemi dönemi MUCBİR SEBEP MİDİR?

Mücbir sebep akdî sorumlulukta borca aykırı davranan borçlunun sorumluluğu sona erdiren bir müessesedir. Ancak borçlunun sorumluluktan kurtulabilmesi için mücbir sebebin etkisi ile borcunu hiç ya da gereği gibi ifa edememesi gerekir. Öğrencinin yurda karşı olan borcu (edimi) para borcu olduğuna göre mücbir sebep dolayısıyla borcunu ifa edemediği söylenemez. Çünkü para borcu cins borcudur. Cins telef olmaz ilkesi gereğince borçlu, o cinsten şeyleri bulabildiği sürece borcunu ifa ile yükümlüdür. Bu minvalde pandemi dönemi öğrencinin borcunu ifası açısından mücbir sebep sayılmayacaktır.

Yurt sözleşmelerinde pandemi döneminin BORCUN İMKANSIZLIĞINA sebebiyet verip vermeyeceği hususu:

İmkansızlık; maddî, hukukî veya fiilî bir sebepten dolayı borçlunun borcunu yerine getirememesi demektir. İmkansızlık sözleşme kurulmadan evvel ortaya çıkmışsa borç ilişkisi kesin hükümsüz olur (TBK m. 27). Sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkan imkansızlığa ise sonraki imkansızlık adı verilir. Sonraki imkansızlık halinde borçlunun borcu sona erer; taraflar birbirlerinden aldıklarını iade ederler.

Bununla beraber öğrenci açısından bir imkansızlığın varlığından söz edilemez. Çünkü imkansızlık parça borçlarında söz konusu olur. Öğrencinin borcu, para borcu yani bir cins borcu olduğuna göre edimin imkansızlaştığı söylenemez. Bu sebeple öğrencinin imkansızlık hükümlerinden yararlanarak sözleşmeyi geleceğe etkili olarak feshetmesi ve kalmadığı süre için ödeme yükümlülüğünden kurtulması mümkün değildir.

Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanıp Uyarlanamayacağı Meselesi

Uyarlama konusu TBK m. 138'de aşırı ifa güçlüğü başlığı altında düzenlenmiştir. Hükme göre, sözleşme yapıldığı esnada taraflarca öngörülemeyen, öngörülmesi de mümkün olmayan, borçludan kaynaklanmayan ve beklenmeyen bir durum ortaya çıkarsa bazı şartlar altında sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması talep edilebilir.

Uyarlamanın talep edilebilmesi için edimler arasındaki dengenin aşırı derecede bozulmuş olması da gerekir. Küçük bir dengesizlik uyarlamaya imkan vermez. Bu dengesizliğin ne oranda olacağı kanunda düzenlenmemiş ve hakimin takdirine bırakılmıştır. Hakim her somut olayda dengenin bozulup bozulmadığını araştırmak zorundadır. Salgın hastalık sürecinde öğrenciler yurtta kalacakları sürenin yarıya yakınını evlerindegeçirmişlerdir. Bu nedenle dengenin aşırı derecede bozulduğunu söylemek doğru olur.

İkinci dönemin önemli bir kısmında yurtta kalmayan ve öğretim döneminin bitmesi dolayısıyla sözleşmenin sonuna kadar da kalamayacak olan bir öğrenci için bedel indirimi anlamsızdır. Bu nedenle feshe karar verilmelidir. Fakat fesih oldukça ağır bir sonuçtur. Çünkü risk bir taraftan alınarak diğer tarafa yüklenmektedir. Bu ağır sonucu önlemek ve adil bir karar verebilmek için karşı taraf lehine uygun bir tazminata hükmedilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Ancak bu tazminat tutarı Yönetmelik ile getirilen %30 tutarı aşmamalıdır.

Bu haftaki yazımızda pandemi döneminin yurt/apart sözleşmelerine etkisinden bahsetmeye çalıştık. İlerleyen yazılarımızda yeri geldikçe pandemi döneminin farklı tip sözleşmelere etkisinden de bahsedeceğiz.

Saygılarımla.