İnan Çalışır yazdı.

İnsanoğlu bildiğiniz gibi doğar, büyür, çocuk olur, genç olur, yaşlı olur derken ölür gider. Fakat yaşamını idame ettirirken herkesin kendi çabası nispetinde elde edebildiği ya da hiç çaba sarf etmeden elde edebildikleri ile kendisini dünyanın hakimi yerine koymaya başlar.
Günün birinde filmin kopup gideceğini aklına hiç getirmez. Onun için önemli olan hileyle, entrikayla, parayla ulaşabildiği makamının tadını çıkarmaktır. Dostluk ve insancıl olmak sadece birer efsaneden ibarettir. Etrafındaki insanların ilgisi ve yaklaşımı karşısında inanılmaz bir havaya girmiştir. Yürürken böbürlenmesi 'Küçük dağları ben yarattım.' edasındadır. Cukka kaynaklarını sağlama bağlamıştır. Helal olsun haram olsun hiç fark etmez.
İşte bu tür zevat içindeki bulundukları anı yaşamaktadırlar. Rehavetlerinin başlıca kaynağı geçicide olsa o anın tadını çıkarmak isterler. Günün birinde hiçbirinin kalmayacağını, kendisiyle ve yaptıklarıyla baş başa kalacağını asla düşünmez. Mütevazı ayaklarına da yatsa gerçek yaşamı onun tevazu duruşunu yalanlar niteliktedir.
Bu dünyaya nasıl geldiği, geçmişte yaşadıkları geçip gitmiştir. Basın yayında boy boy resimler, gittiği yerde insanların kendisini görünce girişilen yalakalık pozları o kişinin yakıtıdır. Eğer o yakıtı alamazsa bir anda çaptan düşer, yüzü asılır, morali bozulur, zihninin derinliklerinde fikir jimnastiği yapmaya başlar. Kendisine her an herkes ilgi göstermelidir.
İnsanlar kendisini gördüğünde saygı moduna girmeli, ağzını açtığı anda diğer ağızlar kapanmalıdır. Cukkasını sağladığı kişilere karşı ise kendisi yakıt kaynağıdır. Gizli saklı o kadar başarılı bir sistem oturtmuştur ki bunu siz asla fark edemezsiniz.
Makam sahibi olmayı isteyen insanların bir tek hedefleri vardır.
Bu da dünyada güç sahibi olmak, herkes tarafından tanınmak ve saygı görmek, daha iyi imkanlara kavuşmak, sahip olduğu imkanları da yine kendi nefsinin isteklerini tatmin etmek için kullanmak… Bazı kişilerin makam hırsının temelinde ise aşağılık kompleksleri yatar.
Bu kişiler fiziksel görünümlerini beğenmedikleri veya geçmişlerinde ezik, aşağılanmış bir hayat yaşadıkları için makam sahibi olmayı isterler. Komplekslerini, kendilerince önemli gördükleri makamlarının arkasına sığınarak beslemeyi, bu şekilde gururlarını tatmin etmeyi isterler.
Bunların etraflarında kümelenmiş grupları mutlaka vardır. O gruplardan birincisi menfaat paylaşımında ortak hareket ettikleri grup olup, asıl amaçlarına hizmet eder. Kendi aralarında özellikle geçmişten gelen bir bağ mutlaka vardır. O bağ onları her fırsatta bir araya getiren en önemli etkendir. İşte bu yüzden de aileleriyle ilişkilerinde, yeme içmelerinde, dost meclislerinde oturup kalkmalarında stres yaşarlar. Kendilerinden o kadar emindirler ki yaptıkları her iş attıkları her adım insanların iyiliği içindir. Kendileri için bir şey istiyorlarsa namerttirler. Tabi isteyecek bir şey kaldıysa… En lüks konaklarda hayat sürerler. En lüks arabalara binerler, Bununla hava atmak, kendi aralarında lüks yarışına kalkışmak, yarış atlarının hızından çok daha ileri derecededir. Meraklı oldukları çok özel zevkleri vardır. Hangi birini anlatayım.
Örneğin fırsatı bulduğu zaman, arabadan pahalı motosikletleri bağırtarak hız yapmak, en lüks otellerde tatil yapmak ve daha neler neler… Haa! Ne var bunda mı diyorsunuz?
Değerli insanlar ise sadece çalışarak istedikleri makam ve mevkii elde etmeye çalışırlar. Bu insanlar için asıl hedef bu değildir. O makama ulaşmalarının sebebi sadece başarılarıdır. Etraftan birilerinin gazına gelerek ya da birilerini gaza getirerek hedefe ulaşma çabalarına girişmemişlerdir.
Bu yazıyı neden mi yazdım? Etrafta o kadar çoğaldılar ki, gördükçe iğreniyorum. Selam bile vermekten imtina ediyorum.
Çoğunun bu kadar rahat olmalarını, vur patlasın çal oynasın yaşamlarını, davetten davete koşarak hava atmalarını üzülerek görüyorum.